English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ T ] / Take that

Take that Çeviri Türkçe

52,224 parallel translation
I think I'm gonna take that vacation I've been putting off.
Sanırım bıraktığım tatilimi alacağım.
You better take that.
Bunu alsan iyi olur.
- You didn't take that, did you?
- Onu aldın mı? - Hayır, hayır, hayır.
- You don't wanna take that off, do you?
- Onu çıkartasın yok, değil mi?
Take that as a no.
Bunu hayır olarak kabul ediyorum.
I'll take that call.
Ben bakarım.
Someone tries to take that, they're gonna have to kill me.
Bunu elimden almak için beni öldürmeniz gerek.
You give me one good reason why I shouldn't just take that and cut your head off.
Şuracıkta kelleni uçurmamam için tek bir sebep söyle.
There's one last thing that I need to take care of.
Son bir şey var Benimle ilgileneceğim.
Look, I can't take the chance that he will say no.
Bakın, hayır demesine fırsat bulamam.
Find somewhere that they can't see you and take them out.
Sizi göremedikleri bir yere gidin ve onları dışarı çıkarın.
That could take a lot of manpower to review that amount of footage.
İncelemek çok fazla insan gücü alabilir Bu miktarda görüntü.
Sir, I'm perfectly willing to take responsibility for everything that's gone wrong, but...
Efendim, sorumluluk almak için mükemmel bir istekliyim. Yanlış gitti her şey için, Ama...
She was gonna get them to release you, and then draw Naseri out so that I could take him down.
Seni serbest bırakmaları için onları alacaktı. Ve sonra onu indirebilmem için Naseri'yi dışarı çıkardım.
What, am I supposed to take some kind of comfort in that?
Ne, bunun için bir şeyler almam gerekiyor mu?
How long will that take?
Ne kadar sürecek?
I suppose that's why it was so easy for you to try and take your own life.
Sanırım bu yüzden denemek çok kolay oldu Ve kendi hayatını al.
How long is that gonna take, Andy?
Bunun ne kadar sürer, Andy?
How long is that gonna take?
Bunun ne kadar sürmesi gerekiyor?
Did he say anything that suggested he was about to take his life?
Önerdiği bir şey söyledi mi Hayatını almak üzereydi?
Now that I've found you a suitable guardian, I'm going to take you to your new home before banking hours begin.
Size uygun bir vasi buldum, banka açılmadan önce sizi yeni evinize götürmeliyim.
It means I have no possible way of cutting up this baguette into bite-sized pieces, which is really unfortunate because I was gonna take the bread that was cut up with a white bean hummus- -
Yani bu bageti lokmalık doğramam kesinlikle imkânsız, ki bu da epey talihsiz oldu çünkü doğranmış ekmek parçalarını kuru fasulye humusuyla yiyecektim.
If we could set enough men up the coast... say three times that, give or take... we could seize the town within a day.
Kıyıya yeterince adam çıkartabilirsek... Mesela üç katını falan. ... bir gün içerisinde kasabayı ele geçirebiliriz.
What happens when our enemy realizes that all it needs to do to defeat us is to take away that common cause?
Davamızı ortadan kaldırmak için düşmanın bizi yenmeye karar vermesi durumunda ne olacak?
Because despite the world reminding her every day of her life that she's undeserving of being given anything by it, that she was unworthy of what little she'd managed to take from it... despite all of that,
Çünkü dünya ona durmadan bir hiç olduğunu ve hiçbir şeye sahip olamayacağını hatırlatmasına rağmen...
I'm not sure that's what they're after, but I do take your point.
Amaçlarının bu olduğunu sanmıyorum ama ne demek istediğini anlıyorum.
Just the fact that they all wanted to take care of you and be a part of your life.
Hepsinin beraber sana bakmak ve hayatının bir parçası olmak istemeleri bir harika.
Take your hands off my daughter... or I promise you, I will pursue a suit seeking the kind of damages that end the careers of men like you.
Ellerini kizimin üzerinden çek yoksa sana yemin ederim ki senin gibi bir adamin kariyerini sona erdirecek türden davalar açarim.
We take everything that matters... we push all of it into this... and we fight for it.
Varımızı yoğumuzu buna odaklayacağız... ve bunun için savaşacağız.
Take your hands off my daughter... or I promise you, I will pursue a suit seeking the kind of damages that end the careers of men like you.
Ellerini kızımın üzerinden çek yoksa sana yemin ederim ki senin gibi bir adamın kariyerini sona erdirecek türden davalar açarım.
Look, there are decisions I have to make over actions that I might take, and I have never had to do it without you.
Alabileceğim hisse senetleri ile ilgili vermem gereken kararlar var. Daha önce bunu hiç sensiz yapmak zorunda kalmamıştım.
I demand that every member of this House take a stand.
Bu Meclis'in her üyesinin safını belli etmesini talep ediyorum.
It could take days to collate and cross-reference that material.
Sıralama ve karşılaştırma günlerce sürebilir.
How long would that take?
Tekrar tekrar kapatıp açarsın.
How long do you think that's gonna take?
Sence ne kadar sürer?
- That's fine. Uh, take me straight to the armory.
Beni Cephane'ye götür.
Expressing grave concerns about the tower initiation, he went on to vow that his group would take action at the first sign of trouble, although he did not say what form that action would take.
Kulenin faaliyete başlamasından büyük endişe duyulduğunu belirtti. Grubunun en ufak bir sorunda anında harekete geçeceğinin sözünü verdi. Ancak bu hareketin ne şekilde olacağını söylemedi.
I have a responsibility to... to take care of the son that she left behind.
Arkasında bıraktığı oğluna bakma gibi bir sorumluluğum var.
So, I take it that you're single.
Bundan bekar olduğunu çıkarıyorum.
I must take issue with something that you said earlier.
Daha önce söylediğin birşeye itiraz etmek zorundayım.
No, that would take too much time.
Hayır, o kadar vaktimiz yok.
How long's that going to take?
Ne kadar sürecek?
And he got a scholarship and told them that they had to take me if they wanted him.
Burs kazandı ve onlara kendini istiyorlarsa beni de almaları gerektiğini söyledi.
Take a look at that postmark on that.
Posta damgasına bir bak.
But I'm gonna take you somewhere safe, where those people that are trying to hurt you can't reach you.
Ama seni güvenli bir yere, sana zarar vermek isteyen insanların sana ulaşamayacağı bir yere götüreceğim.
And they're trying to hurt me... Take the one thing that I truly love away.
Gerçekten sevdiğim tek şeyi benden alarak bana zarar vermeye çalışıyorlar.
Only way we're gonna get that beautiful, mundane life you're talking... Any of us... Is if I take his.
Şu senin bahsettiğin güzel, olağan hayata kavuşmamızın tek yolu, benim onun hayatını almam.
Yeah, that's exactly why I take Polaroids.
Evet, ben de tam bu yüzden Polaroid fotoğraflar çekiyorum.
That night that we shared together was amazing, and that's something that nobody can take away from us.
Birlikte geçirdiğimiz o gece harikaydı ve o kimsenin bizden alamayacağı bir şey.
Well, I don't know about a sympathizer. But I do know that I don't take ultimatums.
Sempatizan falan bilmem ama şunu söyleyebilirim ki ben ültimatom almam.
I'll take care of that.
Ben ilgilenirim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]