That doesn't mean Çeviri Türkçe
5,256 parallel translation
But just because no one's ever seen her before doesn't mean that she's guilty.
Ama daha önce onu gören olmaması onun suçlu olduğu anlamına gelmez.
Just because Alec believes Halo is harmless doesn't mean that it is.
Alec'in Halo'nun zararsız olduğuna inanması öyle olduğu anlamına gelmez.
But that doesn't mean I don't have a special gift just for you.
Ama sana özel bir hediyem olmadığı anlamına gelmez bu.
I know... I know that I forget about appointments sometimes, and I leave my clothes around the apartment, and I get distracted playing video games, but that doesn't mean I'm a joke.
Biliyorum bazen randevularımı unutuyorum kıyafetlerimi etrafta bırakıyorum....... ve video oyunları oynarken dikkatim dağılıyor.
Oh, Wanda, I know how disappointing that can be, but... thi-this doesn't mean anything in the larger picture.
Wanda hayal kırıklığına uğradığını biliyorum ama büyük resimde bunun bir önemi yok.
That's real sweet but that doesn't mean you didn't steal it.
Çok güzel ama bu onu çalmadığını göstermez.
Just because Decima is not the threat to McCourt doesn't mean that we must be.
Decima'nın McCourt'a karşı tehdit olmaması, bizim olduğumuz anlamına gelmez.
But... I mean, just the fact that they cleaned this place out, - doesn't that prove something?
Yani burayı baştan aşağı temizlemeleri hiçbir şeyi kanıtlamaz mı?
Right, but that doesn't mean I can give you the answers, Booth.
Evet ama sana cevapları veremem.
Well, doesn't that mean the other cryo guy, Tripp Warshaw, would have audio records, too?
O zaman diğer kriyocu Tripp Warshaw'da da ses kayıtları yok mudur?
That she doesn't take crap from anybody, and I mean anybody.
Kimseye eyvallahı yok, yani hiç kimseye.
Just because I haven't found someone worth a damn to settle down with, that doesn't mean...
Ben sadece adam akıllı birini bulamadım. Bu öyle olduğum anlamına...
I loved you, and I still do, but it doesn't mean that I want poop-colored walls, okay?
Seni seviyordum ve hala seviyorum. Ama bu bok rengi duvar istediğim anlamına gelmiyor, tamam mı?
The point is, he knew everything about them but it doesn't mean that he loved them, right?
Demek istediğim o kadınların her şeyini biliyordu ama onları sevdiği anlamına gelmez bu, değil mi?
That still doesn't mean you can kick a man in his private parts, Candy.
Yine de bir adamın mahrem yerlerini tekmelemeni gerektirmiyor Candy.
I know that this is just a path that we're on, a spiritual journey in a physical form, and just because your sister isn't with us doesn't mean she isn't among us.
Yaşamımızın sadece bir yol fiziksel formdaki ruhani bir yolculuk olduğunu biliyorum sırf kardeşinin bizimle olmaması aramızda olmadığı anlamına gelmez.
Wesley Foster. That doesn't mean this is Foster.
- Bu, Foster demek değil.
But that doesn't mean I want to sit at home every Sunday when my family's off at church.
Fakat bu, ailem pazar günleri kiliseye giderken evde oturacağım anlamına gelmiyor.
Maybe, but that doesn't mean that someone tried to shoot it.
Belki, ama bu birinin ona ateş ettiği anlamına gelmiyor.
That doesn't mean that other me still can't prevent it.
Bu diğer benin bunu engelleyemeyeceği anlamına gelmiyor.
That doesn't mean I condone your tactics.
Bu, yaptıklarınızı onaylıyorum demek değil.
It doesn't mean we're going to be friends or allies, but it does mean that we want to change our future before it comes into being.
Arkadaş ya da müttefik olacak da değiliz. Ama gerçekleşmeden önce geleceklerimizi değiştirebiliriz.
When you say, "lets you have," does that mean, "doesn't know you have"?
"Vermiş" derken "haberi bile yok" mu demek istedin?
but it doesn't mean that I've stopped caring about you.
ama bu demek değil ki seni unutuyum.
I know we're not together anymore, but it doesn't mean that I stopped caring about you.
Biliyorum ki artık birlikte değiliz, ama bu demek değil ki seni umursamıyorum.
I get that... we keep things pretty casual between us, relationship-wise, but... that doesn't mean we can't talk
biliyorum ki... aramızı çok yapmacık tutuyoruz ama bu demek değil ki seninle konuşamayız.
That doesn't mean we still can't talk about things.
Bu hiçbir şeyi konuşamayacağımız anlamına gelmez.
That doesn't mean that he's leaving today.
