So small Çeviri Türkçe
2,515 parallel translation
I just, I felt so small.
Kendimi çok zayıf hissettim.
Particles so small that you cannot possibly detect with your naked eye.
Moleküller o kadar küçüktür ki onlari çiplak gözle göremezsin.
Everything feels... so small, all of a sudden.
Her şey... bir anda oluverdi.
It is not so small.
Çok küçük bir nehir değil.
But due to the fact that I'm so small, they might not even notice me.
Ama çok küçük olduğum için beni fark etmezler.
As we travel back in time towards the moment of the Big Bang the Universe gets smaller and smaller and smaller until it finally comes to a point where the whole Universe is in a space so small
Zamanda Büyük Patlama anına doğru seyahat edersek kâinat giderek küçülür. Sonunda tüm kâinat, aslında sonsuz derece küçük sonsuz derece yoğun bir kara delikten ibaret küçük bir alana sıkışıncaya değin küçülür.
The print is so small.
Çıktı çok küçük.
And that's because they're so small, they burn their nuclear fuel incredibly slowly, so they have life spans of trillions of years.
Bunun sebebi küçük olmalarından kaynaklanır. Nükleer yakıtı inanılmaz derecede yavaş tüketirler. Bu yüzden trilyonlarca yıllık bir yaşam süreleri vardır.
Now there's only one thing that anyone knows of that can be so small and yet so massive, and that's a black hole.
Bu denli küçük ve hacimli olabilecek tek birşey vardır. O da kara deliktir.
My office is so small.
Ofisim biraz küçük de.
You know, uh, maybe next job you guys could buy me some underwear that isn't so small?
Biliyor musun, belki de bir dahaki sefere bana bu kadar.. .. küçük olmayan bir iç çamaşırı alırsınız.
Sometimes when an abortion is done early, the pregnancy is so small that the doctor can miss the embryonic tissue when removing it from the uterus.
Bazen erken kürtaj yapılınca hamilelik çok yenidir ve doktor, embriyonik dokuyu rahimden alırken gözden kaçırabilir.
Never felt so small ever in my life
Hayatımda bu kadar küçük düşmemiştim.
Jacobo's team were looking for something so small, it had no discernible size.
Jacobo'nun takımı küçük, fark edilebilir bir büyüklüğü olmayan bir şey arıyordu.
It makes me feel so small and vulnerable... like a wittle bunny.
Beni küçük ve savunmasız hissettiriyorlar. Küçük bir tavşan gibi.
You mean it's hard because babies hands are so small?
Zor mu demek istedin? Bebeklerin elleri küçük ya.
Earth-like planets are so small and so far away that their images only fill one thousandth of a single pixel of a digital camera.
Dünya gibi gezegenler çok küçük ve uzak böylece dijital kamera sadece yüz bin piksel çekebilir.
The red cabinet has gotten so small, there's only room for her, anyway.
Kızıl kabinesi öyle küçüldü ki bir tek kendisine yer var.
It was just a small favor, which turned out to be not so small when I walked into the FBI investigation of the man.
Sözüm ona ufak bir iyilik olacaktı. Adam hakkında bir FBI soruşturmasının Tam ortasına düştüğümde
The mission is dangerous, and you're so small and fluffy.
Görev çok tehlikeli ve sen de küçük ve pofuduksun.
Their bows and dart arrows are too small to kill outright, so they refine their weapons.
Onların yay ve okları öldürmek için çok küçük, bu yüzden silahlarını daha etkili hale getiriyorlar.
- I think so too. Rats aren't that small.
Sıçanlar bu kadar küçük olmaz.
When I was a child I was very small and I come from a little spit of land called The Fingers, so you see, it's an exceedingly clever nickname.
Ben çocukken çok ama çok ufaktım ve Parmaklar adında küçük bir yerden geliyorum. Bu yüzden fazlasıyla zekice takılmış bir ad bence.
I said that you could have it, but things are bad enough between me and Bernie, and apparently it's worth a small fortune, so if it's not too much trouble.
Sana vermiştim ama... Bernie ile aramızda her şey yeterince kötü zaten... Galiba bu kitap onun için çok değerli.
So it shouldn't be small news but it should be big breaking news.
Küçük haber olmalı ama büyük haber niteliği olmalı.
So that's seven mini Cokes and one small water...
Evet yedi minik kola ve bir küçük su...
The reason why Proxima Centauri burns so slowly is because its small size and low gravity mean its core is under much lower pressure than larger stars.
Proxima Centauri'nin bu kadar yavaş yanmasının sebebi büyüklüğünün ve yer çekiminin az olmasından kaynaklanır. Çünkü çekirdeği daha büyük yıldızlarınkinden çok daha az bir basınç altındadır.
Our star has so much mass packed inside a relatively small space that it has a gravitational pull at its surface 28 times that of the Earth.
Hacmine göre nispeten ufak bir mekana sıkıştırılmış güneşin yüzeyindeki... yerçekimi kuvveti dünyanın 28 katı daha güçlüdür.
So he was gonna fly out of the country on a small plane.
Yani ufak bir uçakla yurt dışına kaçacak.
