English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ S ] / Sure he does

Sure he does Çeviri Türkçe

497 parallel translation
I bet Ted doesn't eat them. - Well, sure he does.
Eminim Ted ondan yemiyordur.
- Sure he does.
— Tabii biliyor.
- Sure he does. He fishes hand line.
— Tabii tutuyor.
Make sure he does it right.
İşini doğru yaptığından emin olun.
- Oh, yes, I'm sure he does.
- Evet, bundan eminim.
- I'm sure he does.
- Eminim öyledir.
Now, I'm sure he does.
Eminim umursuyordur.
I'm sure he does.
Bundan eminim.
Sure he does. Any special flavor, son?
Elbette evlat, ne'li olsun?
I'll make sure he does.
Elbette.
In fact, since he has proposed it himself, we'll make sure he does.
Hatta bunu kendisi teklif ederse yapmasını biz sağlarız.
All orders are to be sure he does not die... and also make sure he regrets the day he was born.
Yalnızca ölmediğinden emin olalım... ve doğduğuna pişman olduğundan da emin olalım.
- I'm sure he does, later. Please come in.
- Elbette, daha sonra.
- Sure he does.
- Elbette istiyor.
Your mission, Dan, should you decide to accept it, is to stop Lowell before he has a chance to sell the patents, and make sure he does not remain in control of the company.
Görevin Dan, eğer kabul edersen Lowell'a patentleri satma şansı vermeden durdurmak ve şirketin kontrolünün artık onda olmadığına emin olmak.
- Sure he does!
- Tabii kaldırır!
Yes, I'm sure he does, Lieutenant.
Başka otomobil gördünüz mü? Hayır, sanmam.
Sure he does.
Tabii ki veriyor.
Sure he does.
İstiyor, tabii!
I'm sure he does.
Eminim öyle.
Take him home and make sure he does himself no harm.
Onu eve götürün ve kendine zarar vermediğinden emin olun.
Sure he does.
Tabii ki öyle.
I'm sure he does.
Kesin beğeniyor.
Just make sure he does not see sue Anne.
Sue Anne ile görüşmediğinden emin ol.
- Sure he does, they all want that.
- Yapt? Tabii, hepsi bunu istiyorum.
- Does he know I'm here? - Sure.
- Burada olduğumu biliyor mu?
Ah, sure he gets out and does mischief... killing one fella in the struggle.
Dışarıya çıktı ve kötü şeyler yaptı. Birini öldürdü.
Quite so. I'm not sure whether Mr. Keane will put you in the witness box or not, but if he does...
Bay Keane sizi sanık sandalyesine koyar mı bilmiyorum ama eğer yaparsa- -
He sure does gander, doesn't he?
Eminim ki o ahmağın teki, değil mi?
I'm sure that if Sir Brack were near he would have come and paid court to you as he always does.
Değilse bile bir vikingin burada olduğundan mutlaka haberi vardir.
He sure does.
Doğru.
And even if he does, I'm quite sure that he doesn't want it from me.
Varsa da bunu benden istemediğine oldukça eminim.
Well, he sure does.
Tabi var.
- He sure does.
- Kesinlikle.
He sure don't think much of a gun, does he?
Silahlardan hoşlanmadığı belli, değil mi?
He sure did. Does it sound like I have something wrong with my throat?
Siz üçünüz yalancı serserilersiniz, bana yardım edin, siz hapishaneye gideceksiniz, oraya sizi kendim koymak zorunda kalsam bile.
Now, when he does, be sure to tell him to take the books home with him.
Şimdi, geldiğinde, defterleri yanında eve götürmesini mutlaka söyle.
- You know her well? - He sure does!
Onu iyi tanır mısın?
- He sure does.
- Evet öyle.
Whatever he does, I am absolutely sure.
Ne yaparsa yapsın, kesinlikle eminim.
- He sure does!
- Elbette!
I'm sure to meet him I know he does exist
# Onunla karşılaştığıma eminim Biliyorum var olduğunu #
Yeah, sure. Twinkle Toes here never pukes, does he?
Evet, haklısın. ayak parmakları dururken kusulmaz, O kusmaz mı?
. - Sure. He always does!
- Evet, netecide olayı çözdü.
Why does the Sanhedrin consider this man so dangerous that they send you yourself here to make sure that he's condemned?
Neden Sanhedrin bu adamı tehlikeli buluyor ve cezalandırıldığından emin olmak için seni gönderiyorlar?
But if he does, then we can be sure that nobody ever knows about Telefon.
Başarsa bile Telefon konusunu bilen kimsenin kalmadığından emin olmalıyız.
No, please look, I don't quite understand, he does seem a bit worked up about something, but I'm sure there's some quite innocent explanation.
Bakın lütfen, tam anlayamıyorum... duygularını biraz abartıyor gibi... ama masumane bir açıklaması olduğuna da eminim.
He sure does.
Kesinlikle var.
He sure does.
Evet düşünüyor.
That pitcher of yours thinks he's cute, don't he? He sure does.
- Sizin top tutucunuz sevimli olduğunu sanıyor.
- Sure he does.
- Elbette var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]