English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ S ] / So i'm not

So i'm not Çeviri Türkçe

14,501 parallel translation
Yeah, yeah, I get that, but I'm not so sure Frank is insane.
Evet evet anlıyorum ama Frank'in deli olduğunu sanmıyorum.
Uh, hey, Davis hasn't seen Gisele, and she's, uh, not answering her cell, so if Yuri has her, we've got to get there fast.
Davis, Gisele'i görmemiş ve Gisele de telefonuna bakmıyor eğer Yuri'nin elindeyse acele etmemiz lazım. - Gidiyorum.
I'm not playing, so let's try again, shall we?
Tekrar deneyelim mi?
So I take it you're not a believer then?
Anladığım kadarıyla inanmıyorsunuz yani.
I realize I'm not up to date on my payments, so...
Ödemelerden birini yapmamıştım, o yüzden...
I mean, I'm so not a word guy.
Kelimelerle aram pek iyi değildir.
I think it's too much of a coincidence not to be, but I ordered traffic cam footage, so hopefully it'll show us who was driving.
Bence bu kadar tesadüf biraz fazla. Trafik kamera kayıtlarını istedim. Kimin kullandığını görebiliriz umarım.
And from what I understand, you're not someone to be messed with, so... you really think someone's gonna go behind your back?
Anladığım kadarıyla da bulaşılacak bir tip değilsin. Arkandan bir iş çevirmiş olabileceklerini düşünüyor musun?
These kids were pretending to be bad, but they weren't, they were innocent, so I would never hurt them, I'm not a monster.
O çocuklar kötüymüş gibi davranıyorlardı ama değillerdi. Masumlardı. Onlara asla zarar vermem.
I'm just curious. So you're feeling good about not sleeping with Detective Decker.
Dedektif Decker'la yatmadığın için iyi hissediyorsun yani.
Or not so expert, considering I'm still alive.
Yeterince uzman değilmişsin. Hâlâ hayattayım, malum.
I know, but I was gonna shoot you at Palmetto, and now I feel like I've been given a second chance here, so I'm sure as hell not gonna waste it.
Biliyorum ama seni Palmetto'da vuracaktım. Şimdi bana ikinci bir şans verilmiş gibi geliyor. Harcayacak halim yok yani.
What if I'm not so different?
- Pek de farkım yoksa peki?
Now, I'm not supposed to tell anybody, so keep quiet about it.
Bunu kimseye söylememem gerekiyordu, yani sesini çıkarma.
So... I just wanna double-check... I'm not getting laid tonight?
Çift denetim yapmak istiyorum da bu gece cinsel ilişkiye girmeyecek miyim?
- I'm not so sure he is anymore.
- Hala öyle mi emin değilim.
Not so sure about that. But I will cash your fucking check.
O konuda emin değilim ama çekini bozduracağım.
So if he needs an alibi, I'm not it.
Yani tanığa ihtiyacı varsa, o ben değilim.
I thought you should be aware that I recorded all of our conversations and copied them to my boss so you're not surprised if they pop up at Steph's trial.
Tüm konuşmalarımızı kaydettiğimden ve kopyalayıp patronuma verdiğimden haberdar olman gerektiğini düşündüm. Böylece, Steph'in duruşmasında ortaya çıkarlarsa şaşırmazsın.
And I'm not exactly sure that this is relevant, but just so you have all the information, these girls... share a certain heritage, a certain noble heritage, dating all the way back to ancient Mayan civilization.
Ayrıca, bu işle bir ilgisi var mı bilmiyorum ama yararı olur diye söylüyorum : Bu kızlar bir miras paylaşıyorlar. Sabit, asil bir miras.
I got a wad of toilet paper so far up my hoohoo, I'm not sure it's ever gonna come out.
Kukumun derinliklerine bir tomar tuvalet kağıdı soktum ve geri çıkartabilecek miyim emin değilim.
So tell me, you filthy traitor... why should I not send you and your family to Mauthausen?
Konuş bakalım pis hain. Seni ve aileni Mauthausen'a niye göndermeyeyim?
But I'm not your campaign manager, so...
