To no avail Çeviri Türkçe
137 parallel translation
We've tried to trace the origin of this wrapper in every coffee shop and grocer's within a two-kilometre radius, to no avail.
İki kilometre çaplık alandaki kahve dükkanı ve marketlerde araştırma yaparak nereden... alındığını anlamaya çalıştık. Ama bir şey bulamadık.
You've tried before to no avail.
Daha önceden denediniz ama bir sonuç alamadınız.
Scotty's been making a wonderfully brave attempt... to show me the way a ranch is run, but to no avail.
Scotty bana harika bir şekilde cesaret veriyordu... Çiftliği işletmek adına, gel gör ki bir yararı yok.
The detective did everything he could, to no avail.
Dedektif yapabileceği her şeyi yaptı. Hiçbir sonuç çıkmadı.
We've offered to make peace with Zahgon, but to no avail.
Zahgon'a barış teklifinde bulunduk, ama bir yararı olmadı.
He tried everything, but to no avail.
Her şeyi denedi, ama nafile.
They kept trying to break it but to no avail. A mouse ran by and wagged her little tail ; the egg rolled, fell down and broke.
Yaşlı kadın da uğraştı ancak o da başaramadı.
Brantink helped me, but to no avail.
Brantink bana yardımcı oldu, ama bu da fayda etmedi.
We could talk for hours to no avail, because that isn't the problem.
Saatlerce boşuna konuşabiliriz, çünkü sorun bu değil.
They demanded weapons from the army, to no avail.
Ordudan silah istediler, ancak işe yaramadı.
The wolf struggles to no avail.
Kurt boş yere mücadele ediyor.
Bruno went broke for her, but to no avail.
Bruno kızın peşinde tüm parasını çarçur etti, ancak hiçbir işe yaramadı.
Alas, my science was to no avail.
Yazık, ilmimin hiç bir faydası olmadı.
- To no avail.
- Hâlâ bir sonuç yok.
We have been complaining to our chief, Professor Vergerus, for years to no avail.
Şefimiz Profesör Vergerus'a yıllardır yalvarıyorduk. Ama sonuç alamamıştık.
"Power and wealth are to no avail"
Güç ve zenginlik neye yarar
The police have questioned Dudley and Mel to no avail.
Polis, Dudley ve Mel'i boşu boşuna sorguladı.
She insists he desperately needs special care... but it is to no avail.
Zelig'in özel bakıma ihtiyacı olduğunda ısrar eder... ama bunun bir yararı olmaz.
I tried to make him fear himself but to no avail.
Kendisinden korkması için çok çabaladım ama hiçbiri fayda etmedi.
You work like a dog, but to no avail.
Köpek gibi çalışıyorsun ama nafile.
For hours, the experts tried to find some way to unwedge the vehicle, but to no avail.
Uzmanlar saatlerce aracı kurtarmanın yolunu aramışlar ama başaramamışlar.
It will be to no avail, however.
Ancak, hiç bir işe yaramayacak.
I have researched the customs of 5,000 cultures to no avail.
Beş bin kültürün geleneklerini inceledim ama sonuç elde edemedim.
I removed my mask as a gesture of remorse... but it was to no avail.
Pişmanlık işareti olarak maskemi çıkardım ama faydası olmayacaktı.
And as for Linda, she drove upstate to Wampsville and pleaded with Kevin to take her back... but to no avail.
"Yâr dedikleri uzak diyarlara göçmüşse" Linda'ya gelince Kevin'in çiftliğine gidip onu da yanına alması için dil döktü... "Geçmek bilmez saatler..." ... ama bir türlü ikna edemedi.
I looked all over and I asked everyone, but to no avail.
Her yere baktım ve herkese sordum, ama boşunaydı.
For me, begging for the eggs to no avail was very unpleasant ;
Yumurta dilenmek benim için hiç de hoş değildi.
"Family and staff expend all their efforts... " in endeavouring to draw her out of this state of unfettered morbidity, " but to no avail.
Aile ve hizmetliler onu bu kör hastalıktan çekip kurtarmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyor olsa da, nafile.
He repeatedly tried the combinations to no avail.
Sürekli şifreleri deneyip bir türlü açamıyordu.
I tried once, twice but to no avail
Bir kere iki kere denedim ama kâr etmedi.
Even the most advanced techniques of medical science were to no avail.
En ileri seviye ilaçlar bile durumunu düzeltemiyordu.
But it was all to no avail.
Ama boşuna hepsi oldu.
Though the tyrant rants and rails It is all to no avail I am the evil maharajah!
Kızıp köpürse de zorba Faydası yoktur ona Ben kötü kalpli mihrace!
I believe you did everything to prevent these murders to no avail.
Yaptığın her şeyin bu katilleri engellemek için olduğuna inanıyorum.
But our efforts were to no avail.
Ama çabalarımız fayda etmedi.
To no avail.
Boşuna.
I begged him to let me off the hook, to no avail.
Bana hiç faydası olmayan bu cendereden beni azat etmesi için yalvardım.
His Excellency has made repeated attempts to contact her, to no avail, save a large sum of money...
Ekselansları yine de onunla görüşmek için gitmenizi istiyor. Çok para ayırdı.
To no avail, it seems.
Görünüşe göre boşuna uğraşmış.
For that, gentlemen, I have relied upon your good offices, to no avail, it seems.
Bunun için size güvenmiştim beyler. Ama anlaşılan, boşunaymış.
I've tried to be different, but to no avail.
Farklı olmaya çalıştım fakat hepsi boşunaydı.
Both the CIA and the KGB tried to find her, but to no avail.
Hem CIA hem de KGB onu aradı ama bulunamadı.
1 43. trying to reach them from 5 days, to no avail.
143. tabur zaten 5 gündür onlara ulaşmaya çalışıyor.
"for if the great are powerless to save us from this tyrant... how can one of no account avail?"
"Eğer ileri gelenlerin bizi zorba hükümdardan kurtarmaya gücü yoksa... böyle önemsiz birinin ne faydası olacak?"
But my Scotch blood is working right this minute... and it tells me that there is one thing in your life that's worrying you... something that you find very difficult to handle... because all your strength and your courage... and your authority in the town seems to be of no avail.
Ama tam bu dakikada İskoç kanım devreye giriyor ve bana hayatınızda sizi endişelendiren bir şey olduğunu söylüyor üstesinden gelmeyi çok zor bulduğunuz bir şey çünkü bütün gücünüz, cesaretiniz ve kasabadaki yetkiniz beyhude görünüyor.
He believes that no man should possess another human being and has even offered the key of his apartment to Strindberg so that he may avail himself of Przybyszewski's common-in-law wife,
Hiç kimsenin başka bir insan üzerinde hâkimiyet kurmaması gerektiğine inanıyor. Ve hatta Strindberg'e, kendisini Przybyszewski'nin gayri resmi karısına sunması için dairesinin anahtarlarını bile teklif etti.
To no avail.
Nafile.
But it was of no avail. My mother had to go.
Ben doğduğumda, dayım bizi evine kabul etmişti.
I could not bear to see it I tried to advice but of no avail
Kaç kere akıl verdim ama dinlemiyor.
Then my mother asked me to father a son, so that she'd become all right I fathered a son, but of no avail
Sonra annem papazdan oğlu için dua istedi ve o düzelmeye başladı İşe yaramaz bir oğul babasıyım
No, I mean when are you planning to avail yourself of some of our trade?
Hayır, demek istediğim aramızdaki işten ne zaman fayda sağlamayı planlıyorsun?