So basically Çeviri Türkçe
1,458 parallel translation
So basically I'm a loser.
Yani temelde ben bir kaybedenim.
So basically I coordinate with the ad agency, oversee special projects.
Teşekkürler.Walker bağcılıkta reklamcı olarak çalışacağım. Yani günlük iş akışını ve özel proje düzenini takib edeceğim.
Mm, before I left, my commanding officer told me I might be activated because of the Falklands, so basically I'm here till told otherwise.
Ayrılmadan önce.. ... komutanım yeniden çağrılabileceğimi söyledi Falklands'deki şeyler yüzünden ama buradayım aksi söylenene kadar.
So basically you're useless.
Yani kısacası işe yaramazsın.
So basically I know what you are looking for!
Yani kısacası ne aradığını biliyorum.
So basically, if your heart starts to fail quickly and no donor can be located you're screwed.
Yani, kalbin kötüleşirse ve bir donör bulunamazsa hapı yutun.
So basically you're saying that the Jewish people have not been holy enough to deserve the land of Israel.
temelde söylediğiniz şu, yahudi halkı israil topraklarını haketmek için... yeterince kutsal olamadı.
All right, so basically, we have a way to get you into the garage, which, in case you guys forgot, that puts me on the hook for another four charges.
Yani özetle sizi otoparka götürmenin yolunu bulduk ki bu da, hani unuttuysanız diye diyorum 4 ayrı suçtan beni riske atıyor.
So basically what you're saying, Mr. Bauer... is that the ends justify the means and that you are above the law.
Yani diyorsunuz ki, Bay Bauer amaca ulaşmak için her yol mübahtır ve ben kanunların üzerindeyim.
So basically...
Yani aslında...
So basically all those years you told me not to eat my boogers?
Yani temel olarak yıllardır bana sümüğümü yemememi söylemiştin.
So basically, what you are saying is
Yani demek istediğin o ki...
Um... it's a little bit hard to explain, so basically, when you die, your spirit leaves your body.
İzahı o kadar da kolay değil. Temel olarak, öldüğünde ruhun bedenini terk ediyor.
So basically, with the EOD, the strike round is gonna be down here somewhere if you're aiming at 25 meters.
Yani EOD, ile atışların çoğu burda olacak 25 metreye hedef alırsan.
Okay, so, she handcuffs him, passes out, which basically leaves him a sitting duck for our killer.
Kadın onu kelepçeleyip sızıyor. Bu durumda Steve katil için hazır hedef oluyor.
So, basically, you're telling us nothing.
Aslında bize hiçbir şey anlatmadın.
It basically makes it feel more at home So it can settle and grow.
Temelde orasını evi gibi hissedip oraya yerleşip büyüyebiliyor.
basically makes it feel more at home so it can and this is all we need?
Temelde orasını evi gibi hissedip... Ve ihtiyacımız olan sadece bu mu?
So, basically you're calling to tell me That you have nothing to tell me.
Yani bana söyleyecek hiçbir şeyin olmadığını söylemek için mi arıyorsun?
So the black box is basically destroyed. It's not going to help us.
Kara Kutu hapap olmuş, bir yardımı dokunmayacak.
So you're basically using Blair's symtem to screen potential dates?
Kız bulmak için Blair'in sistemini mi kullanıyorsun?
So then the ball came to me, so I kicked it to this guy and he kicked it to a guy, and he kicked it to a guy and then that guy scored so it's basically an assist.
Sonra top bana geldi ve ben de o çocuğa pas attım ve sonra o da başkasına, o da başkasına attı ve sonunda gol oldu. - Yani aslında, asist yapmış oldum. - Harika.
So she basically flaked out again.
Bitkin halde işte.
So, basically, I went away to college
Ondan sonra ben de üniversiteye gittim.
So you, me, the Earth, the stars, everything, is basically just a part of a deeper, infinitely more complex reality than we ever imagined.
Dolayısıyla siz, ben, dünya, yıldızlar, her şey ; temelde,... şimdiye kadar tahayyül ettiğimizden çok daha derin, sonsuzcasına daha karmaşık bir gerçekliğin sadece tek bir parçasıdır.
