There's a lot of blood Çeviri Türkçe
151 parallel translation
Young man, there's nothing wrong with you, except you lost a lot of blood.
Genç adam, önemli bir şeyin yok ama, çok kan kaybetmişsin.
There's a lot of blood, pain.
Bir hayli kanaması ve acısı var.
There's been a lot of bad blood.
Kan davasına dönüştü.
There's a lot of blood, Willie.
Çok fazla kan var.
There's a lot of bad blood between these two.
Birbirlerine karşı büyük bir düşmanlık duyuyorlar.
There's going to be a lot of blood spurting up.
Bir sürü kan fışkıracak.
There's a lot of blood.
Çok fazla kan var.
There's a lot of blood but it's not as bad as it looks.
Çok kan var ama göründüğü kadar kötü değil.
There's a lot of blood on this document.
Bu belgede ne çok ölüm var böyle.
In case there's a lot of blood.
Kan akarsa diye şunu da koydum.
There's a lot of blood.
Çok kan var.
We had been hopeful, but there was substantial blood loss during the stroke, which has put a lot of pressure on the brain.
Umudumuz var,... ancak darbeden dolayı önemli miktarda kan kaybı meydana gelmiş ki bu da beyine oldukça fazla baskı yapmış.
There's a lot of blood here.
Burada çok kan var.
There's gonna be a lot of blood.
Çok kan olacak.
There's a lot of blood...
Bir sürü kan var...
There'll be a lot of blood and shouting and...
Çok gerilimli olacak, bi'dolu kan ve bağırış olacak ve...
- There's a lot of bad blood.
- Bir sürü kötü olay oldu.
There's a lot of spilled blood.
Bir sürü kan döküldü.
- There's a lot of blood.
- Çok fazla kan var.
There's not a lot of blood running through my brain.
Şu anda beynime çok fazla kan gitmiyor.
- There's a lot of iron in his blood. Other than that, your son is completely normal.
Kanında demir oranı biraz yüksek ama... bunun dışında oğlunuz tamamen normal.
Do you know a lot of people out there still need your blood.
Dışarıda hala sizin kanınıza susamış insanlar var, farkında mısınız?
Because, I mean, that's a lot of blood and guts in there.
Yani demek istediğim içeride çok fazla kan ve bağırsak var.
No, there's an awful lot of blood for a burn victim.
Hayır, o kadar çok kan var ki yangın kurbanı olamaz.
- No, but there's a lot of hair and blood.
Hayır, ama saç ve kan var.
There's a lot of blood and bodies.
Her yerde bir sürü kan ve ceset var.
There's a lot of blood in here.
Burada çok kan var.
There's a lot of blood coming from underneath him.
Altından çok fazla kan geliyor.
Windows and tires are shot out... and the officer said there's a lot of blood inside.
Camlarda ve lastiklerde kurşun izleri varmış ve polis arabanın içinde çok fazla kan olduğunu söyledi.
That must've been a bad cut, there's a lot of blood.
Çok fena kesmiş olmalı. Her yer kan olmuş.
There's not a lot of blood there.
Ortalıkta kan yok.
There's a hell of a lot of blood, but no bodies.
Aşırı kan var ama vücut yok.
See, if she did slice his throat, there'd be a lot more blood on her sleeve, especially given the amount of arterial spray on the rest of the uniform.
Eğer boğazını o kesseydi, üniformadaki atardamar püskürmesi düşünüldüğünde, kol kısımlarında çok daha fazla kan olmalıydı.
Alex, there's a lot more of his blood in the Pleurovac.
Alex, göğsündeki kanama artıyor
There's his blood... quite a lot of it.
Kanı bol miktarda etrafa saçılmıştı.
You know we've got a problem with Pandey. There's a lot of bad blood.
Pandey ile aramızda uzun süredir büyük düşmanlık yaşandığını biliyorsun.
Look, Tom, there's a lot of bad blood between Freddie and your brother.
Dinle, Tom, Freddie'yle kardeşin arasında büyük bir düşmanlık var.
You know, there's not a lot of blood on the ground for a decapitation like this.
Bak, böyle bir kafa kopmasına rağmen yerde pek fazla kan yok.
There's a lot of victim's blood, but nothing conclusive.
Çoğu kurbanın kanı ama henüz kesin bir şey yok.
There's a lot of blood, but, uh, it didn't penetrate the galea.
çok kan var ama, ama, uh, sadece açılmış.
There's a lot of blood and blood.
Her yerde kan var.
There's a lot of blood.
Çok kan akmış.
There's A Whole Lot Of Something Here, But It Doesn't Really Look Like Blood To Me.
Burada sürüsüne bereket "bir şey" var, ama bu bana kanmış gibi gelmiyor.
There are a lot of different explanations for elevated red blood cells.
Yüksek kırmızı hücre sayısının bir sürü farklı açıklaması var.
God, there's a lot of blood.
Ortalık kan gölüne dönmüş.
There are a whole lot of other warm-hearted truths to be discovered that give the phrase "life in cold blood" a completely new meaning.
"Soğuk Kandaki Yaşam" ifadesine tamamen yeni bir anlam yükleyen daha bir çok sıcak kalpli gerçek keşfedilmeyi bekliyor.
I don't see any external injuries, but there's a lot of blood.
Dıştan herhangi bir yaralanma görmüyorum, fakat çok fazla kan var.
Robert, look at me. - Tell them that there's a lot of blood and they're not breathing!
Sağlık görevlilerine, çok fazla kan kaybının olduğunu ve nefes almadıklarını söyle!
And you're right, there was a lot of blood.
Haklısınız, çok kan aktı.
Uh, there's A... there's lot of blood, he's bleeding pretty bad.
Etraf kan oldu, kötü kanıyor.
There's a hell of a lot of blood, but no bodies.
Çok fazla kan var ama ceset yok.