Sundays Çeviri Türkçe
923 parallel translation
Sometimes on Sundays...
Bazen Pazar günlerinde...
When there are 2 Sundays in a week.
Domuzlar kanatlandığı zaman.
Yeah, and on Sundays, it's P-U.
Pazarları da P-U.
I have to spend Sundays in the kitchen with mother
Pazar günlerini anneyle mutfakta geçirmek zorundayım.
- Where I usually go on Sundays.
- Pazarları hep gittiğim yere.
You've forgotten deductions for Sundays and holidays.
Pazar günlerini ve tatilleri çıkarmayı unutuyorsun.
Years passed, with Sundays as bleak as Mondays
Yıllar akıp giderken, pazarlar da pazartesiler kadar kasvetli olur...
I try to take Sundays off when I can.
Pazarları çalışmamayı tercih ediyorum.
And then on Sundays, we'll get dressed up in our best.
Ve pazar günleri, en güzel kıyafetlerimizi giyeriz.
Just a couple of flies, a sip of milk and perhaps a pigeon's egg on Sundays.
İki tane sinek, bir kaşık süt, pazarları da bir güvercin yumurtası verirsiniz.
Oh, I know you go to church on Sundays but you aren't fooling me.
Pazarları kiliseye gittiğini biliyorum ama beni kandıramazsın.
In Cairo, I wore it on Sundays.
Kahire'de Pazar günleri giyerdim.
You used to like to do your homework Sundays.
- Pazarları ödevlerini yapmayı severdin.
Why, I haven't seen her in a month of Sundays.
Görmeyeli yıl oldu.
The Paradine woman will be hanged after three clear Sundays.
Bayan Paradine üç Pazar sonra asılacak.
We may call it herbal-grace o'Sundays.
Pazar günleri sevapotları da deriz bunlara.
Sundays I'm through at 1 : 00.
Pazarları vardiyam saat 1 : 00'de biter.
You can sleep here Sundays.
Pazarları burada uyuyabilirsin.
We even had the luxury of going fishing on Sundays with the car.
Pazar günleri arabayla balığa çıkmak gibi bir lüksümüz bile vardı.
No matinees, except on Sundays
Pazar günleri hariç hiç matine yoktu.
What about Sundays?
Ya Pazarları?
Working Sundays makes me thirsty.
Pazarları çalışmak beni çok susatıyor.
Wear it Sundays, but not here.
Pazarları tak, ama burada değil.
Sundays have sort of been our day.
PazarIarı geneIde bizim günümüzdü.
No more Sundays.
Başka bir pazar günü olmayacak.
And they only played two Sundays a month.
Ve bir ayda sadece iki pazar oynadık.
Brother, then we'll play Sundays.
Kardeş, öyleyse bizde pazar günleri oynarız.
Now, even on Sundays, the beach is deserted,
Artık sahil pazar günleri de ıssızdı.
You used to take Miss Wallace out on Wednesdays and Sundays.
Çarşamba ve pazar günleri Bayan Wallace'la çıkıyordun.
I bought you a hat, a Paris hat for you to wear to church on Sundays.
Kilisede giymen için Paris'ten bir şapka getirdim sana.
Sundays they get up early and go somewhere together to play.
Pazarları erken kalkıp birlikte oynamak için bir yerlere giderler.
We could go out on Sundays and take vacations in the country.
Pazarları dışarı çıkabilir, köye tatile gidebiliriz.
Can't you explain to Lady about Sundays?
Leydi'ye Pazar gününün ne olduğunu açıklayamaz mısın?
Doest thee attend church on Sundays?
Pazar günleri kiliseye gider misin?
He has a part-time job Sundays.
Pazarları yarım gün çalışıyor.
- Wait till he settles in... and you'll see he'll find better ways of spending his Sundays!
- Bekle de adam evine yerleşsin ondan sonra pazar günlerini geçirmek için daha güzel bir yol bulacaktır.
If you would ever go to church on Sundays, you'd see for yourself.
Pazarları kiliseye gidersen, kendin görürsün.
Less 24 francs for Sundays and holidays, and 5 francs of city taxes.
Pazar ve tatil günleri için 24 frank düştük. Eksi belediye vergisi 5 frank.
In Atlanta, I got fired for writing a yarn about a Confederate war veteran who said Grant could lick Lee every day of the week and twice on Sundays.
Atlanta'dayken Grant, Lee'yi haftanın her günü, Pazar günleri de iki defa yenebilir diyen bir Konfederasyon savaş gazisi hakkında hikâye yazdım diye kovulmuştum.
On Sundays with you, my parasol becomes an umbrella.
Pazar gezmelerimizde şemsiyem güneşten değil yağmurdan koruyor sanki.
I do it on Sundays, my day off.
Pazarları yapıyorum, izin günümde.
And on Sundays, we can have an extra-special game of cards.
Pazar günleri de ekstra özel bir iskambil oynarız.
Hurriedly during the week, leisurely on Sundays.
Tabii. Hafta içinde, hızlı hızlı. Pazarları, ağır ağır.
They're for Sundays.
Artık çalışmaya başlıyalım.
She is used to sugar on Sundays and saints'days.
Pazar günleri ve kutsal günlerde şeker yemeye alışkındır.
Sinner, I'll fight you every day in the week for God and twice on Sundays!
Günahkâr, Tanrı uğruna haftanın her günü seninle savaşacağım!
Well, Sundays around here give folks sour stomach for the whole rest of the week.
Pekala yarın pazar ve haftanın geri kalanında herkesin midesi ekşiyecek.
I hate Sundays.
Pazarlardan nefret ediyorum.
Listen, ask him again, how many more Sundays he wants?
Ona sorsana, kaç Pazar daha burada kalmamı istiyormuş.
And Moonface Moonface, then... then say them I make four more Sundays, or... or twenty, or as many, as they want!
Toparlak Surat, onlara de ki, dört Pazar daha burada kalabilirim... ve ya yirmi, ya da ne kadar istiyorlarsa.
Hisao-san is busy on Sundays, too?
Hisao-san da pazarları da mı çalışıyor?