Stricken Çeviri Türkçe
450 parallel translation
She was stricken with galloping consumption, and she had only held out for the space of a year.
Vücuda hızla yayılan bir tür verem yüzünden ıstırap çekiyordu ve bir yıldan daha fazla dayanacak durumda değildi.
Be it hereby decreed that the municipal authorities forbid the citizenry to transport the suspected plague-stricken to the hospital, as this shall only spread the plague through the streets of our town.
Belediyemiz yönetimi, vebalı olduklarından kuşkulanılan kişilerin hastaneye naklinin, hastalığın sokaklarda yayılmasından başka bir şeye yaramadığı için yasaklandığını tüm yurttaşlara ilanen duyurur.
You really feel conscience-stricken about King Kong, don't you?
King Kong yüzünden vicdan azabı çekiyorsun, değil mi?
It's a wonder I'm not panic-stricken.
Paniğe kapılmamış olmam şaşırtıcı.
He's stricken, Dolly, believe me.
Çok üzgün, Dolly. İnan bana.
Somebody got panic-stricken?
Biri paniklemiş galiba.
When King David was old and stricken in years... he took unto himself Abishag. The shunamite.
# Kral Davut çok yaşlıyken kendisine Sunamlı bakire Abisag'ı almıştı.
We have stricken the Germans with all our heart and might.
Bütün yüreğimizle Cermenlere saldırdık.
Your Honor, I object... and move that these remarks be stricken from the record.
Sayın Yargıç itiraz ediyorum. Ayrıca bu sözlerin kayıtlara geçmemesini talep ediyorum.
The counsel's remarks will be stricken from the record.
Avukatın sözleri kayıtlara geçmesin.
- My dear Captain... when you have been shot down in a British plane by a German destroyer... 300 miles off the coast of England, Latitude 45... have been hanging on a half-submerged wing for hours... waiting to drown with half a dozen other stricken human beings... you're liable to forget that you're a newspaperman for a moment or two.
- Sevgili kaptan İngiltere kıyılarından 450 km açıkta, 45. enlemde bir İngiliz uçağında Alman destroyeri tarafından vurulduğunuzda akabinde yarı batmış bir kanat üzerinde diğer sıkıntılı insanlarla saatler boyu boğulmayı bekleyince gazeteci olduğunu söylemeyi unutması gayet normal oluyor.
That was long before he was stricken.
Hastalanmadan çok önceydi.
All my children all the time blaming me because the old good Lord made me poverty-stricken.
Çocuklarım hep beni suçluyor Tanrı beni fakirliğe mahkum etti diye.
I've been conscience-stricken and worried sick since that leopard got loose.
Vicdan azabı çekiyorum ve leopar kaybolduğundan beri endişe içindeyim.
Father of gods, this man hath stricken blind my dear son Polyphemus.
Tanrıların babası, bu adam sevgili oğlum Polyphemus'un gözünü kör etti.
I was heartbroken about Diane and panic-stricken about Laura.
Diane için üzülüyordum ve Laura için de paniğe kapılmıştım.
He wasn't on the platform, and I suddenly felt panic-stricken... at the thought of not seeing him again.
Peronda değildi, ve bir anda, onu tekrar göremeyeceğim endişesiyle büyük bir panik yaşadım.
'For this poor, stricken, shadow of a man, there was only one relief.'
Bu adamın zavallı, üzgün gölgesi içim sadece tek bir hayat vardı.
Other times, he's unsteady and seems stricken with some infirmity.
Diğer zamanlar, kararsız ve halsiz görünüyor.
We were walking and she was stricken suddenly.
Beraber yürüyorduk birden fenalaştı.
Don't look so stricken, Whit.
O kadar kederli durma, Whit.
♪ Why, let the stricken deer go weep
Bırakın yaralı geyik gitsin ağlasın
I'll withdraw the question, on condition... that the word "feminine" be stricken from the record.
Sorumu geri alacağım, ancak... "kadınsı" sözcüğünün kayıtlardan çıkarılması şartıyla.
After all, I'm just as grief-stricken no matter where I am.
Olduğum yer önemli değil, yine de acılı biriyim sonuçta.
I thought I'd be panic-stricken, want to run away or something.
Panik içinde kaçacağımı filan sanıyordum.
Poor boy's stricken.
Zavallı çocuğun yüzünden düşen bin parça.
Almost every capital like New York, Paris, London hides, behind its wealth, poverty-stricken homes where poorly-fed children, deprived of health or school, are doomed to criminality.
