Tart Çeviri Türkçe
30,860 parallel translation
And it's moot, anyway, because we have no way to disrupt the hackers'sat signal to the ship.
Hem olacağı da tartışmalı çünkü hackerlerin uydu sinyalini bozmamız mümkün değil.
Also accept the fact that this topic won't be discussed until I am ready to discuss it.
Ayrıca bu konunun ben hazır olana kadar tartışmaya kapalı olduğu gerçeğini de kabul et.
Well, and there's evidence to support that, but I think what's important now is for all us to stop arguing.
- Haklısınız ama şu an önemli olan tartışmayı bırakmalıyız. - Takımın hiç tartışmayı bırakıyor mu?
This isn't up for debate.
Bu konu tartışmaya açık değil.
This is not negotiable, Felicity.
Bu tartışılabilir bir konu değil, Felicity.
I'm done debating this. Really?
Bunu tartışmaktan bıktım.
It's just the usual Democratic bloodletting.
Sadece sıradan Demokrat tartışma.
Hill staffers dress up, get drunk, argue about Paul Krugman, vomit on the sidewalk.
Hill çalışanları giyinip, sarhoş olup... Paul Krugman hakkında tartışıp, kaldırımda kusuyorlar.
Right now. Don't fight her.
Onunla tartışma.
Hmm? Well, it sounds like the kind of thing one would bring up at a quarterly Roommate Agreement meeting.
Bunu üç aylık Ev Arkadaşlığı Anlaşması toplantısında tartışmaya açabilirsin.
Well, they argue all the time.
Sürekli tartışıyorlar. Fazla yakın sayılmazlar.
- That would give you a bit more oxygen than time, but the point's moot.
- Bu da size zamandan biraz daha fazla oksijen bırakıyor ama mesele tartışmalı.
They have the best pancakes on the Island, hands down.
Ada'nın en iyi gözlemesi, tartışmasız.
Because colleagues keep arguing for patience.
Çünkü iş arkadaşları sabır için tartışıp dururlar.
I'm not sure why you're making this contentious, Ms. Healy.
Bunu neden tartışmalı yaptığınızdan emin değilim bayan Healy.
Your general nature's not in dispute.
Genel tabiatın tartışmaya açık değil.
Previously on "The Path"... They're calling us a controversial fringe movement.
Bize tartışmaya yol açan marjinal hareket diyorlar.
Your worth has been weighed and found wanting.
Değerin tartıldı ve eksik olduğu görüldü.
We were informed there was an argument.
Bir tartışma olduğu bilgisini aldık.
An argument?
Tartışma mı?
We had an argument.
Biraz tartıştık.
What was the argument about?
Tartışma sebebiniz neydi?
On question : Can France be reformed? We will discuss that with our guests.
Fransa'da reform olabilir mi sorusunu konuklarımızla tartışacağız.
Last night, he had a three-hour argument with a man he murdered in Nam.
Dün gece Vietnam'da öldürdüğü bir adamla üç saat boyunca tartıştı.
Hey, we have some things we need to discuss.
Tartışmamız gereken bazı şeyler var.
Next up at the weigh station, the Bagel Bytes.
Tartım istasyonunda sonra ki Bagel Baytlar.
Craig : It's a little controversial.
Bu biraz tartışmalı.
I weighed it on my bathroom scale.
Banyo tartısında tarttım.
- Your bathroom scale?
- Banyo tartında mı?
Then he said he did not see any sex at all between Daniel and Hanna, just them arguing with each other.
Sonra, Daniel ile Hanna arasında herhangi bir cinsel ilişkiye şahit olmadığını sadece tartıştıklarını gördüğünü söyledi.
That... We are just discussing what the options are.
Seçeneklerimizi tartışacağız.
Um, well, uh, I don't really have a dog in the race.
Bu tartışmaya katılmak istemiyorum.
End of discussion.
Tartışma bitmiştir.
Yeah, they got into a big fight a couple days ago as they were setting up a shot. Unfortunately, they weren't rolling audio.
Evet, birkaç gün önce çekime hazırlanırken epey büyük bir tartışmaya girmişler.
What we care about is that you and Gillian had an argument right before she died.
Ölmeden önce Gillian'la neden tartıştığınızı merak ediyoruz.
They had an argument alone in this building, and, a few days later, his body drops from a banner above her head.
Bu binada tartışmışlar. Ve birkaç gün sonra oğlanın ölü bedeni afişten kızın kafasına düşüyor.
But you're not worth the hassle anymore.
Ama artık tartışmaya bile değmezsin.
We discuss ways of making it more effective.
Bunu daha etkili hale getirmenin yollarını tartışacağız.
I'm going to argue with you about this, darlin'.
Bu konu tartışmaya açık değil hayatım.
This isn't up for discussion.
Tartışmaya açık değil.
We agreed to discuss this when I got back.
Bunu döndüğümde tartışmak için anlaşmıştık.
We agreed to discuss this on Monday. It's Friday.
Bunu pazartesi tartışmak için anlaştık.
Diane, it's mostly your thoughts coming out of her mouth, so I can't imagine what you have to add to the discussion. Jesus!
Diane, genllikle senin düşüdüklerin onun ağzından çıkıyor bu tartışmaya ne ekleyeceğini tahmin edemiyorum şuan.
I didn't realize that you were leading tonight's discussion.
Bu geceki tartışmayı senin yönlendirdiğini farketmemişim.
We'll revisit it on the way out.
Çıkarken tekrar tartışırız.
I am not gonna stand here and argue with you.
Burada durup seninle tartışmayacağım.
Controvercy surfaced after the leak of the Gwangeunhwe secret journal...
Gwangeunhwe'nin gizli muhasebe defteri ortaya çıktıktan sonra tartışmalar arttı.
Yeah, no thanks. Last time we sparred, you thunder-clapped me into a wall.
Geçen sefer tartıştığımızda, beni duvara yapıştırmıştın.
-... already discussed this!
-... zaten bunu tartıştık!
- No, we haven't discussed it!
- Hayır, bunu tartışmadık!
Debatable.
Tartışılır.