Ama ben senin kampanya müdürün değilim, o yüzden...
O, Divine Master, grant that I may not so much seek to be consoled as to console.
Yüce Tanrım. Teselli bulabilmek için değil, verebilmek için uğraşayım.
I'm not so sure anymore.
Ama artık emin değilim. İnsanlar şaşırtıyor.
Grant that I may not so much seek to be consoled as to console.
Teselli bulabilmek için değil, verebilmek için uğraşayım.
I wouldn't think so, but I'm not finding a great deal of information online about the church's current staff.
Sanmam, ama kılısenın mevcut personelıyle ılgılı onlıne bılgı yok.
So, I'm not really sure that that's what happened.
Öyle olduğundan pek emin değilim.
Okay, first of all, Mom, I'm not a child anymore, and I don't appreciate you using these kind of mind games on me on something that's so important!
Tamam, ilk olarak Anne ben artık çocuk değilim,... ve bu kadar önemli bir konuda bana akıl oyunları oynamanı hiç takdir etmiyorum!
So, we have a new transfer student today whose name I am realizing I did not ask just now.
Yani, bugün yeni bir nakil öğrencimiz var ve ben ona adını sormadığımı fark ettim.
And I'm not the only one who thinks so.
Ve öyle düşünen sadece ben değilim.
I'm not so hungry.
Çok aç değilim.
I'm not so sure.
Peki emin değilim.
So I really -  -  I really do appreciate you asking, Louise, because now that we know what I'm not, maybe you can check in your little book of steps there and tell me what I am.
O yüzden sorduğun için gerçekten minnettarım Louise, çünkü artık ne olmadığımı bildiğimize göre belki o küçük kitabındaki adımları kontrol edip ne olduğumu söylersin.
No, I'm... I'm a little scared of you, so I'm not...
Hayır, senden biraz korkuyorum, bu yüzden yapmam.
I'm not the one being treated so I don't gotta fill this out.
Tedavi olacak kişi ben değilim yani doldurmama gerek yok.
So use your facial-recognition software that I'm not supposed to know about to see if you can put any of them with her.
Benim muhtemelen bilmediğim yüz tanıma yazılımını kullan da Jilly ile bağlantısı var mı bir bakalım.
We can have lunch, but it's not safe around here, so afterwards, I'm taking you home, okay?
Öğle yemeği yiyebiliriz. Ama buralar güvenli değil. Bundan sonra seni eve götüreceğim tamam mı?
Now I'm not so sure.
Şimdi çok da emin değilim.
So, I'm guessing you're not prepared to tell me who's taken it.
Sanırım kimin kiraladığını da bana söylemezsin.
- Why are you so skeptical? - I'm not skeptical.
- Neden bu kadar şüphecisin?
So, I'm not... not yet past the cut-off point.
Henüz sona erme noktasını geçmedim.
So, do I need a key or anything to lock up, in case you're not back?
Kilitlemek için anahtara falan ihtiyacım var mı, yetişemezsen diye?
So while I'm not reading your personal correspondence, I want you to have access to mine.
Şahsi yazışmalarınızı okumadığım halde benimkine erişim hakkı veriyorum.
I will see he receives a proper burial so his soul does not linger.
Ruhunun huzuru için düzgün şekilde gömülmesini sağlayacağım.
Um... I'm not so sure.
Pek emin değilim.
I'm not so sure about that.
Bundan o kadar emin değilim.
Well, as I said, I'm not really allowed to give that information out, so I'm sorry.
Dediğim gibi, bu bilgiyi veremem. O yüzden kusura bakmayın.
So I'm not pregnant now, but thank you for thinking so.
Yani şu anda hamile değilim, ama olduğumu düşündüğün için teşekkürler.
But, you know what, something tells me You're not a slushie girl, so i'll just keep that.
Ama içimden bir ses meyveli içecek seven birisi olmadığını söylüyor, o yüzden bunu alacağım.
Uh, not for a while, so if you need any help, I'm available, Mr. Wexler.
Bir sureligine yok yani yardima ihtiyaciniz olursa musaitim, Bay Wexler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]