The usual Çeviri Türkçe
4,851 parallel translation
My path to the priesthood was, you know, the usual.
Benim papazlığa doğru giden yolum sıradandı.
So we should have an advance on Obelisk, Marcel's, the usual.
Obelisk, Marcel's gibi restoranları önceden kontrol edelim.
The usual posse.
Her zamanki tayfa.
Just the usual.
Bildiğin gibi.
[laughing] what? I'm just coming to get the usual.
Her zamankinden almaya geliyorum.
Anyway, when Patrick showed this to me it set off all the usual red flags and I called you immediately.
Herneyse, Peder Patrick bu günlüğü bana gösterdiğinde alarm zilleri çalmaya baişladı, ben de sana haber verdim.
Hey fellas, the usual? I didn't order fries, that's his.
Selam.. her zamankinden mi?
Even with the usual growth spurts between eleven and twelve he'd be four and a half feet, eighty pounds tops.
11-12 yaşları arasındaki normal gelişim sürecine göre en fazla 137 cm boyunda, 36 kg ağırlığında olacaktır.
Hey, Tom, give me the usual.
Selam Tom, her zamankinden ver.
Not the usual despair that would satisfy a suicide Fae.
Bu bir ihtihar Fea doyuracak kadar umutsuzluk da oluşturmuyor.
The usual standard bullshit.
Sıradan, standart saçmalıklar.
Count up the usual thieves!
Count up the usual thieves!
The usual.
Her zamanki gibi.
Guess what I found on your girlfriend's bed sheets, besides the usual?
Kız arkadaşının çarşaflarında ne buldum bil bakalım her zamanki şeylerin dışında yani.
What's the usual course of the disease?
Hastalığın genel seyri nasıldır?
The usual. "It wasn't me, they made me do it."
"Ben değildim, beni onlar zorladı." - Onlar mı?
I'll have the usual.
Her zamankinden.
I was gonna say, was gonna say smuggled in some explosives Which would be the usual way, he would break out.
Diyecektim ki, içeri soktuğu patlayıcıyla kaçmak, her zaman yaptığı şey olurdu.
Hmm, just the usual superficial bruising consistent with a struggle.
Sadece boğuşmaya bağlı her zamanki yüzeysel yaralardan var.
I can't help but notice that your skirt is shorter than the usual.
Eteğinizin normalden kısa olduğunu görmezden gelemedim.
They got sports, pregnant teens- - you know, the usual.
Spor salonları, hamile gençler falan anlayacağın, normal bir okul.
The usual channels, that's what Tony and I agreed.
Bilinen yöntemler, Tony'le bu konuda anlaşmıştık.
Oh, you know, it was... the usual... snag, bag, tag.
Bilirsin orası... her zamanki gibiydi. Ele geçir, paketle, etiketle.
Anybody with a Hellhound on their ass is gonna be showing signs - - hallucinating, freaking out - - the usual.
Pesinde cehennem köpegi olan kimse isaretler gösterecektir. Halüsinasyon, dogal olarak ani korkmalar.
Uh, you know, the usual...
Her zamanki gibi işte... Sen, annem...
The usual, Tina?
- Genelde, Tina?
Yeah, so I'm back on the run, the usual Sarah shitestorm.
Her zamanki Sarah gibi yine firarı takılıyorum.
Ordered tests on the usual suspects.
Genel şüphelerimi aydınlatacak bazı testler yaptım.
Doctors talk of a few days, you know, with the usual caution in these cases.
Doktorlar birkaç gün diyor, bilirsiniz, bu tür vakalarda böyle olur.
All the usual stuff that cops like to obsess about.
Tüm diğer polislerin takıntılı olduğu konuları takmadı hiç kafaya.
The usual suspects.
Bildiğin adamlar.
- The usual.
- Her zamanki gibi.
It's nothing, just the usual domestic nonsense, isn't it?
Önemli değil. Yerel saçmalıklardan biridir.
I didn't have to make the usual threats.
Tehdit etmeme gerek kalmadı.
Well, the usual response is "thank you."
Genelde "teşekkür ederim" derler.
The usual road to getting here doesn't involve stabbing someone in the back.
Buraya gelirken de genelde birini sırtından bıçaklamazsın.
I found a CO of a person who looks good, booze, bookies, loan defaults, all the usual markers...
Uygun olabilecek hapishane gardiyanlarından birini buldum. İçki, bahis, borç tahsili... Bütün klasik belirleyiciler var.
Dead time travelers, mysterious body snatchers, you know, the usual.
Olay ne? Ölü zaman yolcuları, gizemli ceset hırsızları, bilirsin işte sıradan şeyler.
A scandal would have torpedoed his brilliant career - the usual excuses when a guy isn't serious about you.
Bir skandal, muhteşem kariyerini batırabilirdi. Bir erkek sizinle ciddi değilse ortaya sürdüğü klasik bahaneler.
I have the usual amount.
Ben her zamanki miktarda var.
As you know, this is the usual starting time for "The Tonight Show."
bildiğiniz gibi, "The Tonight Show" genelde bu saatlerde başlar.
The usual...
Her zamanki şeyler.
On the day of attack, Miyabe was not using his usual 52 model,
Saldırı gününde, Miyabe her zamanki 52 modelini kullanmıyordu.
'All eyes on the lovely Chloe as usual.
'Bütün gözler sevgili Chloe'nin üzerinde, her zaman ki gibi.'
Well, he picked me up at the same time as usual.
Beni her zamanki saatte aldı.
He dropped me off at the same time as usual.
Sonra da her zamanki saatte bıraktı.
So Thor's bringing the thunder as usual.
Thor, her zamanki gibi etrafı gümletiyor.
Rocking the gray... as usual.
Bay Flurry! Her zamanki gibi gri ve sert.
The strikes seemed to have come out of the blue, and most Yemenis were going about life as usual.
Saldırılar birden bire belirmişti ve çoğu Yemenli normal hayatlarına devam ediyordu.
It's unpleasant, but as soon as we've contained the situation, it'll be business as usual.
Tatsız bir durum fakat durum kontrol altına alındıktan sonra işler her zamanki gibi olacak.
I wish I could give you something juicier, but the shipyard closing was just politics as usual.
Sana daha çekici bir bilgi vermek isterdim, ama tersanenin kapanışı her zamanki gibi politikti.