English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ T ] / There's a man

There's a man Çeviri Türkçe

4,317 parallel translation
There's a man.
Orada bir adam var.
Lucky there's a man who positively can do
Çeviri :
I hope you had a real nice talk with the old man there, XO, because here's the thing... he ain't coming back.
Umarım ihtiyarla güzelce sohbet etmişsindir 2.Kaptan çünkü mesele şu ; ... o geri gelmeyecek.
Oh, Bryan, a man has entered with a bacon sandwich, and there's a lady with big thumbs rubbing my feet.
Bryan, elinde soğuk sandviçle bir adam içeri girdi ve parmakları kocaman olan bir kadın şu anda ayaklarımı ovuyor.
They never would give me a good price, man, but, uh, I tell you what, there's nothing like the...
İyi bir fiyata kokain bulmaya çalıştım. Hiçbir zaman iyi bir fiyat vermezlerdi, adamım. Ama şu var ki dünyadaki hiçbir şey ; o ateşin hissettirdikleri, taze bir kurabiye ve ciğerlerindeki kokainin güzelim tadı kadar iyi olamaz.
There be brothers on the board, I'm gonna be free at last, yo,'cause ain't no black man gonna let a fine black woman such as me hide her light in jail.
Kurulda kardeşlerimizden varsa sonunda özgür kalırım. Çünkü hiçbir siyah erkek benim gibi güzel bir siyah kadının ışığını hapiste saklamasını istemez.
A man who insists on fighting his battle alone, who shuts everyone out until his grief consumes him and there's nothing left but fury and sadness and self-loathing.
Savaşını yalnız savaşmakta direten bir adam kederi onu tüketene kadar herkesi dışarıda tutan geriye yalnızca öfke, hüzün ve kendine duyduğu nefret kalan bir adam.
- No. But the day I found them, there was a man I had never seen before watching me from down the street.
Ama onları bulduğum gün daha önce hiç görmediğim bir adam sokağın aşağısından beni izliyordu.
There's not a married man sitting in this audience right now that can go out and feed pigeons, and his wife calls, and she says, "Babe, where you at?"
Şu anda seyircilerin arasında böyle bir evli erkek yok. Çıkıp güvercinleri besleyecek. Karısı arayacak. "Bebeğim, neredesin?"
- There's a man here.
- Kafan iyi mi senin?
There's a whole man around it you have to please. Fine.
Onun etrafında memnun etmen gereken bir adam da var.
There's a man in Sheffield.
Sheffield'de birisi var.
There's a man in Sheffield, a scientist called Donaldson, get it to him.
Asiyi ona götür.
There's a man at the Department of Health...
Sağlık Bakanlığı'nda birisi var...
There's a man.
Bir adam var.
Uh... there's a man hurt back here.
Arka tarafta yaralı bir adam var.
Yeah, we used to go there as kids when my old man did a stint in the 5-4.
Evet, baban 5-4 te çalışırken oraya sık sık giderdik.
Then there's another mole, or a double agent, on and on, it's all just secrets and lies, man!
Sonra başka bir köstebek, ya da bir çift taraflı ajan ve dahası... tamamen gizem ve yalanlarla dolu, dostum!
That there's actually a man hiding behind the beast?
Aslında Canavarın arkasına saklanan bir adam olduğunu mu?
If a man don't want to be found, there's many places he can go.
Bulunmak istemezse bir adam, gidebileceği pek çok yer var.
There's a mystery man with a hatchet lurking in the woods and we're just gonna camp?
Ortalıkta elinde baltayla dolaşan gizemli bir adam var ve biz burada kamp yapacağız, öyle mi?
There's something sexy about a man who just needs me to make him feel better.
İyi hissetmek için bana ihtiyacı olan birinde seksi bir şeyler görüyorum.
Remember how they'd bust into a bank manager's house, leave one man there while the bank manager drives the rest of the crew to his branch, lets them into the vault?
Adamların banka müdürünün evine nasıl girdiğini, müdürün evinde bir adam bırakıp bankadaki kasayı açmaya gittiklerini hatırlıyor musun?
There's a man dead, for Christ's sake!
Bir adamımız öldü, Allah aşkına!
Here- - skin cells from under this man's nails suggests a Caucasian, and a follicle which we found lets us know that there are at least some dark hair.
