Sudan Çeviri Türkçe
3,689 parallel translation
She'd take good care of my bride and do housework.
Annem zaten geçimlidir benim. Gelininin elini sıcak sudan soğuk suya sokmaz.
Now they could finally emerge from the water.
Ancak şimdi sudan kurtulabildiler.
And that allows them to extract oxygen, not just from the water but also from the air.
Ve bu onlara sadece sudan değil, aynı zamanda havadan da oksijen almalarını sağlar.
You want to risk everything on the hope that they're just talking about the weather?
Havadan sudan konuşuyorlardır deyip görmezden mi gelelim?
They drank from their water.
İçtikleri sudan birlikte zehirlenmişler.
So my kids get in a cab and they just hurdle through space at a speed determined by the profit motive of a exhausted man... from another country where life is shit cheap.
Çocuklarımla taksiye binince alacağı parayı düşünen bir taksicinin hız sorunlarıyla cebelleşmek zorunda kalıyorlar. Hayatın sudan ucuz olduğu ülkeden gelen taksicinin.
I can't imagine you'd rather do anything less than make small talk with my parents'friends on New Year's Eve.
Senin için yılbaşı gecesini ailemin arkadaşları ile havadan sudan konuşarak geçirmekten daha kötü bir şey olacağını düşünmüyorum.
You're creating a real estate bubble, and the only person who'll benefit is sue, who'll buy up all the neutral land for cents on the dollar.
Bir gayrimenkul balonu oluşturuyorsunuz ve bunun sadece Sue'ya faydası olacak, tüm tarafsız bölgeyi sudan ucuza alacak alacak.
We're talking about this and that.
- Havadan sudan konuşuyorduk.
And picture it like a frozen river of water, with the ice crust forming on the top.
Ve hayal etmeye çalışın, sudan oluşan donmuş bir nehir gibi. Üzerinde de buzdan bir kabuk.
Ceres is just 600 miles wide, yet there may be more frozen water here than all the freshwater on Earth.
Ceres sadece 600 mil genişliğinde o yüzden burada Dünya üzerindeki tatlı sudan daha fazla donmuş su olabilir.
It may find an ocean underneath the ice - - an inner mantle of liquid water, melted by heat from the dwarf planet's core.
Buzun altında bir okyanus bulabiliriz. Sıvı sudan oluşan bir iç manto. Cüce gezegenin çekirdeğinde ısı ile eritilmiş bir manto.
Contacts in Sudan, Somalia.
Sudan ve Somali'deki aracılara.
What, are we just saying words now?
Ne dedin? Havadan sudan konuşmuyor muyduk?
I don't know. Stuff. General stuff.
Bilmem öylesine havadan sudan.
Chad, Rwanda, Sudan.
Çad'da, Ruanda'da, Sudan'da...
Get out of the water!
Sudan çık!
I mean, who hates water?
Yani kim sudan nefret eder?
I don't like the water, okay?
İşte bu yüzden sudan hoşlanmıyorum. Tamam mı?
- Okay, there you go- - someone who dislikes the water as much as I do.
- İşte görüyorsunuz en az benim kadar sudan nefret eden bir kişi daha.
I ever find out you paid a gossip columnist money to protect me, I will beat you senseless.
Beni korumak için bir dedikodu yazarına para verdiğini öğrenirsem seni eşek sudan gelinceye kadar döverim.
Move them off the east Sudan coast. Show some power. Make Kinyazi realize you mean business.
Gemileri Sudan kıyılarına gönderip güç gösterisi yap ki Kinyazi ne kadar ciddi olduğunu görsün.
He's gonna invade east Sudan?
- Doğu Sudan'ı işgal edecek mi?
The CIA reports say little kids, 4 or 5 years old. Not American kids, but still, the heads of kindergartners are piling up in east Sudan.
Amerikalı olmasalar da küçücük çocukların başları Doğu Sudan'da üst üste yığılıyor.
If I'd made a decision to go to war in east Sudan, I'd be talking to my generals instead of you, Mr. President.
