That wasn't true Çeviri Türkçe
261 parallel translation
Like my having been a lady clerk for those people who came here this morning and having been dismissed on suspicion of taking money. I'll get him to believe that that wasn't true.
Bu sabah buraya gelen insanlar için memurluk yaptığın gibi bir şey ve beni para aldığım şüphesi ile işten komaları bunun doğru olmadığına ben ona inandırırım.
That wasn't true.
Bu doğru değildi tabii.
- The True Love, wasn't it? - That's right.
- Adı Gerçek Aşk'dı, öyle değil mi?
That wasn't true!
Bu doğru değil!
Now I wonder if there's anything else you told us about yourself... that wasn't strictly true.
Şimdi, kendinizle ilgili bize tam olarak anlatmadığınız başka bir şey... olup olmadığını merak ediyorum.
Well, I... I just meant that Brandon's story wasn't true.
Ben sadece onun hikayesinin doğru olmadığını söylemek istemiştim.
If I said it wasn't true about the Kellerson that it was all a lie, then I'll be doing
Evet, anne. Ama morali bozukken çalışamaz.
Say, you know, that wasn't true what you said about teachers.
Ayrıca öğretmenler için söylediğin doğru değil.
He explained to me that it wasn't a true story.
Bana hikayenin gerçek olmadığını anlattı.
Even this morning... that story of the shark... it wasn't true.
Bu sabahki şu köpek balığı hikayesi de doğru değildi.
And all that talk about his being married, it just wasn't true anymore.
Evlilik konusunda söylenenlerin doğru olmadığını anladım.
By the way, what was said about me on that tape, it wasn't true.
Bu arada, o teypte benim hakkımda söylenenler, doğru değildi.
That wasn't true, was it?
Doğru değildi, değil mi?
Actually, uh... that wasn't exactly true.
Aslında bu tam olarak doğru değil.
And I must say that our first meeting went very well. Wasn't he cold? They say that when people came from France... – That's true.
Gaulle'le tanışmanın benim için çok büyük bir şey olduğunu itiraf etmeliyim.
Does it bother you if we say that, roughly speaking, in 1941 you were a young Fascist? No, it's true. You were on the side that wasn't at risk of any persecution.
Bunlardan ilki dünyayı çoktan değiştirmiş Marksizm diğeri de Ulusal Sosyalizm'di.
They thought we mistreated the prisoners in Germany. But that wasn't true. But that's what they said.
Babalarının ya da oğullarının savaş sırasında ölüp ölmemesine ya da Almanya'da esir alınıp alınmamasına bağlıydı.
But that wasn't true.
Ama bu doğru değildi.
'On 7 / 3 / 1970 while I was at my husband's Kostas Goussis house at Tefaia we quarrelled for moral reasons because my sister-in-law Labrini told him that I wasn't true to him.
'7 / 3 / 1970'te kocam Kostas Goussis'in Tefaia'daki evindeyken ahlaki sebeplerden dolayı kavga ettik. çünkü görümcem Labrini, kocama karşı sadık olmadığımı söyledi.
I don't buy that trial. Why would they hold a trial if it wasn't true?
Doğru olmasa neden duruşma yapsınlar ki?
This wasn't the only time Old Lodge Skins had dreams that turned out true.
Eski Çadir Derisi, daha önce de gerçege dönüsen rüyalar görmüstü,
In order to win her, I let her believe... that I would be part of herlife... which wasn't at all true.
Onu kazanmak için hayatının bir parçası olacağıma inanmasına izin vermiştim. Ama bu o kadar doğru değildi.
It's not true that I stayed three weeks next to the corpse of my adoptive mother, because Madame Rosa wasn't my adoptive mother.
Üvey annemin cesedinin yanında üç hafta kaldığım doğru değil. Çünkü Madam Rosa benim üvey annem değildi.
Your mother knew that wasn't true
Annen de dediğin şeye inanmadı!
Sergeant, is it true That richie white's gun wasn't loaded?
Çavuş, Richie'nin silahının dolu olmadığı doğru mu?
If you ask me fora straight answer then I shall say that, as faras we can see, looking at it by an large, taking one time with another, in terms of the average of departments, then in the final analysis it is probably true to say that at the end of the day, in general terms, you would probablyfind that not to put too fine a point on it, there probably wasn't very much in it one way orthe other.
Pekala Bakanım, madem benden direkt bir cevap bekliyorsunuz o halde şöyle diyebilirim, gördüğümüz kadarıyla geniş perspektiften baktığımızda, birini alıp diğerinin üstüne koyduğumuzda bakanlıkların genel uygulamalarını düşündüğümüzde son bir analiz yaparak şöyle diyebilirim ki genel koşullarda, günün sonunda şuna ulaşmanız kuvvetle muhtemeldir ki o kadar açıkça üstüne gitmeden öyle ya da böyle içine dahil olmamalı.