- Hemen bugün gidecek demek değil.
But that doesn't mean it wasn't there.
Var olmadığını göstermez ama.
Just because Derek and I are having a hard time juggling our lives, that doesn't mean that we should keep you from yours.
Derek'le hayatımızı düzene sokmakta zorlanmamız seni kendi hayatından uzaklaştırma hakkını bize vermez.
Just because I'm gonna bash in Julio's face with a tire iron doesn't mean that people still can't hang around and have a good time.
Julio'nun suratını bijon anahtarıyla yaracak olmam insanların güzel vakit geçiremeyecek olması demek değil ki.
That doesn't mean we stop trying.
Ama bu durmamız gerektiği anlamına gelmez.
I mean, even if she doesn't, and even if her parents don't, we know that Ashley wouldn't do anything... Yeah...
Kızın kendisi ve ailesi bilmese de biz biliyoruz ki Ashley öyle bir şey yapmaz.
First, I wouldn't be relieved that our new slogan doesn't mean anything.
Öncelikli olarak sloganımızın bir anlamı yok diye sevinmeyeceğim.
Yeah. That doesn't mean I'm gonna stop being faithful to her.
Evet ama öyle yapıyorum diye sadık olmayı bırakacak değilim.
I don't doubt that Vincent loves you, but that doesn't mean he won't hurt you.
Vincent'ın seni sevdiğinden şüphem yok ama bu sana zarar vermeyeceği anlamına gelmez.
It doesn't mean that what he's saying isn't true and Lisa Lieberman did have something.
Bu, söylediği şeylerin gerçek olmadığı anlamına gelmez ve Lisa Lieberman'da cidden bir şeyler vardı.
So, doesn't that mean that I don't know how to get a hold of them myself?
Yani bu onlara nasıl ulaşacağımı bilmediğim anlamına gelmez mi?
- That's my second point : it was a long time ago, so it doesn't mean anything.
İkinci diyeceğim de buydu işte uzun zaman önceydi. Yani, hiç bir anlamı yok. Endişelenmemize gerek yok.
But that doesn't mean I'm gonna stop meddling around your life.
Fakat bunun anlamı, hayatına burun sokmayacağım anlamına glmiyor.
That doesn't mean he wasn't guilty.
- Bu suçsuz olduğu anlamına gelmez.
What I know is that even if Jared Bankowski's DNA wasn't under Frances Butler's fingernails, it doesn't mean he didn't hold the knife that killed her.
Bildiğim şey ; Jared Bankowski'nin DNA'sı Frances Butler'ın tırnaklarının altında çıkmasa bile bu, kadını öldüren bıçağı tutmadığı anlamına gelmez.
Just because things are complicated doesn't mean that you give up, that you... run away and leave us all behind.
- Sırf işler karmaşık diye pes etmek kaçmak ve hepimizi geride bırakmak zorunda değilsin.
But that doesn't mean the capelin here are safe.
Ancak bu, moyvaların güvende olduğu anlamına gelmez.
Just'cause I'm Jewish doesn't mean I don't eat that.
Yahudiyim diye et yemeyecek değilim.
Janet, just'cause you make more now doesn't mean that you get to have more decision over what our kids do.
Janet sırf daha çok kazanıyorsun diye çocuklarımız için karar verme hakkına sahip olmuyorsun.
That doesn't mean their reasons aren't stupid as shit!
Ama bu o sebeplerin salakça olmadığını göstermez!
That doesn't mean I approve!
Onayladığım anlamına gelmiyor!
But that doesn't mean that she's...
Ama bu şey anlamına gelmez.
You want to get our party of good ol'boys to admit that the possession of a vagina doesn't automatically mean that a sister should get docked 32 cents on the dollar?
Partideki bütün iyi çocuklara kabul ettirmek istediğin şey, vajinanın olduğu yerin değişmesiyle otomatik olarak kadınların 32 cent daha az alması demek olmadığı, değil mi?
Yeah, Mo was cleared of the murder, but that doesn't mean that he didn't provide an assist for someone who paid him off.
Evet, Mo cinayetten aklandı. Ama ona ödeme yapan birine yardım etmediği anlamına gelmiyor.
that doesn't mean anything 94
that doesn't seem fair 27
that doesn't exist 18
that doesn't make any sense 402
that doesn't matter 341
that doesn't sound like you 29
that doesn't bother you 34
that doesn't sound good 109
that doesn't even make sense 56
that doesn't sound right 46
that doesn't seem fair 27
that doesn't exist 18
that doesn't make any sense 402
that doesn't matter 341
that doesn't sound like you 29
that doesn't bother you 34
that doesn't sound good 109
that doesn't even make sense 56
that doesn't sound right 46