To say the least Çeviri Türkçe
602 parallel translation
- To say the least.
- Aynen öyle. - Beraber arayalım mı?
It is, to say the least, most uncommon.
Bu kesinlikle çok sıradışı bir şey.
Your behaviour, to say the least, has been most strange.
Davranışlarınız da en hafif tabiriyle tuhaf.
It certainly was rather odd, to say the least.
En hafif tabiriyle oldukça tuhaftı.
A rare wench, to say the least.
Söylemek gerekirse eşsiz bir parça.
Doesn't it strike you that your actions were, to say the least, unprecedented?
Davranışlarının emsalsiz olması seni de şaşırtmıyor mu?
But to say the least, Mr. Hong is noble and arrogant when making friends with others
Ama şunu söyleyebilirim, Bay Hong asil ve kibirli. Özellikle başka arkadaşlarıyla birlikte!
I know Mr. Enderby's rich but he's, well, rather eccentric, to say the least.
Bay Enderby varlıklı adamdır ama, bilirsiniz, biraz tuhaftır.
Your, uh, behavior sounds exemplary to say the least, the very least.
Bana anlattığınız davranış biçimi kesinlikle kusursuz görünüyor.
Which to say the least is very unlikely. I hope!
Ki son söylediğim umarım artık olanaksız!
- It was indiscreet to say the least.
En hafif tabiriyle patavatsızlık bu.
A well-trained priest, his rhetoric is slick to say the least.
Eğitimli bir rahip, usta en azından konuşma sanatında.
- To say the least.
- En azından.
But a geological oddity, to say the least.
Jeolojik bir tuhaflık.
To begin with, your methods of dating the past are crude to say the least.
İlk olarak, geçmişi tarihlendirmedeki metodlarınız basitler.
Highly irregular, to say the least, captain.
Tamamen ilgisiz, böyle söylemek.
The object of my amorous passion has never been so worthless, to say the least.
En kibar şekilde söylersem, âşıkane tutkumun öznesi hiçbir zaman öyle değersiz olmadı.
To say the least.
En azından...
I tell you that Groppi was always half-crazy half-crazy to say the least.
Groppi'nin yarı deli olduğunu hep söylerdim. "Yarı deli" yetersiz kalır.
I mean to say, you understand, that... the results of this encounter were, to say the least of it... extremely fruitful.
Anladınız siz... bu rastlaşmaların sonucu nereden bakarsanız bakın... çok verimliydi.
That is unusual. to say the least.
Olağandışı bir durum, en azından.
Suspected, to say the least.
Kısaca şüpheli.
The Ecumenicals are an undisciplined ultra-left gang whose leader is an eccentric, to say the least.
Bu örgüt, kararlarını tuhaf bir adamın aldığı aşırı solcu ve disiplinsiz bir çetedir.
- A grim prognosis, to say the least.
- Acımasız müneccim en son konuşur.
- To say the least.
- Muhteşem.
Well, to say the least, this is an incredible coincidence.
Bu inanılmaz bir tesadüf.
Well, to say the least, this is an incredible coincidence.
Şey, en iyi deyişle bu inanılmaz bir tesadüf.
Inside the tank, the subject wore a heavy glass bubble and you would have thought the whole contraption uncomfortable to say the least.
Tankın içindeki denek kafasına ağır bir cam küre takmıştı. Bütün bu aygıtlar oldukça... rahatsızlık verici gözüküyordu.
But this offensive means a huge redeployment of troops which to say the least would be difficult at this time.
# Ama bu taarruz, birliklerin büyük çapta yeniden mevzilenmesi demektir... #... ki, bu zamanda, çok zor.
A little unorthodox, to say the least, but interesting if you can amplify on it.
Biraz alışılmışın dışında ama detaylandırırsan ilginç olur.
At least say you're sorry you can't go to the depot with me.
Beni istasyona kadar geçiremediğin için üzgün olduğunu söylemeni.