So they basically give you a punch of money for having a ball over a net.
Demek bir topu ağın üstünden geçiriyorsun diye sana tonla para verecekler.
So, basically, there's no freaking way to break-in... -... to the place.
Özetle, bu binaya gizlice girmeye imkan yok.
Right, so it's basically the same thing.
Evet, temel olarak aynı yere varıyor.
So, basically, this is our party.
Dostum, meme ucumu tuttu! Dostum, meme ucumu döndürdü dostum!
So you guys are basically fucked.
Yani siki tutmuş durumdasınız.
You were so right. The technology is basically there, and celebs are the only ones who could afford it.
Teknoloji çok gelişti, parana göre seni birine benzetiyorlar.
So this is basically Israel, and that's the Gaza Strip.
Bu temelde İsrail'e dayalı ve bu Gazze Şeridi
So, basically... we're fucked?
Yani... y. yedik.
So, basically, you two do everything a normal couple does except have sex?
O zaman sevişmek dışında normal bir çiftin yaptığı her şeyi yapıyorsunuz.
So between that and your dating life, you basically never have your clothes on.
Belli ki iki hayatında da üstüne bir şey giymiyorsun pek.
We're basically already together, so...
Amy ve ben beraberiz, o yüzden...
They basically handle all of BR's commercial travel, so every private jet, car, boat, hotel, housing, everything goes through them.
BR'nin tüm seyahatlerini organize ediyorlar. Özel jet, araç, tekne, otel, konaklama, tüm talepleri onlar düzenliyor.
So, basically, in order to bail him out, you're looking at 15,000 bucks.
Kefaletle salıverilmesi size 15.000 papele patlıyor.
So we are stealing stolen art, basically. Not technically.
Yani aslında çalıntı sanat eserini yeniden çalıyoruz.
So, basically like... this guy, he offered me £ 20,000 for a ring from the Fritton archives.
Kısaca, bana 20 bin sterlin teklif eden adam, Fritton arşivinde bi yüzüğü beğenmiş...
And your mom has got the gardener guy, so, basically, they're like my parents now.
Annenin de bir bahçıvanı var bu yüzden, aslında, şu anda tıpkı benim ailem gibiler.
So, basically, nobody wants rayna to make it to tomorrow.
Yani kısaca, kimse Rayna'nın yarına sağ çıkmasını umursamıyor.
Okay, so... basically, You're saying that every movie monster, Every nightmare that i've ever had - - That's all real?
Tamam yani demek istediğiniz tüm korku filmlerinde gördüğümüz yaratıklar gördüğüm tüm kabuslar gerçek mi?
The Americans don't feel like they're getting a proper meeting unless there's 30 people on each side, so he's basically like bulk in the room.
Amerikanlar her iki tarafta da 30 kişi olmazsa doğru dürüst bir toplantı olacağını düşünmüyorlar yani o, odada yalnızca yer kaplayacak.
Okay. So, basically, I can make you anything on the menu.
Sana menüden istediğin her şeyi yapabilirim.
So you can see this person was basically thrown out by the police department.
Buradakilerin polis tarafından kapıya konulduklarının kanıtı.
So now, they're connecting the cars to the road, so the system can basically drive for you.
- Elbette. Sadece araçları yollara bağlamıyorlar esasen sistem senin yerine sürebiliyor.
So, basically, they end up paying for what they want, not what they don't want.
Yani aslında istedikleri şey için para ödüyorlar. İstemedikleri şey için değil.
So, if there's anything you need, any questions, anything you're worried about, you just stop us and, well, basically, we're here for you.
Yani, herhangi bir ihtiyacın, sorunun kafana takılan bir şey olursa, sadece bizi durdur ne de olsa, senin için buradayız.
So, do we sit out in the sun for basically three days?
3 gün güneşin altında mı oturucaz?
So I basically just have to keep pretending that I don't like him?
Yani, ondan hoşlanmıyormuşum gibi davranmaya devam mı etmeliyim?