English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ S ] / Salty

Salty Çeviri Türkçe

894 parallel translation
Ugh, so salty.
Tuzlu!
Our crew was made up of hardbitten, salty old-timers, who may have been no better than they should be, but were French to a man.
Mürettebatımız inatçı, pişkin eski topraklardan oluşuyordu. Olması gerektiğinden daha iyi olmayan insanlardan. Ama hepsi Fransız'dı.
Makes you a very salty talker, a colorful character.
Bu seni sohbeti zevkli, kişiliği renkli biri yapar.
A very salty talker, a colorful character.
Sohbeti zevkli, renkli biriymiş.
Oh, you look so fresh and salty.
Oh, çok dinç ve tuzlu görünüyorsun.
"The porridge is too salty." And then the fights will start.
"Yemek çok tuzlu olmuş." Böylece kavgalar da başlar.
( Salty!
( Tuzlu!
Is the water salty?
Bu su tuzlu?
Is the water salty?
Su tuzlu? Deneyin ve görün.
- You're salty.
- Çok tuzlusun.
The fish was so salty.
Balık çok tuzluydu.
Salty... and your cheek is salty too.
Tuzlu... ve yanakların çok tuzlu.
No reason to get salty.
Ufaklık. Tatsızlığa gerek yok.
They served some kind of salty fish eggs, but I didn't like'em.
Tuzlu balık yumurtası ikram ettiler, ama ben sevmedim.
- My bacon's a bit salty.
- Benim domuz pastırmam biraz tuzlu.
It's also sneaky, salty and dangerous.
Aynı zamanda sinsi, tuzlu ve tehlikeli.
It's a bit salty.
Biraz fazla tuzlu.
Oh... Was it salty?
Tuzlu muydu?
- Too salty?
- Çok mu tuzlu?
You thought it was too salty.
Çok tuzlu geldi.
Seawater's too salty.
Deniz suyu çok tuzludur.
How about a nice, salty biscuit?
Güzel, tuzlu bir bisküviye ne dersin?
Against the law... it's salty!
Bunlar çok tuzlu, kanunlara aykırı.
An annoying detail, however, which I didn't mention, Professor, is that the blue orange in its current state is not yet edible - it has a bitter taste and is horribly salty...
Bu arada, size henüz söylemediğim, can sıkıcı bir ayrıntı, bayım bu mavi portakallar, şu an için yenebilecek durumda değiller. Çok acı bir tadı var ve korkunç derecede tuzlu.
The air tastes salty.
Havada tuz kokusu var.
This sake is a bit salty.
Bu sake biraz tuzlu.
All salty. Like I was a kid myself.
Sanki çocukmuşum gibi.
Was the soup too salty?
Çorba çok mu tuzluydu?
They taste salty, but they work wonders.
Tadı biraz tuzlu. Ama çok işe yarıyor.
Many of the wells have dried up in the drought, and the water's getting very salty.
Kuraklık yüzünden kuyuların çoğu kurudu ve su çok tuzlu çıkıyor.
Come on, you salty old bastard!
Haydi yaşlı denizci!
It's salty.
Su tuzlu.
The sea is salty.
Deniz suyu tuzlu olur.
No, listen, listen, listen, your cream isn't sweet, it's salty.
Hayır, dinle, dinle, dinle, sizin krema Tatlı değil, tuzlu.
Salty?
Tuzlu mu?
- It's salty.
- Tuzlu.
It's salty.
Tuzludur.
It's salty.
Bu tuzlu.
I fancy hare pâté, but in restaurants, it's always too salty.
Ben bir tavşan güveç alacağım ama lokantalarda hep çok tuzlu yapıyorlar galiba. Evet.
We can live of rice, salt and seeds of sésamo e salty fish.
Pirinç, susam ve salamura balık tüketerek uzun süre yaşanılabilir.
The moving sand sea e salty quagmires... impenetrable for the tanks... the Depression of Qattarra.
Tankların geçişini olanaksız kılan, çölün altında kalmış tuzlu bir bataklık. Kattara Çukuru.
That's the funny part. I didn't enjoy it. Too salty.
Garip tarafı şu ki, tadını çıkaramadım.
Let`s run on this beach, completely naked, and I`ll lick your salty skin.
Haydi plajda çırılçıplak koşalım, ve ben senin tuzlu tenini yalayayım.
Well, here's three salty looking dudes.
İşte üç şüpheli tip.
I have for you a salty stick that all little sheep desire.
Bende senin için, tüm küçük kuzuların arzuladığı tuzlu bir çubuk var.
In the truth nor it was soup, was salty water, with two or three sprouts of soy.
Aslında içtiğimiz sıcak, tuzlu bir suydu. Belki içinde 2-3 tane soya fasulyesi vardır.
Oh, God, it's salty.
Tanrım, tuzlu bu.
- Mighty salty.
- Tuzlu olabilir.
- A little salty, yes.
- Evet, biraz tuzlu.
- The water's salty.
- Su tuzlu.
It doesn't taste salty.
Tadı hiç tuzlu değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]