So what's your point Çeviri Türkçe
104 parallel translation
She's also a compulsive gambler and a philanderer, so what's your point?
Aynı zamanda kumar bağımlısı ve hovarda. Ne demeye çalışıyorsun?
So what's your point?
Peki senin anlatmak istediğin ne?
So what's your point?
Yani ne anlamı var?
So, what's your point?
Sizin gibi saçma insanlar hep haklıdır, değil mi Profesör?
There's no hope your parents would let you go, so what's the point in talking about it?
Hiç ümit yok ailen bırakmaz, o halde bunu konuşmanın ne anlamı var?
So what's your point? - That cat is one of the best men I got! - Yeah.
- O kedi en iyi adamlarımdan biri.
So, what's your point?
Anlatmaya çalıştığın nedir?
Yeah? So what's your point?
Evet, demek istediğin ne?
So, what's your point?
Ne demeye çalışıyorsun?
So what's your point?
Nereye varmaya çalışıyorsunuz?
So what's your point, man?
Yani ne demeye çalışıyorsun adamım?
Yeah, So, What's Your Point?
Evet, öyleyse, fikrin nedir?
So, er, what's your point?
Amacın ne?
So what's your point?
Ne demek bu?
So what's your point?
Seninle işi neymiş?
So, what's your point?
Öyleyse, ne demek oluyor bu?
So - - So what's your point?
Ne demek istiyorsun?
So, what's your point?
- Ne demeye çalışıyorsun?
So what's your point?
Yani ne demek istiyorsun?
So, what's your point?
Sadede gel.
Yeah, so what's your point?
Tamam, nereye varmak istiyorsun?
So what's your point, exactly?
Peki ne düşünüyorsun, tam olarak?
So... what's your point?
Peki, demek istediğin ne?
- So? What's your point?
- Ne demek istiyorsun?
So, what's your point?
Peki ne demek istiyorsun?
So, what's your point?
Eee, senin alakan ne?
- So what's your point?
- Yani ne demek istiyorsun?
So, what's your point?
Ne demek istiyorsun?
So what's your point?
Senin sorunun ne?
So, what's your point?
Ne diyorsun?
I mean, if you lose an eye, you're not gonna see your balls, so what's the point of that?
Tamam.
So, what's your point, Tom? My point is, my dad was many things...
Janet, çocuklar ve boşanma yüzünden sıkışabilirim ama...
So? I once looked at a hedge. What's your point?
Ne olmuş?
It's about a teenage boy in a futuristic society who's possessed by the tortured soul of a feudal Japanese warrior condemned to walk the earth fighting the evil he once embodied. So, what's your point?
Feodal bir Japon savaşçının işkence görmüş ruhu, bir zamanlar temsil ettiği kötülüklerle savaşmak üzere yeryüzüne geri geliyor gencin bedenini ele geçiriyor.
So what's your point?
Ne demek istiyorsun?
- So, what's your point?
- Eee Teklifin ne?
So, what's your point, Mr. Flass?
Ne demek istiyorsunuz, Bay Flass?
- So, what's your point?
- Nereye varmak istiyorsun?
So, what's the point of your actions?
Öyleyse yaptıklarının amacı ne?
- So what's your point?
- Gidelim o zaman.
Last time you two hooked up, he accused you of murder. So what's your point?
En son karşılaşmanızda, seni cinayetle suçlamıştı.
- So, what's your point?
- Ee, ne demek istiyorsun?
Yeah, but it's just the same as your alcohol, and your beer - Good point, but so what?
Evet de senin biranla, aldığın alkolle aynı. Güzel de ne olmuş yani?
So, if we imagine that common sense... the way common sense literally meaning what your senses tell you about the world... if that's the way the world is actually constructed... then things like psychic and mystical experience don't make any sense at all... because the whole point about psychic and mystical experience that makes them strange... is the sense there's some kind of connection between what's going on inside your head... and things elsewhere - elsewhere in space and in time.
Yani bu sağduyuyu hayal edersek, sağduyu derken duyu organlarınızın size dünya hakkında söylediklerinden bahsediyoruz, eğer dünya gerçekten bu şekilde yapılandırıldıysa, o zaman mistik deneyimler gibi şeyler çok anlamsız gelir, çünkü bunları tuhaf kılan kafanızın içinde olup bitenlerle dışarda olup bitenler arasında bir bağlantı olduğu düşüncesidir.
It started in 1991 and supposedly happened simultaneously in several cities... including New York, New Orleans, Houston and Las Vegas. No. So what's your point?
- Hayır. - 1991 yılında New York, New Orleans, Houston ve Las Vegas'ta aynı anda meydana geldiği sanılıyor.
So what's your fucking point?
Ne demek istiyorsun yani?
- So, what's your point?
- Ee, ne demeye çalışıyorsun?
So, what's your point?
Ne demeye getiriyorsun?
So what's your point, Cliff?
Eee, ne demek istiyorsun, Cliff?
So what's your point?
Yani ne diyorsun?
So what exactly was the point of your very long and boring story, Jon?
Peki, bu uzun ve sıkıcı hikayeden çıkarmamız gereken ders nedir, Jon?
so what's up 178
so what's your name 48
so what's stopping you 17
so what's new 30
so what's going on 151
so what's your deal 18
so what's the point 40
so what's on your mind 21
so what's the problem 185
so what's happening 26
so what's your name 48
so what's stopping you 17
so what's new 30
so what's going on 151
so what's your deal 18
so what's the point 40
so what's on your mind 21
so what's the problem 185
so what's happening 26