The way i heard it Çeviri Türkçe
135 parallel translation
Isn't the way I heard it.
- Ben öyle duymadım.
That's the way I heard it.
Ben de öyle duydum.
The way I heard it, that Deering woman didn't have nothing but a flimsy peekaboo dress on.
Diyorlar ki, Deering karısının üzerinde şeffaf bir entariden başka bir şey yokmuş.
That isn't the way I heard it.
- Ben bu şekilde duymadım.
- The way I heard it, it was a hunting accident.
Evet duyduğuma göre av kazasıymış. Çok komik.
Well, maybe she is, the way I heard it.
Belki de onundur, duyduklarıma bakılırsa.
The way I heard it, that Eve caused nothing but trouble.
Duyduğuma göre, Havva aksilik çıkartmaktan başka bir şey yapmamış.
The way I heard it, just as he was about to confess... his wife told him she had an affair. He was shattered.
Benim duyduğuma göre, tam da itirafta bulunacakken eşi ona bir ilişkisi olduğunu söylemiş.
That's the way I heard it.
Ben öyle işittim.
The way I heard it is you and what's-his-name don't even talk anymore.
Olayı senden duyuyorum ve şu, adı her ne ise, benimle konuşmadı bile.
- That's the way I heard it.
- Benim duyduğum bu şekilde.
Well, the way I heard it, he was pretty tight with the kids.
Çocuklarla arasının iyi olduğunu duymuştum.
The way I heard it, he just barely didn't soil his shorts.
Benim duyduğuma göre, neredeyse altına yapıyormuş.
The way I heard it, my man didn't even do nothing anyway!
Benim duyduğuma göre adamım bir şey yapmamış.
The way I heard it, the shrink had just seen her last patient and was ready to pack it in for the day.
Doktor son hastasıyla görüşmesini de tamamlamış o günki mesaisini bitirmeye hazırlanıyordu.
The way I heard it, you were all peaceable now.
Son duyduğumda uslu çocuktun.
Little different from the way I heard it.
Bana biraz farklı versiyonunu anlattı.
The way I heard it, you're with the X-Files.
Duyduğuma göre, Gizli Dosyalardanmışsın.
And the way I heard it, he put a sword cane and two shots in you.
Duyduğum kadarı ile seni kılıçla dövüp iki kez vurmuşlar.
The way I heard it, it was more of a revolving door, wasn't it?
Benim duyduğum, daha çok bir gişe kapısıymış, öyle değil mi?
Ain't your fault, the way I heard it, but you lost.
Senin hatan değildi, öyle duydum. Ama kaybettin.
- Better than fair, the way I heard it.
Duyduğum kadarıyla yeterince iyiden de iyi.
The way I heard it, old man Thorpe, he didn't know that Papa Justify was a "two-headed doctor."
Şimdi... Duyduğum kadarıyla, baba Thorpe, Papa Justify'ın bir büyücü doktor olduğunu bilmiyormuş.
It's just the way I heard it.
Bu sadece duyumlarımla ilgili.
The way I heard it, D.C. Police found you naked laying in Lincoln's crotch covered in nicotine patches with a sign across your chest
Duyduğuma göre, D.C. polisi seni çıplak bulmuş. Lincoln'un kucağında nikotin bantları ile kaplanmış, göğsünde bir tabela varmış.
The way I heard it... he had fourteen hard jack tars with him.
Benim duyduğum kadarıyla... yanında ondört güçlü denizci varmış.
- That's not the way I heard it.
- Ben öyle duymadım.
By the way, I've heard so many rumors... about laundry conditions in Russia. Is it advisable to take one's own towels?
Kendi havlularımızı götürmemiz gerekir mi?
I've heard them call it the easiest way.
Geçinmenin en kolay yoluymuş diyorlar.
I heard the only way you can get it up is to slam it in a door.
Onu kaldırmanın tek yolu kapıya çarpmakmış diye duydum.
