Seller Çeviri Türkçe
1,051 parallel translation
They stopped by a river full of torrents.
Seller gibi akan bir ırmağın kenarında durdular.
Wars, revolutions, floods, plagues, all those little things that bring people back to you.
Savaşlar, ihtilâller, seller, salgınlar, insanları sana yaklaştıran, bir sürü ufak tefek şey.
Our number-one seller.
- Öyle mi? - En çok onu satarız.
I can't tell my father I want to marry a fruit seller... a street trader with a barrow.
Babama, meyve satıp, sokak sokak dolaşan bir manavla evlenmek istediğimi söyleyemem.
A month ago he bought the movie rights to this book, a best-seller.
Bir ay önce o kitabın sinema haklarını satın aldı.
Cahills have survived floods, earthquakes, pestilence... every natural disaster known to man.
Cahill'ler seller, depremler, salgınlar bilinen ne kadar doğal felaket varsa atlatmıştır.
Finally, the frustrated seller gave up... and sold the pig iron elsewhere.
Sonunda, sıkılan satıcı şirket pazarlığı bırakır... ve pik demirini başkasına satar.
Now the company that wishes to buy is suing... saying that the seller had promised him the iron.
Bunun üzerine, alıcı şirket davacı olur... Satıcı şirketin söz verdiğini iddia eder.
When his report was published in 1942, it was a best seller.
Kendisinin raporu 1942'de yayınlandığında, en çok satanlardan biriydi.
Now, in the deluge, they were driving the Japanese back across the Burmese frontier.
Şimdi, seller içinde Japonları Burma sınırının dışına sürüyorlardı.
- Pay the seller, then rent a house in the district of carpenters.
- Satıcıya ver sonra marangozların mahallesinde bir ev kirala.
Master, no one here would leak out the information I'm afraid someone from the seller side is unreliable
Efendimiz, bizden hiç kimse hain olamaz Sanırım sızdıran kişi karşı taraftan
Master, I believe that someone from the seller side... leaked out the information again lt's been checked very strictly these days
Efendimiz, eminim satıcıların tarafından biriydi... içlerinde bir hain olmalı bu günlerde herşeyi çok sıkı tutuyoruz
Your newspaper is a big seller.
Gazetenizin tirajı gayet iyi.
Snow storms and floods are nothing for him.
Kar fırtınaları ve seller onun için hiçbir şey değil.
if you buy the horses, also buy the horse-seller.
Eğer atları satın alırsan, at satıcısını da satın al.
Horses, horse-seller and shit included!
Atlar, at satıcıları ve bok dahil!
I'm aman-seller.
Ben bir köle taciriyim.
Mr. Hamil, the rug seller, who taught me everything, I know, is blind now.
Mösyö Hamil, halı satar, bana her şeyi o öğreti, şimdi kör.
Today, a linguist and author of a best seller which narrates his life and which inspired this film.
Bugünse, bir dilbilimci ve liste başı bir kitabın yazarı kendi hayatını anlatan ve bu filme konu olan kitabın.
Floods, tornadoes,... earthquakes, massacres,
Seller, tornadoılar depremler, katliamlar
But the poppy seller asked for your life Save the only son of an old friend...
Ama haşhaş taciri senin kelleni istedi eski dostumuzun tek oğlunu kurtarmak için...
And with the seller in prison, it makes things even worse.
Ve satıcının hapiste olması işleri daha kötü hale getiriyor.
Gonna tear down that valley like a son of a gun.
Sular seller gibi boşalacak kafamıza.
He's an antique book seller who has a store nearby.
Kitapçı ve antika pazarlamacısı, dükkanı yan binada.
Maybe I ought to be a wine seller.
Belki ben de şarap taciri olurum.
All detection is boring. But if you cut off the boring bits and keep the rest you've got a best seller!
- Tüm bu detektiflik işleri sıkıcıdır bu sıkıcılıktan sıyrılıp, keyfini çıkartırsan o zaman en çok satan yazarlardan oluverirsin.
Oh, rarely had the words poured from my penny pencil... with such feverish fluidity.
Kelimelerin kalemimden böyle sular seller gibi aktığı pek görülmemiş bir şeydi.
You cataracts and hurricanoes, spout till you have drench'd our steeples, drown'd the cocks.
Seller, kasırgalar, tepemize boşanın sulara gömün kuleleri rüzgar horozlarına kadar.
I ask for cataracts and hurricanes and you give me trickles and whistles!
Ben seller ve kasırgalar istiyorum siz bana damlalar ve ıslıklar veriyorsunuz!
Anonymous seller, Swiss bank account.
İsimsiz satıcı, İsviçre banka hesap numarası.
We could try and spot the seller.
Belki satıcıyı fark edebiliriz.
Usually a seller.
Genellikle satıcıdır.
My book became an instant best-seller.
Kitabım en çok satanlar listesine girdi.
Funny how a little thing like writing a number one best-seller can change a guy's life.
Komik şeyleri yazararak çok satanlar listesine girmesi ve bir adamın hayatını değiştirmesi komik.
I just wanted some information for a porno novel, a best-seller type...
Sadece porno romanları hakkında biraz bilgi almak istemiştim, çok satanlarından...
The drink seller's my brother's friend
İçecek satar, abimin arkadaşı.
What seller? It says "( super ) market" at the door.
Yav ne çerçiliği, market yazıyor kapıda.
Tomato seller!
Domatesçi!
- Tomato seller, tomato seller!
- Domatesçi! Domatesçi!
See if you can check out the seller.
Satıcıyı araştırın.
We get some cute little girl to play the ticket seller.
Bilet satıcısı rolü için küçük sevimli bir kız buluruz.
Was my biggest seller.
En çok satan kitabımdı.
We speak each other's unspoken language... fluently.
Biz birbirimizin dilinden çok iyi anlıyoruz... sular seller gibi.
-... fluently.
-... sullar seller gibi.
We speak each other's unspoken language fluently.
Biz birbirimizin dilini sular seller gibi konuşuyoruz.
Who's the seller?
Peki, satıcı kim?
I twisted my lip for the aid of a piece of flesh colored plaster and then with a dark wig and appropriate clothing took my position in the busiest part of the metropolis, ostensibly as a match-seller but, yes, really as a beggar.
Dudağımı bir parça yarabandı yardımıyla büktüm ve sonra siyah bir perukla ve uygun kıyafetlerle metropolün en kalabalık yerinde pozisyonumu aldım, görünüşe uygun fakat, evet, aslında bir dilenci.
- What did you think, I am a wine seller.
- Ne sanmıştın, ben şarapçıyım.
Wine seller, where did you get it, I mean Gaulix isn't your name?
Şarapçı bunu nereden aldın, Yani, adın Gaulix değil de.
Then you've got a best seller on your hands.
- Ve sonra ellerine bir en çok satan aldın.