Buradaki adamın tırnaklarından aldığımız cilt hücrelerine göre, beyaz bir erkek, ve bulduğumuz saç kökleri bize en azından siyah saçlı olduğunu gösteriyor.
How is there a man's name in there?
Orada nasıl bir erkek ismi olur?
And, man, are they a pain, but now there's a promising new antibiotic, and trust me, it ain't your grandma's aminoglycocide.
Evet, çok ağrıtır. Ama şimdi sizi temin eden yeni bir antibiyotik var. Ve inanın bana, büyükannenizin aminoglikozit'i değil.
It's a man's world out there, and apparently in here as well.
Dışarısı erkeklerin dünyası, anlaşılan burada da öyleleri var.
♪ Late night, late night there's a man from the sky... ♪
~ Bu kutsal gecede...
A 2002 urology study in London showed that there was no correlation between the size of a man's penis and the size of his feet.
Londra'daki 2002 üroloji eğitimi, bize bir erkeğin penisinin boyu ile ayağının büyüklüğü arasında bir ilişki olmadığını bize gösterdi.
Listen, man, um, I'm a really nice guy, okay, but... you see my, uh... my friend over there, he can get a little aggressive if he's set off.
Dinle dostum. Ben gerçekten iyi bir adamımdır, ama benim oradaki arkadaşım, üzerine gidilirse bir parça agresifleşebiliyor.
There are reports, all of them unconfirmed, that a man in a business suit fled the scene.
Doğrulanmamış bazı raporlara göre takım elbiseli bir adamın olay yerinden kaçtığı söyleniyor.
After you went to bed, I spent a good hour trying to reckon how an innocent man's blood could wind up at the scene of a murder if it wasn't planted there.
Sen yatmaya gittikten sonra, bir saat boyunca masum bir adamın kanının olay yerine nasıl geldiğini anlamaya çalıştım. Tabi eğer oraya yerleştirilmediyse.
Yup, there's not a man, not one.
Aynen, erkeğim falan yok, bir tane bile.
IN NEW YORK, THERE'S A MAN THAT I'M TERRIFIED TO MEET.
New York'ta, tanışmaya korktuğum bir adam var.
There's a full-grown man on the other side of that toss.
Atışın diğer tarafında tam bir yetişkin erkek var.
There's a man in Flanders who will take you in, your mother knows where to meet him.
Flanders'ta seni yanına alacak biri var. Annen onu nerede bulacağını biliyor.
Evans was just sitting there rocking, singing a nursery rhyme about the gingerbread man.
Evans sallanan sandalyesine oturmuş zencefilli kurabiye adamla ilgili bir çocuk şarkısı söylüyordu.
Now there's a nice bonus in it for the man who does.
Ve bunu yapan adam için çok iyi bir ödül var.
There's a legless man being pulled in a wagon by a dog.
Ayağı olmayan bir adamı vagonla birlikte bir köpek çekiyor.
There's nothing worse than a man drinking alone.
Bir erkeğin yalnız içmesi kadar kötü bir şey yoktur.
Pardon me. There's a young man at the door.
Kapıda genç bir bey var.
Mr. Eli James... there's a young man to watch.
Bay Eli James dikkat edilecek bir delikanlı.
There's a tribe in Southern India that felt that a man's animal was a part of him.
Güney Hindistan'da bir kabile var, bir adam hayvanını, kendisinin bir parçası gibi hisseder.
Dr. Lahiri, there's a man here to see you.
Dr. Lahiri, sizi görmek isteyen bir adam var.
I mean, there's no way a man who's into X-Men that much can stay away from the Internet that long.
Yani, X-Men'i seven bir adamın bu kadar uzun süre internetten uzak durması imkansız.
Okay, there's a lot in here, man.
Burada çok fazla iz var, dostum.
There's a group of islands in the shape of a man's hand.
Orada bir adamın eli şeklinde bir grup ada var.
There's a man that's been replicating many of the crimes that we've solved in the last year.
Bizim geçen yıl çözdüğümüz davaları kopyalayan bir adam var.
By doing the same things a man does, there's no difference between men and women.
Erkeklerle aynı şeyleri yaparsa, kadın erkek arasında bir fark kalmaz.
There is a man here who stole national security information
Cinayet şüphelisinin buraya sızdığını düşünüyoruz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]