Share Çeviri Türkçe
22,331 parallel translation
Listen, I know I am not the easiest guy in the world to build a life with and to share a house with, but there is no one who will be more here for you than me.
Benimle hayat kurmak, bir evi paylaşmak zor, biliyorum ama hiç kimse benim kadar senin yanında olamaz.
I'm sure they'd share that information with you.
Eminim seninle bu bilgiyi paylaşırlar.
That I was able to share such an intimate moment... to have you by my side as I held a man's life in my hands...
Öyle özel bir anı paylaşabilmem bir adamın canını ellerimde tutarken senin yanımda olman...
- We share it.
- Paylaşıyoruz.
I mean, they share a liver.
Karaciğeri paylaşıyorlar.
I wanted to share this place, because it is very dear to me.
Bu yeri seninle paylaşmak istedim. ... çünkü benim için çok önemli.
It's your share from the gate from the other night.
Kapıdan toplanan paranın sana düşen kısmı.
Share a first meal in our new home?
Evimizde ilk yemeğimizi paylaşırız.
So feel free to share that information with everyone.
O yüzden bu bilgiyi herkese verebilirsin.
Without pressing Mr. Gold to share how he has acquired this knowledge, he believes there is one grand jury member who is incredulous about the prosecutor's case.
Bay Gold'un bu bilgileri nasıl elde ettiğini bir kenara bırakırsak soruşturma kurulundaki bir kişinin, bu davaya kuşkulu bir şekilde yaklaştığını düşünüyor.
Let's just say the firm's security team has its share of retired detectives.
Firmanın emekli dedektiflerle hala irtibatı var diyebilirim.
I will die with the satisfaction of knowing that you will share my fate.
Senin de, benim kaderimi paylaşacağını bilmenin verdiği tatminle öleceğim.
But what are memories, if not to share with friends?
Ancak, dostlarla paylaşılmazsa, anılar ne işe yarar ki?
But anything we find, we'll share with you.
Bunu daha önce de söylemiştin.
A lover? Someone she can share her life with?
Hayatını paylaşabileceği biriyle?
You know, just think of Alex as someone you could share the burden of your crazy mother.
Alex'i, deli anne yükünü taşımanda yardım edecek biri olarak gör.
We don't share specifics.
Özel şeyleri paylaşmıyorduk hani?
Now, traditionally, before a person leaves us, they take this time to tell the group something they've learned or something they'd like to share.
Şimdi, geleneksel olarak, aramızdan ayrılan kişiler öğrendiklerini ya da paylaşmak istedikleri şeyleri anlatır.
And I wanted to share it with you soon as I heard.
Ve alır almaz seninle paylaşmak istedim.
- Or share.
- Ya da paylaşmayı.
- Fine, I'll let you - share the kitchen.
- Pekâlâ, mutfağı kullanmana izin veririm.
You know that I couldn't share any personal information with you even if I knew it, which I don't.
Sizi tanıyor olsam bile, ki tanımıyorum, hiçbir kişisel bilgiyi sizinle paylaşamayacağımı biliyorsunuzdur.
Share the moment together.
Anı birlikte paylaşın.
Who would like to share?
Kim paylaşmak ister?
I DON'T WANT YOU TO THINK THAT I'M UNGRATEFUL FOR THIS PRISON TRANSFER, SO I'M GONNA SHARE SOMETHING WITH YOU.
Nakil için memnun olmadığımı sanmanızı istemem, o yüzden bir şey paylaşacağım.
Certainly you share my joy at her return?
Dönüşünden duyduğum sevinci sen de benimle paylaşıyorsundur.
Do you see any birds you'd like to share a nest with?
Yatağınızı paylaşmak istediğiniz bir kuş var mı?
And then when I went to share it with them... they weren't there.
Onlarla paylaşmaya gittiğimde hiç birini bulamadım.
I had a time-share with Sean Penn.
Sean Penn'le devre mülküm var benim.
We bring back cooked food and share it around with families.
Pişirilmiş yemeği götürüp ailemizle paylaşırız.
How can you share?
Nasıl paylaşabilirsin?
Let's at least share one last meal together.
Hadi, en azından son bir defa birlikte yemek yiyelim.
We should... share information.
Bilgi paylaşımı yapmalıyız.
You're the person I can share everything with.
Sen her şeyi paylaşabildiğim kişisin.
And you both share a... a very rare blood type.
Ayrıca ikinizin de çok nadir rastlanan bir kan grubunuz var.
I just want to share some memories about the desert.
Çöldeki anılarınızdan birkaçını daha paylaşmanızı istiyorum sadece.
But I want to share everything with you.
Ama ben senle herşeyi paylaşmak istiyorum.
Lord knows I got into more than my fair share of trouble around these parts.
Tanrı biliyor ya, aklımda birkaç şey daha vardı bu bölümler için.
I mean he figured out Stefan's body is a time-share, and he ran.
I, o stefan vücudu bir Devremülk anladım demek Ve o koştu.
Did you have something you wanted to share?
Eğer paylaşmak istedim bir şey var mı?
Anybody else want to share?
Paylaşmak isteyen biri var mı?
Which I share, is how to balance severity of judgment with the appearance of mercy.
endişenizi paylaşıyorum, cezanın ağırlığıyla.. merhametin nasıl dengeleneceği..
You seek to share my troubles, yet never tell me your own.
Benim dertlerimi paylaşmaya çabalıyorsun, ama seninkileri bana hiç anlatmıyorsun.
You are offering ã600 for a half share in a mine which is about to close, when you owe George Warleggan, the man who will happily see you in debtors'prison... ã1,400!
Seni borçlular hapishanesinde görmekten mutluluk duyacak olan George Warleggan'a, 1400 sterlin borçluyken kapanmak üzere olan bir madenin yarı hissesi için 600 sterlin ödemeyi mi teklif ediyorsun?
An offer has been made for Geoffrey Charles's share of Wheal Grace.
Geoffrey Charles'ın, Wheal Grace'deki payı için bir teklif yapılmış.
But that someone should offer as much for his share as Francis first put into it?
Fakat bu kişinin hisseleri almak için Francis'in bu işe yatırdığı kadar para teklif etmesi?
We can, uh, share a croissant.
Kruvasan alıp paylaşabiliriz.
Let's share this moment together.
Bu anı seninle paylaşmak istiyorum.
Perhaps, in-in time, We could start a family to share our good fortune with.
Ve belki zaman içinde servetimizi paylaşacak bir aile kurabiliriz.
How can you possibly justify owning a majority share?
Büyük payı almayı nasıl haklı çıkarabilirsiniz ki?
And as far as Mr. Wolowitz is concerned, I'm afraid as a federal employee on loan from NASA, your name can be on the patent, but you're not entitled to an ownership share.
Bay Wolowitz'e gelince maalesef NASA'dan kısa süreli gelen bir federal çalışan olarak isminiz patentte bulunabilir fakat mülkiyet payında hak sahibi değilsiniz.