Telegraph Çeviri Türkçe
606 parallel translation
The Daily Telegraph :
The Daily Telegraph :
- Telegraph just got through, sir.
- Az önce telgraf geldi, efendim.
You leave for Tantrapur... with a detachment in the morning... to repair the telegraph and keep it open.
Telgraf hattını onarmak... ve açık tutmak üzere, sabah... bir birlikle Tantrapur'a hareket edeceksiniz.
Every man at the post looking for these blighters... and I reconnoiter adroitly and encounter them... while you cowards hide behind your telegraph poles in Tantrapur.
Alaydaki her adam bu namussuzları ararken... cesurca bir keşif gerçekleştirip onları buluyorum... bu arada siz korkaklar Tantrapur'daki telgraf direklerinin ardına saklanıyorsunuz.
- Take this to the telegraph office at once.
- Bunu derhal telgraf bürosuna götür.
The telegraph line has been cut.
Telgraf kesilmiş.
The telegraph line ain't workin'.
Ama telgraf hatları kesik.
You didn't think they'd have the telegraph wires fixed, did you?
Telgrafı tamir edebileceklerini hesaba katmamıştınız, değil mi?
The telegraph lines are down. They probably killed half the men in my camp by now.
Telgraf hatlarını kestiler.Şu anda kamptaki adamlarımı da ödürmüşlerdir.
No, it wasn't a telephone or telegraph.
Hayır, telefon ya da telgraf değildi.
- I "heared" at the telegraph office they're gonna be hanged.
- Telgrafhanede duydum, asılacaklarmış.
I wish to telegraph my friends in Berlin to see that he's taken care of properly.
Özen gösterildiğini öğrenmek için, keşke Berlin'e telgraf çekseydim.
You're faster than the telegraph.
Telgraftan da hızlısın.
- A telegraph company.
- Telgraf şirketi
I reckon you'll be back this way with that telegraph line before long.
Telgraf hattı ilerlemeden sanırım buraya dönersiniz.
I do a little trapping now and then so I was wondering... how much it would cost to send my pelts into Omaha by telegraph.
Şimdi biraz tuzak kurmam lazım şey merak ediyorumda... Kürklerimi Omaha ya telgrafla göndermen bana kaça mal olur?
You can't send pelts by telegraph, Bert.
Kürkleri telgrafla gönderemezsin, Bert.
Then the telegraph ain't gonna do me any good.
O zaman telgrafın bana bir yararı yok.
You don't believe what he said about that telegraph coming through here do you?
Buralara telgraf geleceğine dair söylediklerine inanmadın,... değil mi?
There ain't no such thing as a telegraph no how.
Bu telgrafın nasıl birşey olduğuna dair bir fikrim yok.
That's telegraph talk.
Bu telgraf konuşması.
A transcontinental telegraph line... has long been the dream of Americans.
Kıtayı kateden telgraf hattı... Uzun bir süredir Amerikalıların rüyasıydı.
- So am I... but then that's the telegraph business for you.
- Ben de... O zaman bu telgraf işi sana kaldı.
Maybe it'd be quicker if you warned them by telegraph.
Belki bu onları telgrafla uyarmaktan daha çabuk olur.
You can cash this by telegraph if you want.
İstersen telgrafla sorup, nakit paraya çevirebilirsin.
You'd think you'd telegraph and warn a person.
Telgraf çekip haber verseydin.
The news I have for you couldn't be entrusted to the mail or telegraph.
Haberi vermek için mektup veya telgrafa güvenemedim.
They don't telegraph you to come and be shot at sunrise.
Gelip günbatımında kurşuna dizilmen için telgraf çekmezler.
Mrs. Henderson said to call her at the telegraph office,'cause she says we have a telegram.
Bayan Henderson onu ofisten aramamızı söyledi. Bir telgrafımız var.
- Telegraph wires!
-... telgraf kabloları...
I stared out of that railway carriage window into the dark... and watched the dim trees and the telegraph posts slipping by... and through them, I saw Alec and me.
Pencereden karanlığa baktım ve geçip giden loş ağaçlarla telgraf direklerini izledim ve aralarından, Alec'le kendimi gördüm.
But when he goes to the police station tonight, he may find descriptions of us posted and he'll remember us. They'll telegraph Rome, Georgia and have us picked up.
- Hayır ama karakola döndüğünde, eşgallerimizi öğrenip bizi hatırlayabilir, ve Roma, Georgia'da bizi tutuklarlar.
Telegraph his mother and two sisters.
Annesi ve kız kardeşlerine telgraf çek.
I went to send a wire to Whit that I'd found her... but the telegraph office was closed for the siesta.
Whit'e onu bulduğuma dair telgraf çekmek üzere postaneye gittim ama siesta nedeniyle kapalıydı.
- The telegraph office to wire you.
- Sana telgraf çekmek için postaneye.
I didn't write to her or phone or telegraph.
Ona hiç yazmadım, telefon etmedim ya da telgraf çekmedim.
- Telegraph Hill.
- Telegraph Hill'e.
Give it to the telegraph company!
- Postaneye verirsin artık!
Didn't you receive my telegraph, captain?
Telgrafımı almadınız mı, yüzbaşı?
And right over there, that's where the telegraph line is.
Tam orada da telgraf hattı var.
The advertisement will appear in tomorrow morning's "Times" and "Telegraph".
Yarın sabah "Times" ve "Telegraph" ta ilan görülecek.
By military telegraph, news of the Custer massacre is flashed across the long, lonely miles to the Southwest.
'Bir askeri telgraf, Custer katliamının haberini Güneybatıya duyurdu.'
Car B, Atlantic and Telegraph Road... bearing 235 degrees.
Taşıt B, Atlantik ve Telegraf Yolu'nun köşesinde. Sinyal açısı, 235 derece.
Sometimes by a thing we call the telegraph.
Bazen telegraf dediğimiz bir şeyle.
Here, let's send a telegraph.
burda olanları telgrafla bildirelim.
Get me the Telegraph Bureau.
Bana Telegraph gazetesini bağlayın.
Get this over to the telegraph office right away.
Bunu derhal telgraf ofisine götür.
You ever hear of the telegraph vine?
Hiç tel sarmaşığını duydunuz mu?
What's the telegraph vine?
Tel sarmaşığı nedir peki?
Telegraph wire.
Telgraf teli...
- Telegraph congratulations to Chavez.
- Chavez'i telgraf ile kutlayın..