We knew that wasn't true.
Doğru söylemediğini biliyorduk.
You tell me true now, that ship you came off, that wasn't Flint's ship?
Doğru söyle, indiğin gemi Flint'in gemisi miydi?
I know that wasn't the real you, the true you.
O, gerçek sen değildin.
This is a true story, not saying that one wasn't, but this is, like the rudest thing I've heard anyone do.
Bu gerçek bir hikaye, öbürü değildi demiyorum, ama bu... duyduğum en nezaketsiz şey.
- That wasn't entirely true.
- Tamamen doğru değildi.
Well, that wasn't true.
Bu doğru değildi.
- When you said you had no personal relationship with him, that wasn't entirely true.
Öyleyse, onunla tanışmadığınızı söylediğinizde, bu tam olarak doğru değildi.
He said it was'cause I wasn't getting any work done, but that is not true.
Hiçbir işi beceremediğimi söyledi.
That wasn't entirely true.
Tamı tamına doğru değildi.
True, but if your Klingon blood wasn't so thin you'd know that once battle has begun there can be no turning back.
Gerçek şu, Şayet Klingon kanın ince değilse geri dönüşü olmayan savaşın başladığını anlarsın.
True, but do you think we'd waste so much time on something that wasn't worthwhile?
Doğru, ama sence de uğraşmaya değmeseydi bu kadar zaman harcar mıydık?
To prove that it wasn't true?
Doğru olmadığını kanıtlamak için mi?
That wasn't true?
Doğru değil mi yoksa?
That's true, but it wasn't an accident. Why do you think she works here?
Bu doğru ama bir kaza değildi.
Because true trilogies are all about going back to the beginning... and discovering something that wasn't true from the get-go.
Çünkü gerçek üçlemeler işe başladığı yere geri döner ve dönerken de bazı geçmiş hakkında bilinmeyen şeyleri keşfederler.
Godfather, Jedi, all revealed something... that we thought was true that wasn't true.
"Godfather", "Jedi", hepsinde bir şeyler ortaya çıktı. Bunların doğru olduğunu düşündük ama doğru değildi.
That wasn't totally true for he really lay buried in my heart.
Bu tamamen doğru değildi çünkü o gerçekte kalbimde gömülüydü.
Isn't it true, in one of those readings of yours when you were doing your ESP, you told Valerie Barksdale that Donnie was an insecure redneck and he wasn't really crazy enough to kill anybody?
Bundan birkaç hafta önce, ne kadar doğru bilmiyorum ama sözde mesleğinizi icra ederken Valerie Barksdale'e Donnie'nin aslında güvensiz biri olduğunu ama birini öldürecek kadar çılgın olmadığını söylediniz mi?
I realize now that... that wasn't true.
Şimdi fark ediyorum... gerçek değilmiş.
He said it wasn't true, that we did nothing.
Doğru olmadığını, hiçbir şey yapmadığımızı söyledi.
But I thought that wasn't true.
Ama bence bu doğru değil
l guess that wasn't all that true either, was it?
Sanırım bunlar da gerçek nedenler değil herhalde.
HE SWORE IT WASN'T TRUE, THAT THE KID WAS LYING 'CAUSE HE FLUNKED HIM.
Doğru olmadığına ve sınıfta bıraktığı için çocuğun yalan söylediğine yemin etti
Why would your wife say something that wasn't true?
Neden karın sana doğru olmayan bir şey söylemiş olabilir?
But that wasn't exactly true.. ]
Ancak bu pek de doğru değildi.
that wasn't very nice 41
that wasn't a question 26
that wasn't me 262
that wasn't my intention 19
that wasn't it 39
that wasn't your fault 51
that wasn't nice 26
that wasn't so bad 124
that wasn't supposed to happen 22
that wasn't a lie 16
that wasn't a question 26
that wasn't me 262
that wasn't my intention 19
that wasn't it 39
that wasn't your fault 51
that wasn't nice 26
that wasn't so bad 124
that wasn't supposed to happen 22
that wasn't a lie 16
that wasn't part of the plan 20
that wasn't so hard 90
that wasn't her 16
that wasn't the question 20
that wasn't the plan 27
that wasn't necessary 28
that wasn't cool 21
that wasn't the deal 55
that wasn't right 17
that wasn't fair 32
that wasn't so hard 90
that wasn't her 16
that wasn't the question 20
that wasn't the plan 27
that wasn't necessary 28
that wasn't cool 21
that wasn't the deal 55
that wasn't right 17
that wasn't fair 32