Silhouette Çeviri Türkçe
201 parallel translation
A silhouette film by Lotte Reiniger
Lotte Reiniger'den bir Gölge Film
Kick that fire out and kill our silhouette.
- Ateşi söndür, bizi ele vereceksin.
His gray eyes... his gray silhouette... and his smile.
Onun gri gözlerini... gri siluetini... ve gülüşünü.
From his silhouette he appeared younger...
Ama genç görünümlüydü.
I'd know that silhouette anywhere!
Bu silüeti nerede olsa tanırım.
With your age, is such silhouette a normal thing?
Sizin yaşınızda, bu yüzle..... normal mi?
I've sketched her silhouette, the face I'm dreaming of
# Çiziverdim öylesine siluetini Hayallerimi süsleyen yüzünün #
Very improper silhouette.
Açık seçik görüntüler.
But the silhouette of one exhausted.
♪ Sadece güç arzusundan ♪ ♪ Geriye kalan bir iz. ♪
Your eyes have lost the last vestige of their sparkle, your silhouette now slumps perfectly.
Gözlerinin feri sönmüş siluetin de gitgide çöküyor.
Munch's painting Night in St, Cloud a study of despondency in swirling blue and black silhouette which breaks with naturalism in a psychological, mysterious way.
Munch'un resmi St Cloud'ta Gece natüralizmi psikolojik ve gizemli bir şekilde kıran içinde karanlık ve siluetlerin olduğu bir çalışma.
The feeling of not even being a silhouette in the universe... was terrible.
Evrende bir siluet bile olmaması duygusu korkunçtu.
His silhouette is dark against the red circle of the sun... ringed with the halo of eagle-feathers like rays of light.
Gölgesi güneşin kırmızı ışığını karartıyordu... Işık halkası adeta şahinin kantalarındaydı Işık kanadı gibiydi.
This is Silhouette island.
Burası Silhouette adası.
Not really but I saw her on the movie screen in silhouette.
Pek sayılmaz ama sinema perdesinde siluetini gördüm.
You both looked fine in silhouette.
Siluet halinde ikiniz de iyi görünüyordunuz.
I can see the corner of an office and make out a silhouette.
Ofisin köşesini görebiliyorum, ve bir gölge var.
What are you doing this weekend, because your silhouette is kicking!
Bu haftasonu ne yapıyorsun? Çünkü siluetin çok çarpıcı!
I could see your silhouette.
Silüetini görebildim.
You sweated your silhouette on the sheets.
Çarşafı terinle sersemlettin.
"I don't like seeing Lou Ann out there in Silhouette City."
"Lou Ann'in resmini Gölge Şehir'de görmek hoşuma gitmiyor."
You are going to Silhouette City.
Doğruca Gölge Şehir'e gidiyorsun.
I am proud that my silhouette is curvy
Silüetimin biçimli olmasından gurur duyuyorum
Think of us as you soar triumphantly through the sky, outshining every star, your silhouette a dark blot on the moon.
Gökyüzünden gururla süzülürken bizi düşün. Bütün yıldızlar sönük kalacak yanında. Siluetin kara bir leke olacak Ay'da.
Note the lean silhouette, eyes closed by the sun, though sharp as a hawk.
Kıvrak silüetine dikkat et. Güneşten kısılmış gözler- - Şahin gibi keskin bakışlar.
- There was one silhouette. - A silhouette?
- Siluet mi?
This is really cool Do the silhouette show
Gerçekten çok iyi perde gösterisi başlasın
Well, it's all about looking good. Helping the silhouette.
Tek önemli olan güzel görünmek ve silueti desteklemek.
Pregnant is not my silhouette this season.
Ajansı söyledi. Bu sezon siluetim hamile silueti değil.
Frequency, silhouette, star drive, doesn't match anything.
Frekansı, şekli, yıldız motoru bildiğimiz hiçbir şeye benzemiyor.
Well, there's the silhouette sign.
Evet, filmde gölgesi görünüyor.
I remember your graceful silhouette
Hatırlıyorum o güzel silüetini..
in your silhouette your walk, your gestures
.. sanki senin bedeninde yaşıyormuş gibi....
- It's an Oldsmobile Silhouette.
- Bu bir Oldsmobile Silhouette.
Signature and silhouette unknown.
Kimlik bilgilerini ve yapısını tanımlayamıyorum.
Ever go to the Silhouette?
Hiç Silhouette'te bulundum mu?
Silhouette unknown.
Şekilleri tanımlanamıyor.
Time for our weekly silhouette.
Haftalık siluet saatimiz geldi.
Oh, but you love silhouette night.
Ama siluet akşamımızı çok seversin.
Tonight is silhouette night.
Bu akşam siluet akşamı. Otur şuraya!
Sir, we're picking up a silhouette at the edge of scanner range.
Efendim radar menzil sınırından zayıf bir sinyal alıyoruz.
Silhouette confirmed.
Görüntü doğrulandı.
Whatever's out there doesn't match any known silhouette.
Karşımızdaki her neyse, görüntüsü bildiğimiz hiçbir şeye benzemiyor.
People who put ice in alcohol, the pattern on the silhouette scorpion and slime who don't appreciate tranquility.
İçkisine buz koyanlar, akrebin üzerindeki siluet desen ve huzuru takdir etmeyen pislikler.
A silhouette, in the dark!
Karanlıkta bir gölgeydi!
I cross-referenced the silhouette against every organic and inorganic object in the Library of Congress database.
Banttaki silueti, Kongre Kütüphanesi'nin veri tabanında kayıtlı olan tüm organik ve organik olmayan maddelerle karşılaştırdım.
I wanna give that U-boat as little silhouette as we can.
Mümkün olduğunca düşük silüet gösterelim.
There's a silhouette.
Bir siluet var.
... Iook. And the'60s silhouette seemed to fit well.
... ve'60'Iarın siIueti çok uygun oIdu.
The silhouette shows
Perde gösterileri
Just a silhouette?
Şimdiye kadar sadece bir siluet mi belirleyebildik?