Think of it Çeviri Türkçe
20,168 parallel translation
Come to think of it, that's true.
Cidden öyle.
- Oh. We need to come up with something so smart, so nuanced, so... unexpected, so surgical, that only a genius could think of it.
Bulacağımız şey o kadar zekice, detaylarda gizli beklenmedik, cerrahi bir şey olmalı ki ancak dahi biri düşünebilmiş olsun.
The body you inhabit, think of it as clothing.
İçinde olduğun bedeni bir nevi kıyafet gibi düşün.
Okay. Think of it this way.
Tamam, bir de şu açıdan bakın.
What'd you think of it all, sitting next to him?
Yan sıradan gördüklerini alalım.
So most folks think it all kicked off in 1993 when Ramzi Yousef drove a van into the parking garage of the World Trade Center, lit four 20-foot long fuses, and blew up the biggest homemade bomb that the FBI had ever seen.
Birçok kisi her seyin 1993'te Ramzi Yusuf'un Ticaret Merkezi'nin otoparkina minibüsle girip 6 metre uzunlugundaki füzeleri atesleyip FBI'in gördügü en büyük el yapimi bombayi patlattiginda basladigini saniyor.
You know, I swear, I didn't think we'd make it out of there alive.
Yemin ederim oradan canlı çıkacağımızı düşünmüyordum.
Yeah. I think it looks like we'll get to really see diamonds made out of blood.
Evet, gerçek kanlı elması görmek üzereyiz.
Do you think it's all right for us to give them the original copy... as a part of our political negotiation?
Politik görüşmelerin bir kısmı olan bu belgenin orijinalini vermek sıkıntı olmaz mı?
I didn't know who he was, so I didn't think much of it at the time, but then, when you guys came to the house, I...
Kim olduğunu bilmiyordum, bu yüzden o zaman çok fazla önemsemedim ama sonra, siz eve gelince, ben...
If she carried any trace of it back to the house, we'll have her, no matter who the Davenports think she is.
Eğer eve her hangi bir izle döndüyse onu yakalarız, Davenportların da kızı kim sandıkları umurumda olmaz.
Think we can tie any of them to the ones we found in the medical report? Well, it's worth a look.
Herhangi birini tıbbi raporda bulunanlar ile eşleştirebilecek miyiz sence?
You know, when I offered to help you, yes, it was coming from a place of self-interest, but I really do think I can help.
Sana yardım teklif ettiğimde aslında kendimi düşünüyordum, evet ancak sana gerçekten yardım edebilirim.
For what it's worth, I think you'd make a hell of an FBI agent.
Ne olursa olsun sıkı bir FBI ajanı olacağını düşünüyorum.
I don't think it's prudent to send anybody else into the region till we have a better sense of the situation, sir.
Bence durumu tam olarak öğrenmeden bölgeye bir başkasını göndermek doğru olmaz efendim.
I think it's best, and it's the way of nature.
- Bence en doğrusu bu hem doğal olan da bu.
Lieutenant, I think you took some photos out of the murder book before you gave it to me.
Komiserim, bana vermeden önce cinayet dosyasındaki bazı fotoğrafları aldınız sanırım.
And so it's a little bit like... you can think of your hands as there are simple rules which determine how it can bend, and then there are certain ways in which it loves to come together to form a compact shape
Bunu elleriniz gibi düşünebilirsiniz. Nasıl büküleceğini belirleyen kurallar bulunmaktadır. Ve bir araya gelerek kompakt bir form almayı çok sevdiği şekiller de bulunur.
I don't think it's ever happened in the history of broadcasting in New York.
New York yayıncılık tarihinde böyle bir şeyin yaşandığını hiç sanmıyorum.
my floppy disk, my CDs, anything that's technology related... I put it at a friend's house and then I went to Winchell's Donuts and I got a big... I think it was a 24 box of, you know, donuts.
SABIKA FOTOĞRAFI... teknolojiyle ilgili her şeyi aldım ve bir arkadaşın evine götürdüm, sonra da Winchell's Donuts'a gidip, sanırım 24 kutuydu, donut aldım.
I think it's important for us to take advantage of that window while it is open and to establish life on another planet in the solar system just in case something goes wrong with Earth.
Bence bu pencere açıkken bundan faydalanmamız ve dünyada ters bir şeyler olursa diye güneş sistemindeki bir başka gezegende hayatı başlatmamız önemli.
I think that the biggest risk is not that the AI will... develop a will of its own, but rather that it will follow the will of people that establish its utility function, its optimization function, and that optimization function,
Bence en büyük risk, Yapay Zeka'nın kendine ait bir irade geliştirmesi değil kullanım işlevini, optimizasyon fonksiyonunu kuran insanların iradesini takip etmesi.
We don't even have a name for it but it's around the internet, it's around connectivity, it's around building machines to think for us and I think we're due for another shift in our morals, in our.... in our definition of what it means to be human.
Bunun için bir isim bile belirlemedik ama bu internette, bağlanabilirlikte, bizim için düşünen makineler üretmede. Ve bence ahlakımızda bir değişim daha yaşanacak insan olma tanımımız değişecek.