Sayın Başkan, Doğu Sudan'da savaşa girmeye karar vermiş olsam şu anda sizinle değil, generallerimle konuşuyor olurdum.
- I'll warn the energy secretary. The president close to pulling the trigger on east Sudan?
Başkan, Doğu Sudan'da tetiği çekmeye hazır mı?
I can't make any headway with Fitz about this east Sudan thing.
Doğu Sudan konusunda bir ilerleme sağlayamıyorum. Fitz benim sözümü dinlemiyor.
I am just so glad, in light of this wonderful news, with a baby boy about to be born into our family, that my amazing husband and his administration believe in doing whatever is necessary in east Sudan to protect those mothers and their beautiful children from the truly horrific genocide that is happening.
Bu mükemmel haberi aldığım, ailemize bir erkek bebeğin katılacağını öğrendiğim şu anda şunu da söylemek isterim ki harika kocam ve kabinesi Doğu Sudan'da şu anda yaşanmakta olan korkunç soykırımdan anneleri ve onların güzel çocuklarını kurtarmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırlar.
Are you going to invade east Sudan?
Doğu Sudan'ı işgal edecek misin?
Use what she said to scare the crap out of Kinyazi and the east Sudanese army.
Söylediği şeyleri Kinyazi'yi ve Doğu Sudan ordusunu korkutmak için kullan.
Aqueous methylamine is water-based, yet it weighs slightly less than water.
su bazlı metilamin, sudan biraz daha hafiftir.
Mac, get out of the water!
Mac, sudan çık!
It's lack of water.
Bu, sudan yoksunluk.
A certain amount of wading - low tide doesn't mean it's completely without water - but, we have now reached the sea, precisely on low tide.
Çamurda kat ettiğimiz kati bir uzaklık. Çekilme tamamıyla sudan yoksunluk anlamına gelmiyor. Şimdi ulaştık şu anda deniz kesinlikle çekilmede.
I thought I got something out of the bathwater, but the lab tests came back.
Küvetteki sudan bir şeyler bulabilirim sanıyordum, ama laboratuar sonuçları geldi.
He always told me to fear nothing in life. But he'd warn me to beware of murky waters.
"Hayatta hiçbi şeyden korkma oğlum ama dikkat et, dibi görünmeyen sudan da geçme." derdi.
No longer afraid of the water?
Artık sudan korkmuyor musun?
What if the fear of water isn't coming from Jackson, but from the person controlling him?
Peki ya sudan korkan kişi Jackson değil de onu kontrol eden kişiyse?
I figured out it has something to do with water.
Onu sudan uzak tutan bir şey var.
Cut the small talk and pour.
Havadan sudan konuşmayı kesin ve şarap dökün.
I'm reading briefs on east Sudan.
Doğu Sudan'la ilgili dosyaları okuyorum.
Government of east Sudan.
Kimin işi bu? - Doğu Sudan hükümetinin.
Millet's native to east Sudan, and if this were ten, even five years ago, I'd say yes, absolutely, this is east Sudan, and this could've happened yesterday.
Doğu Sudan, darının vatanıdır ve bu fotoğraf beş, on yıl önce çekilmiş olsa "Evet, burası Doğu Sudan ve fotoğraf dün çekilmiş" derdim.
If you are just joining us, we are talking about the latest news regarding the east Sudanese mass grave photo.
Doğu Sudan'da çekildiği söylenen toplu mezar fotoğrafının...
And we'll talk about the first thing that pops up.
Böylece havadan sudan konuşabiliriz.
The other's made of water.
Diğeri sudan yapılma.
Let's dig them a watery grave!
Ş unları sudan mezara gömelim.
And I was like a fish out of water really, because I couldn't speak the language.
Sudan çıkmış balık gibiydim çünkü dil bilmiyordum.
I put my life on the line to haul you out of that river!
Seni sudan çıkartmak için canımı ortaya koydum!
Are you moving on east Sudan?
Doğu Sudan'ı işgal edecek misin?
You're the one who always says that blood is thicker than water.
Her zaman kanın sudan daha kalın olduğunu söylersin.