What I'm trying to say, Dr. Gifford, is that until the treatment Mrs. Cunningham... is now getting brings out the causes of her unconscious rejection and resolves them... we can't send her to Illinois or any state without the least chance of her getting well.
Şunu demek istiyorum Dr. Gifford. Bayan Cunningham'ın şu an aldığı tedavi bilinçaltından gelen reddedişinin sebeplerini ortaya çıkarıp çözüyor. İyileşme ihtimali olmadan onu Illinois'ye veya başka bir eyalete gönderemeyiz.
There must be at least 12 people before me to say nothing of the ones who haven't been born yet.
Benden önce en az 12 kişi olmalı. Henüz doğmamış olanları saymıyorum bile.
I mean, the thing is.... lf a woman wants me to marry her she can at least say, "Please."
Yani, demek istediğim... Onunla evlenmemi isteyen bir kadın en azından "lütfen" diyebilir.
My husband used to say : If you are not gonna fire her, the least you can do is to strangle her.
Onu kovmayacaksan en azından onu boğabilirsin.
I think the least people could do is to say they're sorry, or... something.
Özür dileme nezaketini gösteren çok az insan vardır... Herhalde.
I don't know how many times we've passed each other on the stairs, but tonight I'm determined at least to say hello to you, so, hello.
Kaç kere birbirimize selam vermeden geçtik bilmiyorum,... bu sefer en azından merhaba diyeceğim.
And if I may say so, the conversion of a wagering pool on the Preakness into a code for some sinister plot to seize the government seems to me suggestive of rather lurid deductive powers to say the very least.
Ve şu askeri darbe iddialarınıza dayanak ettiğiniz şifreli... at yarışı mesajlarınıza gelince... Bir darbe olasılığını bunlara tümdengelimsel şekilde dayandırabilmeniz şok edici bir şey.
The least they could have done was to let us say hello.
Hiç değilse merhaba dememize izin verebilirlerdi.
Some people - let us say the people who work for Mr Colbert - might reasonably regard you as the person least likely to mourn his passing.
Bazı insanlar, örneğin Bay Colbert için çalışan insanlar onun ölümünden dolayı en az üzülen insanın siz olduğunuzu söyleyebilirler.
To say the least.
- Kısaca ifade etmek gerekirse.
If we were to destroy their radio... before the transmission on Wednesday night... that is to say before the convoy comes within sight... of their coast here... we should know that at least that part of the mission had been successful.
Eğer Çarşamba akşamki telsiz görüşmesinden önce... telsizlerini etkisiz hale getirirsek... bu da konvoy görüş mesafesine gelmeden demek oluyor... yani sahile... görevin en azından o bölümü tamamlanmış diyebiliriz.
I would say about a couple of hundred people, to say the least.
Evet, sanırım hepsi tamam, fakat bir dakika bekleyin, emin olayım.
- To say the least, it smacks of high-level nepotism.
üst düzey adam kayırmaçılığı
What you want to say to me... doesn't interest me in the least.
Bana söylemek istediğin şey hiç umrumda değil.
The least you should have done was to say with her yourself.
En azından onunla siz kalmalıydınız Başrahibe.
To say the very least.
Basite indirgeyerek anlat.
- I mean, at least a few years ago people who really cared about the theater... used to say, "The theater is dead." I mean, uh And now everybody's redefined the theater in such a trivial way... that, I mean
Artık insanlar tiyatroyu önemsiz bir biçimde tanımlıyor ve bu...
While I have never been a big fan of the women you date, I will say that at least they were too stupid to be harmful.
Görüştüğün kadınları hiçbir zaman çok beğenmedim ama en azından zarar veremeyecek kadar aptallardı.
At least allow me before we say goodbye to invite you all to the bullfight in Seville.
Hiç değilse izin verin, vedalaşmadan önce hepinizi Seville'deki boğa güreşine davet edeyim.
In the morning, when they had an Appell to go out from the barracks, from our group, I would say at least four or five were dead.
Sabahları grubumuzdan bizi dışarı çağırdıklarında, en azında dört ya da beşimiz ölürdü.