Agent Guerin missed Agent Sulzbach yesterday at a alumni barbecue that he threw, but he didn't think anything of it because Ed often goes off alone on long fishing trips.
Ajan Guerin'e göre Sulzbach dünkü mezunlar mangalına gitmemiş, ama Guerin önemsememiş çünkü Ed sıkça uzun süreli balık avına çıkarmış.
When she's done with it, you think he's going to care? Of course not.
İşi bittiğinde umurunda olacak mı, tabi ki hayır, kullanıp atacak.
Think about what's gone down in this case and ask yourself how much more of it you can take, how many more people are going to get hurt.
Bu davanın nelere yol açabileceğini ve ne kadarına katlanabileceğini, daha kaç kişinin incinmesini göze alabileceğini düşün.
So it was kind of like, "Oh, older boys think they want to hang out with us?"
"Büyük oğlanlar bizimle mi takılmak istiyorlar?" olmuştuk.
For Paige, I think, it's kind of a double-edged sword.
Paige açısından bu durum iki ucu keskin kılıç gibiydi.
You know, I was young at the time, didn't think nothing of it, and I was like, "cool." You know, $ 2000 or whatever,
O zamanlar gençtim, önemsemedim. "Harika" dedim. 2000 dolar falan,
David : Do you think on some level Jane kind of directed things here because it is a poor area?
Sence Jane, burası fakir bir bölge olduğu için bu işi burada yapıyor olabilir mi?
I did think, of course, it came to an end, because he served time, which I'm sure you know.
Düşünmüştüm tabii. Sona ermişti. Çünkü cezasını çekti, bunu biliyorsunuzdur.
The great thing about the law is at the end of the day... it doesn't really matter what we say or think.
Hukukun en güzel yanı, günün sonunda söylediklerimiz ya da düşündüklerimizin bir önemi yok.
If you want to go back outside, I think it's kind of dumb.
Eğer dışarıya çıkmak istiyorsan, bence bu aptalca bir hareket olur.
It's the only place I can think of he hasn't had his grubby, little paws on.
Onun elinin uzanmadığını düşündüğüm tek yer burası.
Well, regardless of what you think, it's going to happen.
Öyle mi? Sen ne düşünürsen düşün bu olacak.
Why does it make you think of that?
Neden böyle düşündürdü?
It makes me think of the worst thing I can imagine.
Hayal edebildiğim en kötü şeyi düşündürüyor.
You've suffered a massive brain injury and frankly, we didn't think you were going to come out of it.
Ne? Büyük bir beyin hasarı geçirdiniz ve açıkçası bunu atlatabileceğinizi düşünmüyorduk.
When I think of how little we paid you, it's embarrassing.
Sana ne kadar az para verdiğimizi düşünüyorum da, utanıyorum.
And it's human nature for people to think they're above this kind of thing.
Çok paran vardı. Ve böyle şeyler için üstün olduğunu düşünmek insanın doğasında var.
Think nothing of it.
Böyle düşünmeyin.
I think it's time we got out of your hair, Ms. Egan.
Sanırım sizi rahat bırakma vaktimiz geldi, Bayan Egan.
Why? Because Milan out of the way benefits both of us, man, but I didn't think I'd get you to see it.
Çünkü Milan'ı temizlersek bu ikimizin de yararına ama senin bu işi idrak edebildiğin pek emin değilim.
Come on, Carroll, think about it. She's one of them.
Hadi ama, Carroll, bir düşün.
I think it captures the gestalt of a fearsome biker gang, don't you?
Galiba ürkütücü bir motosiklet çetesinin bütününü yansıtıyor, değil mi?
Uh, you think one of them did it, only we already know, none of them is a match for our shooter.
Onlardan birisinin yaptığını düşünüyorsun ama biz biliyoruz ki, hiç birisi atış edene uymuyor.
Hobbs : Why should you spend the rest of your life behind bars instead of Graff? Think about it a minute.
Neden kalan hayatını parmaklıklar arkasında geçiren Graff yerine sen olasın?
One of us doesn't even think it.
Birimiz bunu hiç düşünmüyor bile.
Well, molecular gastronomy blends food and technology, so if you think about it, it's kind of like the Gabi and Josh of restaurants.
Moleküler gastronomi yemeğin ve teknolojinin karışımı ve düşünürsen bu bir tür Gabi ve Josh restoranı gibi.
I mean, think about it. By the time this kid's out of diapers, you're going to be in'em.
Çocuk bezi bıraktığında sen bez giyiyor olacaksın.
Well, I think it's a safe bet that if one of these seven killed Bardot, it was their first murder.
Bahse varım eğer bu yediliden biri Bardot'u öldürdüyse onun ilk cinayetidir.
think of it this way 55
think of me 47
think of something 72
think of something else 28
think of that 30
think of the children 17
of it 49
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
think of me 47
think of something 72
think of something else 28
think of that 30
think of the children 17
of it 49
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it is good 116
it's cold 680
it's warm 139
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it is good 116
it's cold 680
it's warm 139
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
italy 247
it's me 10254
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
itch 25
it's not 5855
itself 24
itis 22
italy 247
it's me 10254
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
itch 25
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
it's a girl 287
it's just 7387
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
it's a girl 287
it's just 7387