This one's on the house Çeviri Türkçe
71 parallel translation
It seems that house on Staten Island... the one I saw... was burned down this afternoon.
Görünüşe göre Staten Island'daki ev, hani o görmüş olduğum bu akşamüstü yanmış.
This one's on the house.
Evdeki bu şey.
This one's on the house.
Bu, şirketten.
You let people flatter you as heir to this house, then went and smeared mud on all our faces, getting one of the young men hurt, and nearly getting arrested.
Sen insanların, seni bu evin mirasçısı olduğa dair pohpohlamasına izin verdin, sonra gittin ve bizlerin yüzlerini lekeledin, Gençlerden birini yaraladın, ve neredeyse yakalanıyordun.
No, no, no. This one's on the house. Nobody'd believe it.
Hayır, hayır, hayır, Bu benden olsun.Zaten kimse buna inanmaz.
This one's on the house. It's free.
Bu seferki benden, bedava.
Lady, if you're game for this one, he's on the house.
Bayan, bunu da yemek isterseniz, benden.
This one's on the house.
Bu da şirketten.
- This one's on the house.
- Bu bizden.
This one's on the house.
Teşekkür ederim.
This one's on the house.
- Bu da bizim ikramımız.
This one's on the house.
Bunu o evdeki biri yapabilir.
And this one's on the house.
Hesap da bizden.
- This one's on the house.
Bu şirketten.
This one's on the house.
Benden olsun.
- This one's on the house.
- Bu seferki benden.
This one's on the house.
Bu evimdeydi.
This one's on the house if you do me one favor.
Bu bizden eğer bana bir iyilik yaparsan.
This one's on the house.
Bu şirketten.
First one's on the house. Is this dump open?
- Burası açık mı?
Grissom said he was just evaluating you on processing this one room, so... I figured maybe you could use some help with the rest of the house.
Grissom az önce senin bu odayı incelediğini söylemişti, bu yüzden bende evin diğer kısımları incelemede benim yardımıma ihtiyacın olur diye düşündüm.
tell you what, this one, it's on the house.
Bak ne diyeceğim, bu, şirketten.
You know you're parked in front of my house, this one's on the arm.
Evimin önüne geldin. Bu zarar için.
No, don't worry, this one's on the house.
Endişelenme, bu bizden.
This one's on the house, right, Gypsy boy?
Öyle değil mi, Çingene çocuk?
This one's on the house.
Bu seferki bizden olsun.
There's only one way to win the war on dirt in this house.
Bu evdeki pisliğe karşı savaşı kazanmanın tek bir yolu var.
This one's on the house.
Hesabınız şirketten.
Can you draw a map to Sissy's house on my hand and a map to the hospital on this one?
Bu elime Sissy'nin evine giden yolun haritasını, buna da hastaneye giden yolun haritasını çizer misin?
After all the key to this whole project is... on the one hand your mother's property... she's a partner... and on the other Zacharias'house... which now belongs to the municipality...
Ne de olsa bütün projenin yerinde... annenin arsası, ki o da ortak, ve Zacharias'in evi vardı. O da öldüğüne göre artık orası belediyenin yeri.
This one's on the house.
Müessesemizin ikramı.
- This one's on the house.
- Bunlar bizden. - Jules.
I'll tell you what, this one's on the house, if... you promise not to do anything stupid.
Bir anlaşma yapalım. Bu seferki benden olsun. Aptalca bir şey yapmayacağına söz verirsen tabii.
This one's on the house, Darwin.
Bu müessesemizden olsun, Darwin.
This one's on the house, Miguel. Congratulations.
Tebrik ederim, Miguel.
On the episode of Doctor Who that I did, it was one basic sort of bus type thing, and for the Catherine Tate show we actually filmed in someone's house, so for something like this is brilliant.
Doctor Who setinde ki gibi, basit bir otobüs tipi şey ve biz Catherine Tate show için birinin evinde çekim yaptık, bu nedenle böyle bir şey için harika.
Well, this one's on the house.
- Müesseseden olsun.
Who's the one who put the down payment on this house?
Bu evin ödemelerini kim yaptı?
This one's on the house.
Sen evin oradaki.
Okay, but you just signed a one-year lease on this place, and you're buying a house across the street.
Peki. Ama bir yıllık kira kontratı yaptın ve sokağın karşısında bir ev satın alıyorsun.
The word I hear is that this house is number one on the list.
Duyduğuma göre de burası listenin başındaymış.
The word I hear is that this house is number one on the list.
Duyduğuma göre de listenin başında burası varmış.
This was clearly designed as a shot across the bow for those who might step forward, those unnamed analysts who said that pressure was put on them by the White House, for example, would think twice about having their own family's name dragged through this particular mud.
Bu öne çıkan kişilere, Beyaz Saray tarafından baskı gördüklerini söyleyen isimsiz analistlere açılan, onları ailelerinin soyadlarını kullanmalarından alıkoyacak ve bu iftiraya bulaştıracak apaçık bir uyarı ateşidir.
You actually trying to beat the house on this one?
Gerçekten de bundan kurtulmaya mı çalışıyorsun?
This one's on the house.
Ben hallettim.
On one condition though you'll wear what i ask you to there's one designer in this house... booking in the name of rahul sareen? Vert good idea!
Çok güzel.
This one's on the house.
Bu müessesemizden.
This one's on the house.
Bu benden olsun.
This one's on the house.
Bu bizden.
Well, this one's on the house.
Merak etme, bu şirketin ikramı.
This one's on the house.
- Bu seferki benden.