Tearfully Çeviri Türkçe
42 parallel translation
That's what my ex-wife used to keep reminding me, tearfully.
Eski karım da gözleri yaşlı bir şekilde bana bunu hatırlatırdı.
( tearfully ) : No, don't. No, don't.
Hayır, hayır, yapma.
( Tearfully ) I'll never forget you.
Seni asla unutmayacağım.
Of course, you will tearfully insist that you have been framed.
Tabii ki, sen ağlayarak başkası olduğunu söyleyeceksin.
There will have to be a formal identification, sir, but... ( TEARFULLY ) No.
- Kimlik doğrulaması yapılması gerekiyor bayım, ama... - Hayır.
( TEARFULLY ) No.
- Hayır.
( TEARFULLY ) I love him so much.
Onu o kadar çok seviyorum ki.
The police will find two dead men and two guns, I will tearfully tell them that the two of you fought over me and both lost.
Polis iki ölü adam ve iki silah bulacak. Ben de gözyaşı dökerek benim için kavga ettiğinizi ve ikinizin de kaybettiğini söyleyeceğim.
Now, excuse me, but... [tearfully] I am on...
İzninizle ama... Ben kız arkadaşımı...
- ( Tearfully ) And a few lagers.
- Biraz da Alman birası.
[Tearfully] I miss him.
Onu özlüyorum.
[Tearfully] Oh... oh... marty... we were family.
Marty... Biz aileydik
[Tearfully] Why did you do it, marty?
Neden bunu yaptın Marty?
( Tearfully ) We really hate to leave.
Veda etmekten hiç hoşlanmayız.
Her mother tearfully explained that her daughter had gone with friends to a discotheque in a nearby village and had quarrelled with her father about how late she could stay out,
Annesi gözyaşları içinde kızının arkadaşlarıyla yakın bir kasabadaki diskoya çıktığını söyledi. Kızlarını en son ölmeden önceki gece görmüşler.
( Rosaleen sniffs tearfully ) Do you know when the priest he is buried, he is always facing his parishioners?
Biliyor musunuz, bir rahip öldüğünde her zaman cemaatine dönük gömülür.
[Tearfully] Mr. Monk. I know it's late. Can I come in?
Geç olduğunu biliyorum Gelebilir miyim?
[Tearfully] Bonnie, please, open the door!
[Tearfully] Bonnie, lütfen, kapıyı aç!
( TEARFULLY ) Mum?
Anne?
And then they'll be so overwhelmed by the taste that they'll tearfully allow us to continue. it's perfect!
Bu muhteşem tat karşısında gözyaşlarına bile boğulabilirler. Böyle bir şeyden mahrum kalamayız. harika olacak!
[Tearfully] My little girl is growing up.
Küçük kızım büyüyor.
The last John I had tearfully begged for his life.
En son müşterim hayatı için gözyaşları içinde yalvarmıştı.
( Tearfully ) I must tell you, at times it's very difficult because I do miss him very very much.
Bazı zamanlar çok zor oluyor, çünkü onu çok çok özlüyorum.
( tearfully ) : Here, Miss.
Burda, Miss.
( tearfully ) : You're not in the talent contest any more, Henry.
Artık yarışmada yoksun, Henry.
( tearfully ) : But you're not in the talent contest, Henry.
ama yarışmada değilsin, Henry.
- OH, PLEASE. I'VE BEEN SPEAKING DIVA SINCE I TEARFULLY INFORMED MY PRESCHOOL TEACHER
Anaokulu öğretmenime gözlerim yaşlı olarak tüm çaydanlıkların tombul olmadığını söylediğimden beri divayım ben.
[Tearfully] I'm so sorry. I'm so sorry.
- Sorun değil.
( Tearfully ) And no one eats carbs anymore.
Ve artık kimse hamur işi yemiyor.
TEARFULLY : They think I don't see them, but I do.
- Onları görmediğimi sanıyorlar ama görüyorum.
TEARFULLY : Well, I did.
Hatırlamıştım.
TEARFULLY : I don't care!
Umurumda değil!
You like another man, but you want me to have a tearfully pure love?
Sen başka bir adamdan hoşlanacaksın ama.. ... benden saf aşık olmamı mı bekliyorsun?
TEARFULLY : Please just tell me what's happened...
Neler olduğunu söyle lütfen.
- Alexis : ( Tearfully ) Good night.
- İyi geceler.
I think they're right when I make them... [TEARFULLY] : But they never prove anything but wrong.
Verirken doğru olduklarını düşünmüştüm ama yanlışlıktan başka bir şey göstermedi bu kararlar.
TEARFULLY : I just wanted to be free.
Özgür olmak istemiştim.
If I had, Father would have packed me off to a good military school and Mother would have tearfully embroidered something.
Ben yapsam, babam beni iyi bir askeri okula postalardı ve annem de gözleri yaşlı bir şeyler dikmeye başlardı.
TEARFULLY :
TARİHÇE :
And her, tearfully begging me to come back
Kahretsin!
And as I pulled her from the wreckage, she was so... ( TEARFULLY ).. disfigured that I didn't even know it was my own sister.
Hem gözlerinin içine bakarken senden istediği şeye nasıl "hayır" diyebilirsin ki?
[Tearfully] I used to.
Eskiden geçerdim.