You don't want to let go of Cuddy, so you're clinging to the negative interaction, because some small part of you thinks the bad stuff beats nothing at all.
Cuddy'den vazgeçmek istemiyorsun. Bu yüzden negatif çekimden medet umuyorsun çünkü içinde küçük bir yer kötü davranarak bir şeyi çözemeyeceğini biliyor.
Always remember that everyday Sun Bin crawls to the tree at the crossroad, The road is small, so they won't watch it closely.
Dinleyin, Sun Bin her gün kavşaktan sürünerek geçip ağacın altında oturuyor.
Now I inject a very small delay, so that when you hit the button, the flash of light comes, let's say, 1 / 10 of a second later.
Şimdiyse tuşa bastığınızda ışığı saniyenin onda biri kadar gecikecek şekilde ayarlıyorum.
Now push your third finger along the ridge of the shoulder blade, making a small rotation as you do so.
Şimdi orta parmağını, seninle birlikte hafifçe dönecek olan kürek kemiğinin çıkıntısı boyunca ittir.
For me, I'm small, so that's my challenge.
Ben, Kısayım, yani bu benim için bir meydan okuma,
Girl or boy, large or small breasts and so on.
Kız ya da erkek, büyük veya küçük göğüslü olduğunu falan.
So, we know that the basic building blocks of nature have to be really small, smaller than anything we've ever seen - - probably a whole lot smaller.
Biz, biliyoruz ki, doğanın temel yapıtaşları gerçekten küçük olmalı, gördüğümüz her şeyden daha küçük - - belki de en küçük şeylerdir.
So if you ask questions that have to do, say, with the very, very small and that involves anything that has to do with gravity - - so, how do objects interact gravitationally on very, very short scales - -
Eğer, sormak zorunda olduğunuz soruları sorarsanız, küçük, çok küçük ve ve yerçekimi ile ilgili olan her şeyi almalısınız - - bu bağlamda, çok çok küçük ölçeklerde nesneler yerçekimsel olarak nasıl etkileşimde bulunuyorlar? - -
So, you can see, with just a small modification of the genome, you can go from 2 years to 100 years.
Bu nedenle eğer gende ufak bir değişiklik yapılırsa 2 yıldan 100 yıla ulaşabiliriz.
So, too small for an x-Ray machine?
Ne yani, ellerinde X-RAY cihazı da mı yok?
Okay, so a Grizzly Adams is a big guy who likes bears but isn't a bear, and a bear trapper is a guy who likes bears but is too small to be a bear?
Yani Grizzly Adams ayıları seven ama ayı olmayan iri yarı bir adam Ayı Avcısı ise ayıları seven ama bir ayı olamayacak kadar ufak biri, öyle mi?
So you can see that, a woman with small tits.
Gördüğünüz gibi, küçük göğüslü bir kadın.
What's so wrong with a little beer and some small talk with the assholes down the street?
Mahalledeki götlerle biraz bira içip ve biraz konuşmaktan ne zarar çıkar?
♪ I love staring at her pretty little rose ♪ ♪ we so fly, we chillin'in the lear ♪ ♪ and I never knew how small you were from up here ♪
Onun küçük güzel gülüne bakmayı seviyorum biz çok havalıyız, arabada keyif çatıyoruz ve buradan, ne kadar küçük göründüğünü de bilmiyordum
"We're so fly that we're chillin'in the lear, and I never knew how small you were from up here."
biz çok havalıyız, arabada keyif çatıyoruz ve buradan ne kadar küçük göründüğünü de bilmiyordum.
So, who's looking small now?
Peki şimdi kim küçük görünüyor?
And these people are actually carrying the flowers and the banners and smiling, so you make the situation less threatening, so you make the possibility of a violent outcome very small.
Her biri çiçekler ve bayraklar taşıyacaklar ve yüzlerinde bir gülümseme olacak. Bu durumda hareketiniz daha az tehditkar olarak görülecek ve şiddet oluşma olasılığı çok azalacak.
So, every autumn, when you look at the small cluster of Delphinus, you must think of him.
Yani, her sonbaharda. Delphinus'un ufak demetine baktığında, Onu düşünüyor olmalısın.
So we're pulling out a small genetic signal, and a fairly small selection pressure.
Yani küçük bir genetik sinyalle, oldukça küçük bir seçilim baskısı yaratıyoruz.
I always like a neighbor for this kind of thing, but guy's got no priors, so, you know, I want to start small, quiet.
Bu tür şeylerde komşunun çıkması hep hoşuma gider ama adamın sabıkası yok, o yüzden sessiz ve ağırdan almak istiyorum.
They have different patterns and so we can tell the difference between one small drum and another.
Hepsinin desenleri farklı, böylece bir davulu diğerinden ayırt edebiliyoruz.
But most of these women are only interested in small talk, so...
Fakat buradaki pek çok kadın hoşbeş peşinde, o yüzden de...
small 539
smalls 24
smallville 202
smallpox 38
smaller 54
small talk 39
small world 162
small town 51
small ones 18
small caliber 16
smalls 24
smallville 202
smallpox 38
smaller 54
small talk 39
small world 162
small town 51
small ones 18
small caliber 16