Sputtering Çeviri Türkçe
88 parallel translation
Just standin'there sputtering'like a doodlebug!
Orada dikilmiş cırcır böceği gibi ötüyorsun!
( SPUTTERING )
( MOTOR SESİ )
Now, your body doesn't want it so it starts to kick it out whether you want to hold it or not, so you begin to ( sputtering )
Baksana. Vücudun, sen istesen de istemesen de, bunu dışarı atmak istiyor.
[imitating sputtering engine]
[Motorun püskürttüğünü hayal et]
WHO IS THAT WITH WILLY? [Sputtering]
- Willy'nin yanındaki kim?
Is he not successful too who foams from the mouth and lies sputtering on the ground?
Ağzından köpükler saçarak yerde tepinen bu adam da başarılı değil mi?
[Sputtering]
[Gurultu]
This morning, my future never glowed so bright, and now it is sputtering out in the life of a sick spaniel.
Bu sabah, geleceğim asla çok parlamamıştı, ve şimdi hasta bir spanyelin hayatında titreyip sönüyor.
By finesse do you mean sputtering out sentence fragments and lighting things on fire?
Yani abuk sabuk konuşup yangın çıkarmaktan mı... bahsediyorsun? Hayır.
[Screaming ] - Start, start, you piece ofjunk! - [ Engine Sputtering]
Çalış, çalış, seni hurda yığını!
[Sputtering] Why does this always happen when I stand here?
Burada durduğumda neden hep bu oluyor?
[Sputtering] It's happening again!
Yine oluyor!
Rattle a few cages. [Sputtering]
Bir kaç kafesi sallamak.
[Sputtering] If you want to be in the gang, eventually you're gonna have to get motorcycles.
Çetede yer almak istiyorsanız er geç motosiklet almanız gerekecek.
Fix bayonets! ( sputtering whistle ) Van!
Süngü tak! Kamyonet!
( engine sputtering )
[motor öksürüyor]
- Why, you little - [Sputtering ] - [ Choking]
Seni küçük -
Then keep sputtering, like stones in a sewer and say :
Lağımdaki taşlar misali tükürükler saçarak şöyle dersin :
If you give in, my lords, the bright comet that is our faith will shatter and be reduced to a few isolated torches, sputtering in a dark universe.
Boyun eğerseniz, lordlarım, parlak kuyruklu yıldız gibi olan inancımız parçalanacak ve karanlık bir evrende kekeleyen bir kaç ayrık meşaleye indirgenecek.
- A sputtering Renault 12?
- Tekleyen bir RenauIt 12 mi?
- I sure wish I'd heard him sputtering.
Keşke onu öksürürken duyabilseydim. Neden?
[Sputtering] I'M THOMAS GAGE.
Adım Thomas Gage.
It was an automatic! ( CAR ENGINE SPUTTERING )
Otomatik vitesti!
Imagine a farmyard rooster disguised as a pheasant, sputtering rhymes in my face a child of eight would no longer dare read.
Kart bir horoz düşünün sülün kılığına bürünmüş sekiz yaşındaki bir çocuğun bile okumaya tenezzül etmeyeceği dizeleri tükürük saça saça okuyor.
WHICH, AS YOU MAY RECALL, INVOLVED YOU PANICKING AND SPUTTERING YOUR WAY OUT OF A 1-DAY SEMINAR WITH A CASE OF THE DRY HEAVES,
hatırlayacağın gibi bir günlük bir seminer için panikleyip kustuğun ve tüm edebiyat sınıfını kusmuk içinde bıraktığın bir karışıklıkla uğraşıyorum.
[Sputtering] That is such crap!
Bu saçmalık!
You've been snortin'and sputtering'over there for an hour.
Bir saattir orada homurdanıp, söylenip duruyorsun.
Sputtering, I grabbed it.
Son bir çabayla onu yakaladım.
( SPUTTERING ) ( LAUGHS ) There is no secret, is there?
Sır falan yok, değil mi?
[sputtering] And it all worked so perfectly on paper.
Ve kağıt üstünde harika bir plandı.
- [Engine Sputtering, Droning]
- Mal piç.
( sputtering ) :
Aman tanrım!
Sputtering, I grabbed it.
Tükürükler saçarak ipi yakaladım.
( Craig sputtering )
( Craig'ın çabuk ve anlaşılmaz konuşması )
- ( engine sputtering ) - Come back here!
Röntgenciliğin Ortalama Hapis Süresi
But if people see me sitting sputtering on a bench alone,
Fakat insanlar bankta tek başıma bir şeyler mırıldanırken...
Super crappy, and it's sputtering all the time, backfires, and it actually stalls every time I try to pick up speed.
Acayip dandik, sürekli stop ediyor. Motordan ses geliyor. Ne zaman gaza yüklensem, duruyor.
And he was sputtering how sorry he was.
O da bir yandan özür diliyordu.
[Tires squeal, horns honking ] [ Engine sputtering] Learn to drive!
Araba kullanmayı öğren önce!
( ENGINE SPUTTERING )
( Motor çalışmaz )
( ENGINE SPUTTERING )
( Motor tekler )
Ah, tell him, you baggy old crone. ( sputtering )
Ah, ona söyle Yaşlı koca karı... ( sputtering )
Sputtering madness.
tükürükler saçan manyak.
Where's Bridget? ( Engine sputtering ) ( Rumbling )
Bridget nerede? Dört numara yakıt pompası kapalı.
[Sputtering] Listen to that!
Şunu dinleyin.
( continues sputtering )
Hava kaçırmaya başlıyorsun.
[Sputtering] A three-chambered peanut!
Üç halkalı fıstık!
[Sputtering, Gulps ] Mmm. [ Narrator] Somehow, Homer became addicted to painkillers.
Homer ağrı kesicilere bağımlı hâle geldi.
[sputtering] I meant to do that.
Yani öyle yaptım.
- [Engine Sputtering ] - [ Tires Screeching]
Daima sevdim.
( car sputtering ) She's a beast.
Tam bir canavardır.