English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ T ] / This is all wrong

This is all wrong Çeviri Türkçe

306 parallel translation
This is all wrong.
Bir yanlışlık var.
Dave, this is all wrong.
Dave, hata yapıyorsun.
This is all wrong.
Bu tamamen yanlış.
This is all wrong.
Bütün bunlar yanlış.
This is all wrong.
Tüm bunlar yanlış.
- This is all wrong.
- Bu tamamen yanlış.
- This is all wrong.
- Hepsi yanlış.
Do you know why? Because you've somehow developed into a good guy, and you know this is all wrong.
Çünkü bir şekilde iyi bir adama dönüştün ve bunun tümüyle yanlış olduğunu biliyorsun.
This is all wrong!
Normal değil!
I'm sorry, Paul. This is all wrong.
Üzgünüm Paul, bunların hepsi yanlış.
Somehow this... this is all wrong.
Bir şekilde bunlar... her şey yanlış.
No. No, this is all wrong.
Hayır, hayır bunlar yanlış.
This is all wrong!
Bu çok yanlış!
This is all wrong!
Bu tamamen yanlış!
This is all wrong.
Kesinlikle yanlış.
This is all wrong, this is.
Hepsi onun yüzünden!
- This is all wrong, Scully.
- Bunların hepsi yanlış Scully.
Because you've somehow developed into a good guy, and you know this is all wrong.
Çünkü bir şekilde iyi bir adama dönüştün ve bunun tümüyle yanlış olduğunu biliyorsun.
damn, I wish I could respect that look, this is all wrong, it's all wrong
Lanet olsun! Keşke ben de buna saygı duyabilseydim. Bak, bu yanlış.
- This is all wrong.
- Bu çok yanlış.
This is all wrong!
Tüm bu yaptıklarımız hataydı.
This is all wrong! I should go.
Gitmeliyim.
This is all swell, but you're peddling your fish in the wrong market.
Hepsi iyi de, sen yanlış kapıyı çaldın.
This is all wrong.
Bu yaptýđýmýz çok yanlýţ.
Looks like this method of mine is all wrong.
Görünüyor ki maden metodu tümüyle yanlış.
Doc, this marriage is all wrong.
Doktor, bu evlilik doğru değil.
This story is all wrong, Mr. Bannion.
Anlatılanlar hiç mantıklı değil Bay Bannion.
What you wore when you saw him this morning is all wrong now.
Bu sabah onunla konuşurken giydiğin şey artık işe yaramaz.
- This all is wrong.
- Bu yaptığımız doğru değil.
You've proved to me all this ultra-violence and killing is wrong, wrong and terribly wrong!
Tüm bu şiddet ve öldürmenin yanlış yanlış ve feci derecede yanlış olduğunu bana kanıtladınız.
Tonight I'd like to talk to you about... oh, uh... Excuse me, this is all wrong.
Affedersiniz, ters oldu.
This shade is just wrong against all these slick surfaces.
Işığın yol açtığı gölge, bozuk zemini daha da kötü gösteriyor.
You will do as you please, and I am ready to suffer all your violence but I beg of you to believe that if there is any harm done, I am the only one guilty and that your daughter has done nothing wrong in all this.
Ne istiyorsanız onu yapın. Hoşunuza gidecekse bana uygun göreceğiniz her türlü işkenceye hazırım. Ama bana inanmanız için yalvarıyorum, eğer ortada bir suç varsa sorumlusu sadece benim, asla kızınız değil.
This one really is all wrong.
Bu gerçekten hiç uygun değil.
There are even those who don't have a single lira here. But those who have, all know where to place them. Because of this, they will never say it is their fault if things start going wrong.
Burada, tek bir lirası bile olmayanlar var ama olanlar, nereye yatırması gerektiğini biliyorlar bu yüzden de, işler kötüye gitmeye başlarsa hiçbiri hatalı olduğunu düşünmeyecek.
This is wrong, all wrong.
Bu yanlış, tamamen yanlış.
This war is all wrong.
"Bu savaş tamamen yanlış."
Your wanting to bring him back in this family is all wrong.
Onu bu aileye tekrar katmak istemen çok yanlış bir hareket.
- What is all this? - The police have got it wrong.
- Nedir bütün bunlar?
This guy is all wrong.
Bu herif yanılıyor.
I know where this is going and it's all wrong.
Ne olduğunu biliyorum ve yanlış.
If the hair follicles are going in this direction and the razor is too then they're shaving in the direction of the beard, not against it. So I've shaved the wrong way all my life.
Bu da bütün hayatım boyunca yanlış tıraş olduğumu gösteriyor.
I know that, but Rom is convinced all humans look down upon Ferengi and by allowing me to come on this trip you can prove him wrong.
Bunu biliyorum, ama Rom'un inandığı şey tüm insanların Ferengilere yukarıdan baktığına ve bu gezintiye izin vererek yanlış yaptığına inanıyor. Onun yanlış düşündüğünü kanıtlayabilirsin.
This is all about David. There's something wrong with him.
- O çocukta bir tuhaflık var.
Now, if you want to lock him up... you better find proof he's done something wrong... because right now, all you have is... a telephone number and this... and this doesn't prove a thing, except that... he is what he told you he was.
Eğer unu tutuklamak istiyorsan.. .... onun yanlış yaptığına dair daha iyi kanıtlar bulmanız lazım. Çünkü şu an için sizin sahip olduğunuz tek şey bir telefon numarası ve bu hiçbir şeyi kanıtlamaz sadece kim olduğuna dair size anlattıkları hariç.
Simon, we've been doing it all wrong, brother. The whole package. This is not the way.
Simon, yaptığımız her iş yanlış kardeşim, bütün hepsi, yolu bu değil.
And this country, the people, the media, we all chug along like nothing is wrong.
Ama sinirli. Mesleği denkleri tarafından ciddiye alınmadığı için sinirli ya da hiç kimse tarafından.
This is comin'out all wrong.
Öyle demek istemedim.
This divine vengeance crap is all wrong.
Bu ilahi intikam saçmalığı baştan aşağı yanlış.
This is the day you prove all of us who doubted you wrong.
Bugün, senin yanlış olduğunu düşünenlere kendini kanıtlayacağın gün.
She's on the left... look, this is coming out all wrong.
O, sol tarafta... Bak, bunlar yanlış gibi geliyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]