Scoop Çeviri Türkçe
1,343 parallel translation
One big scoop.
Koca bir kepçe.
Two scoops of cheddar, one scoop of onion.
İki ölçek çedar, bir ölçek soğan.
Two scoops cheddar, one scoop onion, my friend.
İki çedar bir soğan...
- Can I scoop for you?
- Sizin için daldırabilir miyim?
As soon as he'd scoop up one pancake, she'd plop down another one.
Roy saçtan bir krepi indirir indirmez Irma bir tane daha döküyordu.
Well, I'll scoop you up later in life if you ain't all shrivelled up.
Her tarafın buruşmuş olmazsa bir gün seni kapacağım.
I'll give you the full scoop later.
Sana daha sonra herşeyi anlatırım.
I had to scoop and run.
Hemen yapıp getirdim.
Failure to scoop.
Vurgun başarısız.
- Wanna hear the scoop?
- Haberi duymak ister misiniz?
Scoop toward you, rolling smoothly.
Kepçeyi size doğru yavaşça çekin.
I think I'll try a scoop of Butter Brickle Crunch.
Ben tereyağlı kıtırlı dondurmayı deneyeceğim. Rory.
- Someone's gonna scoop you up quick.
Birisi seni yakında keşfedecektir.
- Suck it up, big guy, and tell us the scoop.
- Onu boş ver. Durumu anlat.
COME ON. SCOOP AND PASS. SCOOP AND PASS!
Alın ve yanınızdakine geçirin!
I'll scoop her up then.
Ona, o zaman kancayı atarım.
I made you... a triple-Scoop pistachio sundae,
Sana üç katlı, Antep fıstıklı dondurma hazırladım.
WOULD YOU BRING ME A SCOOP OF BUTTER PECAN, DEBBIE?
Bana bir kaşık fındık ezmesi getirebilir misin, Debbie?
Here's the inside scoop.
Sana flaş haberleri geçeyim, Perry.
All righty there, Dr Leverage, listen up because here's the real inside scoop.
Tamamdır Doktor Koz, dinle, çünkü asıl flaş haber şimdi geliyor.
You might wanna write this down, because here comes the inside scoop :
Bunu yazmak isteyebilirsin, çünkü vurucu nokta geliyor :
- Oh, yeah. I got the scoop from Sunset.
Sunset'ten geçmişini öğrendim.
Smithers, scoop me up.
Smithers, kaldır beni.
Given today's front-page scoop, I assume you came hoping Mr. O'Connor would confirm his connection with LuthorCorp.
Bugünkü ana sayfa haberine göre sanırım Bay O'Connor'un Luthor Şirketi ile olan bağlantısını teyit etme umuduyla geldiniz buraya.
- Déjà vu all over again. It sounds like another scoop-and-run.
Başka bir vur-kaça benziyor.
I guess she thinks you're a scoop.
Sanırım senin iyi bir hikaye olduğunu düşünüyor.
The scoop of the night, gone.
Gecenin haberini kaçırdım.
Seven months in a row now they scoop us.
Yedi aydır kürek çekiyoruz ve bir şekilde bizi atlattılar.
What's the next movie? Give us the scoop.
Bir sonraki filminiz ne?
Might be a world news scoop.
Dünyaya haber atlatırız.
I have the scoop of the century.
Elimde yüzyılın haberi var.
Basically, I go around to all the ranches... I scoop up the horseshit... and I sell it to all the farmers and the landscapers.
Yaptığım, at b * klarını toplayıp... bahçıvanlara ve çiftçilere satmak.
I have a scoop!
Bir haberim var!
- What's the scoop?
- Pekala, neler oluyor?
Scoop up all that's left on the plates.
Tabaklarda kalanları sıyır.
Lets scoop up what's left on the plates.
Hadi tabaklarda kalanları süpürelim.
Special Scoop :
" Özel Haber :
I've got a special scoop for you.
Senin bu haber ile ilgilenmeni istiyorum.
My'Thailand's most wanted'scoop hasn't boosted sales at all?
Tayland'ın en çok merak edilen haberim satışları arttırmadı mı?
How could you let the Ledger scoop me?
The Ledger'ın bana haber atlatmasına nasıl izin verebildin?
No law at all, gold you can scoop from the streams with your bare hands, and I gotta go and fuck myself up by supposedly stealing Byron Samson's horse.
Demek hiç kanun yok. Çıplak ellerinle ırmaklardan altın topluyorsun. Bense gidip şansımı mahvettim... sözde Byron Samson'un atını çalmışım.
Preston used the three of diamonds to took scoop jam out of the jar.
Preston karo üçlüsünü kavanozdan reçel çıkarmak için kullandı.
Everyone must be out getting a scoop or something.
Herkes haber atlatmaya falan gitti herhâlde.
I got a hot scoop on a tall blonde, and I got to put it to bed on the double.
Şunu yazın. Uzun boylu bir sarışınla ilgili acayip bir haberim var.
Okay, so, what's the scoop?
Peki, olay ne şimdi?
This morning, paparazzi gathered to get the scoop on Brad and Susan.
Bu sabah, paparazziler Brad ve Susan hakkında ki atlatma haber için burada toplandılar.
Most reporters, they'd absolutely kill for a scoop like this.
Muhabirler böyle bir hikaye için adam öldürmeyi bile göze alırlar.
My purse went flying. I had to scoop everything up.
Cüzdanım uçup gitti.
I scoop the dog up in my arms.
Ben de avokado aldım.
Sounds like hell of a scoop.
Çok bomba bir habere benziyor.
Tracy, change out the scoop water.
Tracy kepçenin suyunu değiştir.