They have to Çeviri Türkçe
29,131 parallel translation
What do they have to do with this?
Şu Spokane palyaçoları mı? Onların bu işle ne alakası olur?
But what do they have to do with jelly beans?
Tamam da jöleli şekerle ne ilgisi var onların?
Why did they have to be pink?
Neden pembeler ki?
Without further proof, they have to release him, and fast.
Daha güçlü kanıt bulamadıkları sürece onu çabucak serbest bırakmak zorundalar.
They have to hide who they are in order to survive.
Hayatta kalmak için kendilerini saklıyorlar.
We're gonna give'em a chance to make this easy, but if they don't take it, that's on them, and since we're going after a HVT, we'll have intel and assistance from the CIA on this mission.
Kan akmaması için onlara bir şans vereceğiz ama istemezlerse günah bizden gitti. Yüksek Öncelikli bir hedef olduğu için CIA'den istihbarat ve destek alacağız.
How many psych evals did you have to take before they let you go back to duty?
Seni tekrar göreve vermeleri için kaç tane psikolojik testten geçtin?
With all the mayhem, they may not have been able to find it.
O kargaşada onu bulamamış olabilirler.
If the Tree of Liberty gets big enough, they'll have to listen.
Özgürlük Ağacı büyürse eğer, bizi dinlemeye mecbur olacaklar.
Just because they all have ties to Dimitri Voydian doesn't necessarily mean that Payne killed them.
Dimitri Voydian'la bağlantılarının olması, onları Payne'in öldürdüğüne delalet etmez.
'Cause in order for the bones to be completely cleaned, they need to be boiled for 72 hours, which is more time than it sounds like you have.
Kemiklerin tamamen temizlenebilmesi için 72 saat kaynatıIması gerekiyor ama sizin zamana ihtiyacınız var.
No, they'd all have to have the gene.
Hepsinde hayalet genden olmalı.
I don't know, but they're all labeled with identification numbers and they're chronological, so all I have to do is type in the number between those two... and... Vera Salvon.
Bilmiyorum ama hepsinin kendilerine has kronolojik numarası var tek yapmam gereken şu ikisi arasındaki sayıyı girmek ve Vera Salvon.
Lucy, if Flynn kills people in'37 who aren't supposed to die, they don't have the kids they're supposed to have, do the things they're supposed to do, history changes.
Lucy, eğer Flynn 1937'de ölmemesi gereken birini öldürürse... olması gereken çocukları da olmayacak... yapması gereken şeyleri de yapamayacaklar, ve tarih değişecek.
They have only one reason to find Mrs. Shin.
Bayan Shin'e başvurmalarının tek bir sebebi olmalı.
According to this, they would have buried a lock of hair, a deer heart, and a skull for the ceremony to be complete. So I went out there and started digging.
Buna göre, ayinin tamamlanması için bir bukle saç, geyik kalbi ve bir kafatası gömeceklermiş.
What? The, um, authorities have given me 48 hours Before they release the story to the media.
Yetkililer, olayları medyaya açıklamadan önce bana 48 saat süre tanıdılar.
They, like, look at you in a certain way, and then, suddenly, you have a memory of your foster mother forcing you to clean the toilet with a toothbrush'cause you wrote on the wall in black marker.
Sana belli bir şekilde bakıyorlar ve sonra aniden, aklına koruyucu annenin duvarlara siyah kalemle yazı yazdığın için sana diş fırçasıyla zorla tuvaleti temizletmesi geliyor.
If those settlers didn't want anybody bothering them... they shouldn't have chosen such a pretty place to make their home.
O yerleşimciler kimsenin onları rahatsız etmesini istemediyse bu kadar güzel bir yeri yurt edinmemeliydiler.
They said I didn't have a case, so now I'm here and they clearly don't want to help me either.
Onlar dava açmamışın dediler. O yüzden buradayım, belli ki onlar da yardım etmek istemiyor.
And then you have to say they're dead, and there's just no coming back from that.
Sen de mecburen öldüler, geri gelen de olmadı dersin.
Shit, they're coming! We have to go.
Siktir, geliyorlar.
I have for you, this... They, um... they brought it to my house, but it should have been your house, which is where it is now,
Senin için bir şeyim var bunu evime getirmişler ama senin evine gelmeliydi...
Already they have fixed my engagement who is she talking to 7
Zaten nişanımı yaptılar. O kiminle konuşuyor?
They dragged me into this and maybe Prince and Trak did the shooting to fuck me, but I have to save face, I have to kill them.
Beni bunun içine sürüklediler. Belki de Prince ve Trak beni sikmek için tezgahladılar. ama başımı dik tutup onları öldürmeliyim.
They don't actually have to be in there the whole time.
Aslında tüm zaman boyunca orada olmak zorunda değiller.
