This is all we have Çeviri Türkçe
737 parallel translation
This is all we have left?
- Elimizdekinin tümü bu mu? - Elimizdekinin hepsi bu.
This is all we have left. Excellency, do not blame the superintendent.
Eksalansları, yöneticiyi suçlamayın.
If the father will accept this is all we have.
Peder, bundan başka şeyimiz yok. Kabul edin.
This is all that we have.
Elimizdekilerin hepsi bu.
All he has to do is to step in here to free this ape the trap will spring and we have him.
Maymunu kurtarmak için içeri girecek ve tuzağa yakalanacak.
If Commander Schultz is found in this house, we'll all go to a concentration camp and have our heads cut off, too!
Eğer kumandan Schultz bu evde bulunacak olursa... hepimiz, hemen çalışma kamplarına gönderiliriz... ve orda başımızı uçururlar.
Well, this is the beginning of a vacation we've all looked forward to, and I'm sure we'll all enjoy our holidays more knowing we've helped some unfortunate family who'd have had no Christmas dinner without this basket.
Bu, hepimizin uzun süredir gelmesini beklediği bir tatilin başlangıcı. Bu sepet olmasa, Noel yemeği bulamayacak olan talihsiz bir aileye yardım ettiğinizi bilerek tatilinizi daha güzel geçireceğinize eminim.
Is this all the liquor we have left?
Kalan tüm içkimiz bu mu?
In this house all we have is a little wine.
Evde bundan başka biraz da şarabımız var.
Stimulating as all this is, I think we all should have our drinks.
Sinirleri yatıştırmak için içkilerimizi içsek iyi olur.
All we have to do is to shock the sensibilities of this prize collection of stuffed shirts, and we will be promptly ejected.
Tek yapmamız gereken, bu doldurulmuş gömlekli antikaları şoka sokacağız ve acele buradan atılacağız.
Well, Kirby, this coffee is weak but it's all we have.
Şey, Kirby, bu kahve iyi değil, ama elimizdeki bu.
We think we should all make a vow to have a reunion when this here war is over!
Hepimiz savaş bittiğinde tekrar buluşmaya yemin etmeliyiz!
But first, if you've been watching this program, I'm certain you all know... when we have "but first." Here it is.
Fakat ilk başta, eğer daha önce bu programı izlediyseniz... eminim izlediniz... Biz ne zaman "fakat ilk başta" diye başlarız. Buyurun, hikaye burada.
I have a feeling that this is all what we gonna have.
İçimden bir ses tüm sahip olacağımızın bu olduğunu söylüyor.
At the same time, the girls will steal the fastest boat they can find so we all have a chance of getting out when this thing is over.
Bu sırada, kızlar da bulabildikleri en hızlı tekneyi çalacaklar. Böylece bu iş bittiğinde, buradan gitmek için bir şansımız olacak.
Is this all we have left?
Bu kadar mı kaldı?
Uh, is it all right if we have this dance together?
Birlikte dans etsek bir sakıncası olmaz değil mi?
This is all the food we have left.
Kalan yiyeceğimizin hepsi bu.
We girls have worked and slaved all year..... at Baptist Female College for this Mexican tour, and the tour is a cheat.
Biz kızlar bu Meksika turu için Baptist Kız Koleji'nde bütün yıl köle gibi çalıştık ve tur bir kandırmaca.
We have to let all Havana know that this is a lie.
Tüm Havana'ya bunun yalan olduğunu yaymalıyız.
All we have to do is to slide this bar back here, and the self-same bar slides back into place here through electricity.
Tek yapmamız gereken bu levhayı geriye doğru kaydırmak.. .. ve aynı levha elektrik sayesinde eski yerine kayacak.
All we have to do is plug this into any electrical outlet in the house.
Yapmamız gereken tek şey evdeki bir prize bunu takmak.
All I can contribute is the further we travel into this zone of darkness, the weaker our life functions become and I have no idea why.
Bölgeye ne kadar ilerlersek, hayati fonksiyonlarımız o kadar zayıflıyor. Neden olduğuna dair hiç fikrim yok.
And one cow is all we have in this village.
Bu köyde bütün sahip olduğumuz tek bir inek.
I think all we have to do is.. Call the computer with this terminal.. and we get the fastest possible answer.
Bence yapmamız gereken tek şey, bilgisayara bu terminalle bağlanıp mümkün olan en hızlı cevabı almak.
If all the information we have is correct The Russians have crippled this block here. And are now working in the Ukraine.
Aldığımız bilgiler doğruysa Ruslar da bu bölgedeki üsleri devre dışı bıraktı ve şu anda Ukrayna'daki üsler üzerinde çalışıyorlar.
The fact that, that if we can all live together and be happy if you have to be afraid to walk out in the street if you have to be afraid to smile at somebody what kind of a way is that to go through this life?
