She's not that bad Çeviri Türkçe
115 parallel translation
Not that she's bad, just stupid.
Kötü biri değil ama aptalın teki.
Sure, her body's not bad, but she has my mother's name. That gets me.
Tamam, vücudu fena değil ama annemle aynı ismi taşıyor.
She's not that bad, I guess.
- O kadar da kötü değil sanırım.
She's got a room-mate that's not bad.
Ev arkadaşı var, fena değil.
Not that she's a bad-looking broad, but, uh... if she really wanted to help out a fella in need..
Çirkin sayılmaz, ama fakir birine gerçekten yardım etmek isteseydi...
Okay. She's okay. Not that bad, anyway.
Fena değil, idare eder.
IT'S NOT A BAD IDEA, BECAUSE SHE IS FANTASTIC AT FINDING THINGS THAT DON'T BELONG TO HER.
Bu fena bir değil, çünkü o kendisine ait olmayan şeyleri bulma konusunda bir harikadır.
She's really not that bad.
Çok da kötü sayılmaz.
Oh, come on, she's not that bad.
Yapma, o kadar da değildir.
! You know, she's actually not that bad once you get...
Aslında tanıdığında hiç de o kadar kötü değil...
You know, she's not that bad.
Aslında o kadar kötü değil.
It could be that it's not as bad as she says it is.
Söylediği kadar kötü olmayabilir.
She's not that bad.
O kadar kötü değil.
( Doug ) She's not bad. Kind of has that worldly, smoky quality.
Görmüş geçirmiş, dumanlı bir hâl var.
She's not a bad person, she just couldn't accept that I was different.
O kötü biri değil, sadece farklı olduğumu kabullenemedi.
She's not that bad.
Fena değil.
She's not that bad, I guess.
O kadar kötü değil galiba.
She's not that bad.
- O kadar da kötü değil.
She's not that bad.
O kadar da kötü birisi değil.
Lindsay won't go out with me... unless I find a date for her friend. She's not that bad-looking - and besides, you're blind.
O kadar da kötü görünmüyor ve ayrıca, sen körsün.
She's not that bad.
O kadar da kötü durumda değil.
Oh, House, your very name will never leave this girl the same ". It's not bad for an 82-year-old. She asked me to give that to her true love.
O House ki ismiyle bile Bu kızın için doldurur sevgiyle 82 yaşında bir kadın için hiç fena değil.
Seeing as how she's crazy and I'm not. Well, I thought you said she wasn't that bad.
O kadar da kötü biri değil diyordun hani.
So, what are the chances that she's not poisoned, that maybe she just got some bad food?
Peki, zehirlenmiş olmayıp da bozuk şeyler yemiş olmasının ihtimali nedir?
Well, maybe she had a bad day. No, that's not possible. I know Inspector Number 8.
Belki de kadın kötü bir günündeydi.Hayır bu mümkün değil 8 numaralı kontrolörü tanıyorum.
Not a bad look, that whole G.I. Jane thing she's got goin'on.
Kötü değil, bütün bu G.I.Jane şeyleri yakışmış.
Well, lexie's not that bad, is she?
Şey, Lexie o kadar da kötü değil, değil mi?
She's gonna have to have that shoulder looked at - it's not that bad, but if it get's infected... let's just say you're not gonna get through a police roadblock with a girl who's crying, or bleeding, or puking.
Onun omuzu tedavi edilmeli. Belki de o kadar kötü değildir fakat enfeksiyon kaparsa... Yanında ağlayan kusan ve yarası kanayan bir kız ile polis barikatından geçemezsin.
That's not a god's will, she really had a bad personality.
Bu takdiri İlahi değil. Gerçekten kötü bir kişiliği var.
She's not that bad.
O kadar da kötü biri değil.
I don't have the heart to answer it and tell whoever it is the bad news that she's not going to make it.
Telefonu açıp kötü haberi verecek cesaretim yok.
She's not that bad.
O kadar da kötü değil.
I've--i've recently Sort of seen another side to her, and... I mean, she's not that bad.
Son zamanlarda onun diğer yüzünü de görmüş gibi oldum ve aslında o kadar da kötü biri değil.
That's too bad. and... not only didn't she see it... she didn't even believe it was possible.
Bu çok üzücü. Onun seni farklı bir açıdan görmesini istedin sadece görmemekle kalmadı gerçek olabileceğine bile inanmadı.
Oh, now, she's not that bad.
Oh, O kadar da kötü değildir.
- She's not that bad.
- O kadar kötü değildir.
I mean, she's not that bad.
Yani, o kadar da kötü değil.
- She's really not doing that bad.
- O kadar da kötü değil.
Maybe she's not hurt that bad. Because when I turned around... She wasn't there.
Belki o kadar kötü yaralanmamıştır çünkü arkaya döndüğümde orada değildi.
she's not that bad
Aslında..
I thought she'd be this evil person, you know, this bad person that gave me up, but she's not.
Benden vazgeçen, çok kötü bir insan olduğunu düşünmüştüm, ama öyle değilmiş.
She's not my girlfriend but wouldn't you think she'd feel a little bad that I'm gonna be gone for the whole summer?
İyi tutturdum. O benim kız arkadaşım falan değil, ama bütün bir yaz burada olamayacağım için onun birazcık da olsun kötü hissettiğini düşünmüyor musun?
HE LAUGHS She's not that bad.
- O kadar da kötü değil.
She's not that bad.
- Sana da günaydın.
She's not that bad!
- O kadar da kötü değil!
- Stop it, she's not that bad.
- Yapma, o kadar da kötü değildir.
Look, she's not that bad.
Aslında o kadar kötü değil.
- Well, she's not that bad.
O kadar da kötü biri değil.
You know, if she ever looks in the mirror And - - and realizes that she's not Nick's, Uh, don't say bad things about me.
Aynaya bakar da Nick'in kızı olmadığını anlarsa hakkımda kötü şeyler söyleme.
I told you your mom acts that way because she has stresses, Not because you're bad or that you did anything wrong.
Sana önceden de söylediğim gibi annen böyle davranıyor çünkü stres altında, sen kötüsün veya hatalısın diye değil.
She is discovered. That's not a bad theory.
Hiç fena bir teori değil.
she's not here 659
she's not worth it 28
she's not there 101
she's not my type 42
she's not 836
she's not picking up 30
she's not my wife 34
she's not dead 149
she's not wrong 44
she's not my girlfriend 129
she's not worth it 28
she's not there 101
she's not my type 42
she's not 836
she's not picking up 30
she's not my wife 34
she's not dead 149
she's not wrong 44
she's not my girlfriend 129