True, but since we have no way of knowing how long it will take the clones to complete their mission, it's prudent that they stay connected.
Doğru, fakat klonların görevlerini tamamlamalarının ne kadar süreceğini bilmediğimiz için bağlantıda kalmak daha ihtiyatlı olacak.
Three and Four just returned to the ship, but they have no recollection of their time in the facility.
Üç ve Dört gemiye döndü fakat tesiste geçirdikleri zamanla ilgili hiçbirşey hatırlamıyorlar.
Man, they don't know how to have fun.
Nasıl eğleneceklerini bilmiyorlar.
They take you to all the "Hangover 2" locations, you have brunch with the monkey.
Hangover 2'nin çekildiği yerlere götürüyor, öğle yemeğini maymunla yapıyorsun.
I've always been careful, but they must have listened to the calls, or they'd never have known about today.
- Neredesin?
Chidi and Eleanor have been working with him, - and they're going to be here.
Chidi ve Eleanor ona yardım ediyor, onlarla birlikte takılır.
If we do not take action now, while we have the chance, we betray every synth they are yet to capture.
Eger sansimiz varken harekete geçmezsek yakalanan her sentetige ihanet etmis oluruz.
We have to prove that you're not who they think you are.
Artık sandıkları kişi olmadığını onlara göstermeliyiz. Şey olmadığını...
They don't have to come for drugs, we'll take it to them ourselves.
Uyuşturucu için gelmek zorunda değiller, Onu kendimiz götüreceğiz..
Well, they'll have to find you first.
Önce sizi bulmaları gerek.
They don't give a shit what we have to say, and, frankly, I'm a little afraid to be alone with you.
Ne söyleyeceğimiz umurlarında değil ve açıkçası seninle yalnız kalmaktan biraz korkuyorum.
They had to have known when and where the plane was coming down.
Uçağın düşeceği yeri ve zamanı biliyorlardır.
Because I'm also on a mission to locate 0014, and by now, they should have his coordinates.
Çünkü 0014'ü de bulmam gerekiyor ve koordinatlarını biliyor olmalılar.
What they won't be expecting is for us to have backup.
Beklemedikleri şey ise, bizim destek kuvvetlere sahip olduğumuz.
But it's about this group of kids and they go to this Narnia and they... I don't know, have adventures with goats and witches.
Ama bir grup çocuk hakkındaymış ve Narnia'ya gitmişler ve keçilerle, cadılarla bazı maceralar yaşamışlar.
They would have beaten me to death.
Beni öldürene kadar dövebilirlerdi.
You want to know what they all have in common?
Hepsinin ortak yanı ne biliyor musun?
This deal they have now is about to potentially solve the biggest global crisis in history.
Yaptıkları bu anlaşmanın tarihteki en büyük küresel krizi çözmesi olası.
I thought we were gonna have to deal with multiple facilities, but they're making it easier for us by moving it all to one.
Birden fazla tesisle uğraşmak zorunda olacağımızı düşünmüştüm. Ama sanki onlar bizim işimizi kolaylaştırıyor ve her şeyi tek tesise taşıyorlar.
Because that's what they're going to say. That, er, you were doing very nicely out of it. That's why you didn't tell Mrs. French about Romaine, because that would have been an end to it.
Çünkü bunları söyleyip diyecekler ki bundan bahsetmeyerek çok iyi yaptın çünkü Bayan French'e Romaine'den bahsetseydin yarenliğiniz sona ererdi.
Hey, too bad jail isn't closer to rehab, they'd only have to park once.
Hapishanenin buraya yakın olmaması çok kötü, yani bir kez park ederlerdi.
On the Internet, the police said that they thought On the Internet, the police said that they thought she might have tried to stop a home-invasion robbery.
İnternetteki haberde, polis onun, evine giren hırsızları durdurmaya çalıştığını düşündüklerini söylemişti.
You have to try one of Mom's cookies, they're the best.
Annemin kurabiyelerini denemelisin, en iyisidir.
Do you want to show me the jellyfish tank? Yeah, but they don't have immortal jellyfish here.
Evet ama burada ölümsüz denizanaları yok.
- Do you really have to ask? Hey, wait! They're stealing the freaking bus.
Sorman gerekir mi? Lanet olası otobüsü çalıyorlar.
they have to be 24
they have 241
they haven't 69
they have no idea 25
they have her 17
they have nothing 20
they have guns 38
they have it 19
have to 68
have to go 40
they have 241
they haven't 69
they have no idea 25
they have her 17
they have nothing 20
they have guns 38
they have it 19
have to 68
have to go 40
tomas 217
touche 95
toto 177
toes 106
to infinity and beyond 21
toma 39
tomo 54
today is my birthday 30
today 4533
tone 191
touche 95
toto 177
toes 106
to infinity and beyond 21
toma 39
tomo 54
today is my birthday 30
today 4533
tone 191