Eğer hep birlikte bir arada mutlu yaşayabiliyorsak, sokaklarda korkuyla dolaşıyorsan eğer, birisine gülümsemekten çekiniyorsan eğer, söylesene yaşamda neyden zevk alacağız?
All we have to do is attack this problem like any other in science.
Tek yapmamız gereken, bu soruna bilimdeki diğer sorunlar gibi bakmamız.
As always, we must find out if all this is already known to our enemies... or if I have managed to get into the archives before them.
Her zaman olduğu gibi, bunun düşmanlarca bilinip bilinmediğini öğrenmeli ya da onlardan önce arşivlere ulaşmalıyım.
All we have to do is keep this damn fire going.
Yapmamız gereken tek şey alevleri canlı tutmak.
If they have their way, we'll all be in shackles before this is over.
Ama haklı. Konsey böyle davranırsa çok geçmeden hepimizi zincire vuracaklar.
Flight is the last resource we have left us to avoid all this.
Hem bu bizim son şansımız. Böylece her şeyi garantiye alacağız.
Owing to our ex-colleagues, the Bolsheviks, whom we have, and we must all thank God for this, expelled from the Duma for good... the country is in revolt, and perhaps even in revolution.
# Eski meslektaşlarımızın sayesinde aramızdaki Bolşevikler Tanrı'ya çok şükretmeliyiz ki, Duma'dan temelli ihraç edilmişlerdir ülke ayaklanma halindedir, hatta bu yaşanan belki de devrimdir.
What concerns me is, do we have enough ice for all this beer?
Asıl merak ettiğim, bu kadar biraya yetecek malzememiz var mı?
There is a growing suspicion in the bosom of this university - and I tell you this without decrying your achievements, in which we all rejoice - that in your enthusiasm for success you have perhaps lost sight of some of these ideals.
Üniversitemizde giderek artan bir şüphe var - bunu hepimizi sevindiren başarılarınızı kınamak için söylemiyorum - ama, başarma heyecanıyla, belki bu idealleri unuttunuz.
All we have to do is walk away from this in one piece!
Tek yapmamız gereken sağ salim çekip gitmek!
Mr. Walker... I have spent a lifetime... trying to persuade the white man that he needn't fear us... that all we wanted was a chance to work... and prosper beside him... and enjoy with him the fruits of this great land.
Bay Walker... bütün ömrümü... beyaz adamları, bizden korkmalarına gerek olmadığına... tek istediğimizin iş bulup... onlarla birlikte refaha kavuşmak ve bu yüce toprakların nimetlerinden... onlarla birlikte yararlanmak olduğuna ikna etmek için harcadım.
The symbol of our status is embodied in this pass which we must carry at all times but which no European even has to have.
Statümüzün sembolü, daima taşımak zorunda olduğumuz ama Avrupalıların alması bile gerekmeyen bu pasaport.
After this is all over, you and Sun have a lot to talk about... and we owe you one.
Bu iş bittiğinde, Sun ile konuşacak çok şeyiniz olacak ve sana borçlandık.
This is a very strange vigil we all seem to have gathered for.
Bu hepimizi buraya toplayan garip bir uykusuzluk.
Now it seems to me, all we have to do is simply sail along this line of latitude.
Bana öyle geliyor ki, tek yapmamız gereken bu enlem boyunca ilerlemek.
The one comfort I derive from all this is that we could not have saved her. She was dead by the time we found out about Lord Edgware's murder.
Biliyor musun, benim içimi rahatlatan tek şey, onu kurtaramayacak olmamız, çünkü Lord Edgware'in öldürüldüğünü keşfettiğimiz sıralarda ölmüş bulunuyordu.
He must have knowledge. We all must, now... if we're to see clearly what is being done and to whom... in this country.
Bilgilenmeli, artık hepimiz bilgilenmeliyiz eğer bu ülkede neyin nasıl ve kime yapıldığını açıkça görmek istiyorsak.
We'll have to explain that this is all a terrible mistake.
Bunun korkunç bir hata olduğunu açıklamamız gerek.
All right, Carole, this is the best we have to work with.
- Pekala, Carole kullanabileceğimiz en iyi şey bu.
Now all we have to do is follow this and I'm home.
Şimdi tek yapmamız gereken bunu takip etmek sonra da evdeyim,
All we have to do is navigate this ship safely through one orbit!
Tek yapmamız gereken güvenli bi'şekilde yörüngede bir tur atmak!
This warehouse is all we have left now.
Elimizde sadece bu depo binası kaldı şimdilik.
this earth- - ruined and gutted as it is- - it's all we have left.
Bu dünya olduğu gibi yanıp kül oldu. Bu elimizde kalanın hepsi.
And the activity going on all around suggests that we have recognized there is not going to be an easy, painless or quick way out of this struggle.
Ve aktivite her yerde oluyor, bizi tanımasını öneririz.. bu kolaya ve acısız olmayacak.. ya da bu mücadele daha hızlı bir şekilde olmayacak.