New York, Paris, Londra gibi hemen hemen bütün büyük şehirler refahının ardında, yoksulluk içinde sürünen evleri ve bu evlerde yaşayan sağlıksız ve eğitimsiz çocukları suç işlemeye mahkûm çocukları barındırır.
Come to think of it, the whole place seemed to be stricken... with a kind of creeping paralysis... out of beat with the rest of the world... crumbling apart in slow motion.
Gerçi, her yer ürkütücü bir şekilde felç olmuş gibiydi, dünyanın geri kalanından kopmuş, ağır çekimde dağılıyordu.
"The grief-stricken wife with a tear-stained face... trying to fight her way into the cave to be at her husband's side."
"Kederli eş, gözü yaşlı bir şekilde kocasının yanıbaşında olabilmek için mağaraya girmenin yolunu arıyor."
He raves, he screams, he goes into such hysterics... that it's like trying to make sense with a panic-stricken woman.
Bağırıp çağırıyor, hezeyanlar geçiriyor, histerik krizler sergileyen... paniğe kapılmış kadınlar gibi davranıyor.
Thus this film is but another anecdote, simple and almost trivial, of life in the working... poverty-stricken classes of the common people.
Bu ölçüde bu film, başka bir basit ama abes noktaya da parmak basmaktadır. Çok çalışan ama yokluk çeken tramvay işçilerinin mesleki hayatlarına.
Egypt... was a stricken land.
Mısır... ülkemiz savaşta.
The prosecution moves that Mrs. Lansdowne's testimony... be stricken from the record as irrelevant... and as a violation of the court's previous ruling on justification witnesses.
Savcılık makamı, Bayan Lansdowne'nun ifadelerinin konumuzla ilgisi olmadığından ve... mahkemenin tanık ifadeleriyle ilgili daha önce belirlediği... kurallara aykırı olması nedeniyle kayıtlardan silinmesini istiyor.
Captain, go back and tell them that Colonel Timmer was stricken with appendicitis.
Yarbay Timmer'ın apandisit sıkıntısı olduğunu söyleyin Yüzbaşı.
Let the name of Moses be stricken from every book and tablet.
Musa adı tüm kitaplardan ve levhalardan silinsin.
Stricken from all pylons and obelisks.
Tüm pilonlardan ve dikilitaşlardan silinsin.
Stricken from every monument of Egypt.
Mısır'daki tüm anıtlardan silinsin.
I saw you with your mother, and I was panic-stricken.
Seni annenle gördüm ve panikledim.
I ask the counsel's last remark be stricken and the jury instructed to disregard it.
Avukatın son sözlerinin çıkarılmasını ve jürinin bu sözleri dikkate almaması konusunda uyarılmasını talep ediyorum.
Almost everyone was stricken.
Neredeyse herkes yakalanmıştı.
Every week one or the other is stricken with some odd malady.
Her hafta birinden biri tuhaf bir hastalığa yakalanıyor.
The question and answer will be stricken and the jury will disregard both the question and the answer.
Soru ve cevabı kayıtlardan çıkarılsın. Jüri de hem soruyu hem de cevabını göz ardı etsin.
The witness'answer will be stricken and the jury will disregard the answer.
Tanığın cevabı kayıtlardan çıkarılsın, jüri de bu cevabı göz ardı etsin.
I am stricken.
Şok oldum.
He told me of how, in some Indian village out here in the jungle he'd met a fever-stricken white man who babbled on about a plateau with monsters and diamonds.
Bana, buranın dışında bir yerli köyünde canavarların elmasların olduğu... bir yaylayı ateşler içinde sayıklayan... beyaz bir adamla nasıl tanıştığını anlatmıştı.
They are already grief-stricken enough by their father's death.
Zaten babalarının ölümüyle yeterince dertliler.
Yet even at the zenith of her pride and power... the Republic lay fatally stricken with a disease called... human slavery.
Ancak, ihtişamının ve gücünün zirvesindeyken bile... Cumhuriyet, korkunç bir hastalığın pençesinde can çekişiyordu. Bu, kölecilikti.
Your Honour, I object to the entire line of questioning and ask that it be stricken from the record.
Sayın hakim, tüm bu sorulara itiraz ediyorum ve kayıtlardan çıkarılmasını talep ediyorum.
In the Soviet Republic there shouldn't be poverty-stricken and homeless children.
Sovyetler Birliği'nde olmamalıdır.
May the answer be stricken!
Tanık yönlendiriliyor!
And, if I find it inadmissible, I'll order it stricken. Dr. Swain's whole testimony stricken from the record, your Honor.
Tüm ifadesi kayıttan çıkacak mı?