Shouldn't Çeviri Türkçe
47,251 parallel translation
But meeting her halfway... shouldn't you make her come to you?
Ama onunla yarı yolda buluşmak... Onu senin ayağına gelmiş gibi yapmaz mı?
We shouldn't be here.
Burada olmamalıyız.
You shouldn't have that.
Bunu almamalıydın.
No one will, not anywhere, and you shouldn't ever ask again.
hiç bir yerde, hiç kimse yapmayacak, ve sen de tekrar istemeyeceksin.
I shouldn't challenge you.
Sana meydan okumamalıyım.
Give me your word not to go anywhere you shouldn't.
Bana söz ver gitmemen gereken bir yere gitmeyeceksin.
I shouldn't have come.
Gelmemeliydim.
I shouldn't say this, but these are really exquisite.
Övünmek gibi olmasın ama bunlar gerçekten enfes.
Shouldn't we be patrolling a highway?
Otoyolda devriye gezmemiz gerekmiyor mu?
- You shouldn't wander off.
- Uzaklaşmamalısınız.
You shouldn't be anywhere near here.
Yakınlarda olmamalısın.
Well, maybe you shouldn't go.
Belkide gitmemelisin.
I'm sorry. I shouldn't have... no, it's okay.
Kusura bakma, sormamalı...
- I shouldn't.
- Gelmesem daha iyi.
Shouldn't you be in school?
Senin okulda olmak gerekmiyor mu?
I just shouldn't drink because of Emma.
Emma var ya, içmesem iyi olur.
It shouldn't be there.
Bu orada olmamalı.
I guess there's certain jokes you shouldn't make because it happened.
İnsanın yapmaması gereken bazı şakalar var bence. Çünkü yaşandı.
- I shouldn't have asked.
- Sormamalıydım.
I should tell you we shouldn't push our luck, but I can't.
Şansımızı zorlamamamız gerektiğini söylemeliyim ama yapamıyorum.
You shouldn't be her doctor, too.
Onun doktoru da olmamalısın.
- You shouldn't trust him.
Ona güvenmemelisin.
But you shouldn't have been drinking either.
- Ickiyi de fazla kacirmamaliydin.
He is telling you there isn't one goddamn reason you shouldn't go up there right now and slit the throats of every last one of these Dutch motherfuckers and set fire to this ship!
Sana hemen oraya çıkıp o orospu çocuğu Felemenklerin her birinin boğazını kesmemen ve bu gemiyi ateşe vermemen için bir tane bile sebep olmadığını söylüyor!
Proof shouldn't be overwhelming. Proof should be definitive.
Kanıtlar etkileyici değil, kesin olmalı.
Anyway, you shouldn't worry, because all of this is being closely monitored and controlled.
Neyse, merak etme her şey yakından izleniyor ve kontrol altında tutuluyor.
Because it feels like something as profound as an afterlife shouldn't practice segregation.
Çünkü ölümden sonra yaşam gibi derin anlamı olan bir yerde ayrım olmamalı.
Proof shouldn't be overwhelming. It should be definitive.
Kanıtlar etkileyici değil, kesin olmalı.
I say things I shouldn't say when I shouldn't say them.
Olmadık yerde söylenmeyecek şeyleri söylerim.
Why shouldn't I smile?
Neden gülümsemeyeyim?
What I'm saying is that, in light of your lawsuit, I shouldn't even be talking to you.
Demek istediğim, davanız nedeniyle sizinle konuşmam bile yanlış.
I shouldn't have to go.
Gitmeme gerek olmamalıydı.
I shouldn't even be talking to you.
Seninle bile konuşmamam lazım.
I shouldn't even be seen talking to you right now.
Şu an seninle konuşurken görülmem bile hata.
You shouldn't.
Hoşlanmamalısın.
Okay, well, I shouldn't be telling you this, but I'm pretty sure you were on his list.
Aslında sana bunu söylememeliyim ama sanırım onun listesindeydin.
Well, you shouldn't.
Düşünmemelisin.
HANNAH : Part of me knew I shouldn't go to Jessica's house that night.
Bir yanım, o gece Jessica'nın evine gitmemem gerektiğini biliyordu.
Even if a crime can't be prosecuted, it shouldn't stay a secret.
Bir suç mahkemeye çıkarılamasa da sır olarak kalmamalıdır.
- We shouldn't be talking about this.
- Bunu konuşmamalıyız.
We probably shouldn't be speaking...
Aslında konuşmamamız daha doğru...
Mrs. Baker, we shouldn't be having this conversation.
Bu konuda konuşmamalıyız.
I knew I shouldn't have left.
Gitmemem gerektiğini biliyordum.
Why shouldn't I just jump, just let go?
Neden her şeyi boş verip atlamayayım?
And it's not that I don't have sympathy for these parents, kiddo, but you didn't have anything to do with this, and shouldn't have to be put through it.
Acılı anne babayı anlıyorum ama senin bu konuyla bir ilgin yoktu. Bunları yaşamamalısın.
Shouldn't it be the other way around?
Benim sana tavır koymam gerekmez mi?
I shouldn't have said that.
Bunu söylememeliydim.
You shouldn't be making contact with me.
Benimle bağlantı kurmaman gerekir.
The Saviors are smart enough to know I shouldn't have a gun around them.
Kurtarıcılar, onların yanındayken silah taşımamam gerektiğini anlayacak kadar akıllı.
We shouldn't be going back to Alexandria.
Alexandria'ya dönmemeliyiz.
Maybe I shouldn't, Frankie.
Gitmesem daha iyi olur Frankie.
shouldn't take long 23
shouldn't it 27
shouldn't we 66
shouldn't you be in bed 20
shouldn't he 18
shouldn't you be 18
shouldn't they 16
shouldn't be long 16
shouldn't be a problem 52
shouldn't you 42
shouldn't it 27
shouldn't we 66
shouldn't you be in bed 20
shouldn't he 18
shouldn't you be 18
shouldn't they 16
shouldn't be long 16
shouldn't be a problem 52
shouldn't you 42
shouldn't be 18
shouldn't you be at work 29
shouldn't you be in school 21
shouldn't i 77
should 158
shoulder 84
shoulders 41
shoulda 16
should have known 22
should i be worried 118
shouldn't you be at work 29
shouldn't you be in school 21
shouldn't i 77
should 158
shoulder 84
shoulders 41
shoulda 16
should have known 22
should i be worried 118