English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ T ] / That's my brother

That's my brother Çeviri Türkçe

1,390 parallel translation
What my brother here is trying to say... is that my Dad played a round here about three weeks ago... and he got his only hole in one.
Kardeşimin söylemeye çalıştığı şey... 3 hafta önce babam buralarda golf oynamış... ve bir tek topu deliğe sokabilmiş.
Well, uh, I was made... so that I could give part of myself to my brother.
Ben kardeşime bir parçamı verebilmek için yapılmışım.
That's my brother, Cal.
Bu kardeşim, Cal.
This is my friend Anita. And that's my brother David.
Arkadaşım Anita Ağabeyim David.
And my brother's gonna get that transplant.
Ağabeyime organ nakli olacak.
And all I really want to say is that my brother is not the only one fortunate enough to find himself in love's warm embrace.
ve söylemek istediğim benim abim kendini aşkın ateşli kucağında bulan tek kişi değil.
It is an insult to my family, and to the memory of my brother and his wife... that this man continues to claim his innocence.
Bu adamın masum olduğunu söylemeye devam etmesi aileme, kardeşime ve karısına yapılan bir hakarettir.
That's my brother!
O benim kardeşim!
THAT'S MY BROTHER JETHRO.
Bu kardeşim Jethro.
They're not sure who exactly they're working for, who are committed to making sure that this frame up is carried through to the end of a boy and of... my brother being executed for a crime that he did not commit.
Kimin için çalıştıklarını tam olarak bilmesekte, bu tuzağın sonuna kadar sürmesini ve kardeşimin işlemediği bir suç yüzünden idam edilmesini sağlamaya çalışıyorlar.
- Oh, that's my big brother, Jeremy.
- Bu kim? - O abim, Jeremy.
Hey, that's my brother!
O benim kardeşim!
That's my fucking brother!
Kardeşim lan o benim!
That's my brother!
Kardeşim!
That's my brother Jake.
Bu da kardeşim Jake.
- That's my brother...
- Bu da kardeşim...
That's all right, my brother.
Sorun değil kardeşim.
- It's not going down like that, my brother.
- Böyle olmayacak, kardeşim.
That's not my brother.
O kardeşim değil ki.
That's my brother, George.
Bu, benim kardeşim George.
My brother insists that you authenticate your results.
Kardeşim, sizin de katılmış olduğunuz ilk araştırma sonuçlarını onaylamanızı istiyor.
That's Vitaly, my younger brother.
Bu Vitali. Küçük kardeşim.
That's why you're my brother.
Bu yüzden benim kardeşimsin.
I've smuggled millions of rounds of ammunition, and the bullet that lands me in jail... is found under my dead brother's rib.
O güne kadar milyonlarca mermi kaçırmıştım, ama beni hapse gönderen mermi, ölü kardeşimin kaburgasının altında bulunmuştu.
That's my little brother speaking.
İşte benim kardeşim.
That's one my brother knows.
Bu ağabeyimin bildiği şeylerden biri.
Hey, you remember that sticky herb you brung up to my brother's house for playoffs?
Playoff maçları sırasında... biradere getirdiğin otu hatırlıyor musun?
Died by the hands of a merciless murderess! Then he / she knew that diffused a mere singer of the Cut... and it transformed him / it in king! Admit that killed my brother and his son!
Daha sonra düşük seviyeli bir saray şarkıcısını yükseltip onu Kral yaptığınızı öğrendim.
That's my brother's name. He's been dead 16 years.
16 yıl önce ölen kardeşimin adıyla.
We want that woman been courting my brother's pictures.
Erkek kardeşimin resimlerinin peşinde koşan kadını istiyoruz.
He's a major threat to my brother, that much I know.
Kardeşim için büyük bir tehlike, olduğu kesin bence.
That's why I stabbed my brother in law.
Ben bu yüzden enişteyi bıçakladım.
That's what you get for calling my brother a bitch.
Ağabeyime serseri dersen başına bunlar gelir.
That's my little brother.
O benim küçük kardeşim.
That's my little brother.
O benim kardeşim.
That's how I traced my brother.
Dachau'dan haberler kesildiğinden itibaren.
- I don't give a damn that he's my brother, man.
- Kardeşim olması umrumda değil, kızım.
That's my brother, off to heal the world.
İşte benim ağabeyim, dünyayı iyileştirmeye gidiyor.
No, I can't stay, because if my brother finds out that I'm here... he's gonna try switching places again, and I can't go back to prison.
Kalamam çünkü kardeşim burada olduğumun farkına varırsa... yeniden yer değiştirmeyi deneyebilir ve ben bir kere daha hapse düşmek istemiyorum. Bekle, bekle, bekle.
Look, the reason that I showed up tonight... was because I don't think that it's right for you to be dating my brother.
Bak, bu gece benim gelmiş olmamın sebebi senin kardeşimle çıkmanın doğru olduğunu düşünmüyorum.
That's my brother, man!
Bu benim kardeşimdi, ahbap!
That's something my brother would say.
Ağabeyimin söyleyeceği tür bir laf.
I beat the cops over to my brother's place that morning.
O sabah kardeşimin evine polislerden önce varmıştım.
But, yeah, that's what I thought it was. Now, while we're on the subject, is Cassie my brother's or my sister's child? Okay, good.
Ben de doğrusu hala diye düşünmüştüm zaten.
Susie's sister's in town, which means my brother-in-law's in town which means that their kid's in town and my brother-in-law is a little...
Susie'nin kız kardeşi geldi. Yani kayınbiraderim de geldi. Çocukları da geldi tabii ki.
" I pray that in my brother's stead...
" Kardeşimin yerini doldurabilmek, çocuğa...
Mr Bullock's my pa's brother... that married my mum when my pa got killed.
Bay Bullock babamın kardeşi. Babam öldürülünce, annemle evlendi.
Johnny's my brother, and he swears it wasn't him that let the monkeys free.
Johnny benim kardeşim. Onu yapmadığına yemin ediyor.
That's my younger brother Drew.
Bu benim küçük kardeşim Drew.
Yes, that's right. My brother Dave got into a bit of a wrestling match with an alligator last night.
Kardeşim Dave dün gece bir timsahla güreşmiş sanırım.
Can you think of any connection between the thousands of lanyards that were made by the emotionally disturbed children at your school, and this one my brother found for sale at a retail outlet?
Okulda çocuklar tarafından yapılmış binlerce kordonla ağabeyimin satın aldığı bu kordon arasında bir bağ düşünebiliyor muyuz?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]