These damn Yankees think they've heard the last of it, but they haven't... and I'm gonna get it back any way I can.
Lânet Yankiler pes ettigimizi saniyorlar ama etmedik. Bunu onlara ispat edecegim.
I heard it's the best way not to die young.
Genç ölmemek için en iyi yol bu diye duydum.
I HEARD IT ALL THE WAY FROM MY HOUSE.
Bizim evden yol boyunca hep duydum. Dışarı çıktığımda, oradaydı.
The reason that I thought is because it's simply a more expedient way of finding out whether or not they've heard anything about Delano.
- Benim düşündüğüm şu... Delano hakkında bir şey bilip bilmediklerini öğrenmenin
It must be the strangest way for two people to get together I ever heard of.
İki insanın duyduğum en tuhaf tanışma şekli.
- It better be good. Because I came all the way from Arcadia as soon as I heard you were working...
Açıklasan iyi olur çünkü Arcadia'dan buraya tüm yolu bu bataklıkta çalıştığını görmek için gelmedim.
By the way, I heard the Japanese have retreated all the way back to Shanghai so even if you make it to the Chinese border, you may have difficulty catching up with them.
Bu arada, duyduğuma göre... Japonlar Şangay'a kadar gerilemişler. Yani Çin sınırına kadar gitsen bile... onlara yetişmekte zorlanabilirsin.
By the way! It's your second face I didn't see! Thought what I heard!
# Bu arada... # #... bu senin görmediğim ikinci yüzün... # #... duyduklarımı düşündüm. #
Yeah I'm gonna be me you're gonna be him, and I'm gonna repeat what I said, exactly the way I said it, and then we'll find out whether he heard once and for all.
Evet. Ben, ben olacağım, sen de Arthur. Söylediklerimi tamamen aynı şekilde tekrarlayacağım ve duydu mu, duymadı mı kesin bir şekilde öğreneceğiz.
Now... I heard it falling, so it could be on one of those tiers down there, or, uh... it could have fallen all the way down the neural cluster.
Şimdi... onun düştüğünü duydum, o halde aşağıdaki katlardan birinde olmalı ya da...
Once I've heard someone conclusively tell me what the device is, I will decide whether we should try and find a way to turn it on.
Biri bana bu aletin ne olduğunu tam olarak söyleyince açmak için bir yol bulmaya çalışsak mı karar vereceğim.
But it was the stupidest fucking thing... I ever heard, by the way.
Ama yine de duyduğum en aptalca şey...
Pretty much the way i heard it,
Tabii, duyduğum kadarıyla.
I heard about it on the way over here.
Buraya gelirken duydum.
You know, the way I always heard it, he dumped her.
Bana anlatılanlara göre Pacey, Joey'yi terk etmiş.
Look, I have no idea if this is true or not, but I've heard it said... that those who are balanced more toward the masculine of either sex... check their fingernails this way.
Doğru olup olmadığımdan emin değilim, ama duyduğuma göre... doğalarında erkeksi özellikler ağır basan kişiler... tırnaklarını böyle kontrol eder.
But I heard the guy over there order one and I like the way it sounds. Numerical.
Girişteki adamdan duydum adını kulağa hoş geldi... sayısal.
Carosell, which is the dumbest name I've ever heard for a company, gives me Linda Moon's contract, and if you ever threaten her in any way, you'll regret it for as long as you live, if that.
Carosell, hayatımda duyduğum en salak şirket ismi, bana Linda Moon'un kontratını verirse ve onu bir daha tehdit edersen, hayatın boyunca bundan pişman olacaksın, eğer yaşarsan.
No, I just heard it on the radio on the way over here.
Hayır, az önce buraya gelirken yolda radyodan duydum.
We took that old long way home and heard... Some tapes and I followed it until the bedroom door.
Yolda müzik dinledik ve birlikte yurdun kapısına kadar yürüdük.
I heard it just the way you do.
Tıpkı sizin işittiğiniz gibi.