Treasure Çeviri Türkçe
6,123 parallel translation
Because I believe it's filled with treasure.
Çünkü içerisinin hazineyle dolu olduğuna inanıyorum.
Treasure, yeah, I know what you mean.
- Hazine, evet anlıyorum.
If it's true, me and my friends, can we take half of the treasure?
Eğer doğruysa ben ve arkadaşlarım hazinenin yarısını alabilir miyiz?
You can have all of the treasure.
Hepsini alın.
If you want to find your hidden treasure, that's the way.
Saklı hazineni bulmak istiyorsan yol budur.
The treasure.
Hazine.
The treasure!
Hazine.
People say that I'm some kind of treasure hunter.
Bazı insanlara göre ben bir çeşit hazine avcısıyım.
Treasure.
Hazine.
I will treasure our time together right now.
Şuan da birlikte geçirdiğimiz zamanlar hazine değerinde.
I treat small luxuries like hand cream as valuable indulgences to treasure.
El kremi gibi küçük lüksler, büyük hazineler kadar değerlidir.
It's time to throw on our love beads, grow out our treasure trails, go beyond the valley of the dolls.
Sevgi boncukları atmanın, hazine takibinin dışına çıkıp oyuncak bebek vadisinin ötesine geçmenin zamanı geldi.
You may not realize it, but he's a treasure.
Belki farketmemiş olabilirsin ama o bir hazine.
If you ever do find one, treasure it, keep it safe.
"Eğer birini bulursan, onun üzerine titre, onu koru."
Get me the commodore, or by God, his treasure's up in smoke!
Bana reisi getir yoksa yemin ederim hazinesi yanip kül olacak!
A treasure map.
Bir hazine haritası.
You know, Gus, we really should discuss how much of this treasure we're gonna keep.
Gus, bu hazinenin ne kadarını tutacağımızı konuşmalıyız.
After all, it was you who has steadfastly held true to the belief that someday, we would, in fact, discover treasure and hoard it all for ourselves.
Ne de olsa, kararlılıkla bir gün bir hazine bulup, onu kendimiz için saklama fikrine sadık kalan sendin.
I mean, you could argue that this is the pinnacle of our careers, I mean, we've discovered treasure.
Bunun kariyerlerimizin doruk noktası olduğunu savunabilirsin yani, hazineyi bulduk. Bundan daha iyisini nasıl yapacağız?
But my design... come off, come off. On her left breast, a mole cinque-spotted... like the crimson drops in the bottom of a cowslip. Here's a voucher, stronger than ever law could make... this secret will force him think I have picked the lock... and taken the treasure.
Mmm... fakat benim planım, hadi ama.. hadi ama... sol göğsünün üzerinde beş köşeli bir leke, çuha çiçeğinin dibindeki kırmızılık gibi, her yasadan daha güçlü bir delil, bu sırla kilidi açtığımı ve hazinesine ulaştığımı sanıcak.
Oh, Victor, you are a treasure.
Oh, Victor, sen bir hazinesin.
You've taken my greatest treasure.
En büyük hazinemi benden aldın.
Treasure Island, now, was my favourite.
Define Adası, hâlâ en sevdiğim kitaptır
To see how they do it, we have to go deeper, make ourselves about a thousand times smaller to get into their treasure house, the place where they keep the good stuff... the chlorophyll.
Bunu nasıl yaptıklarını görmek için daha derine gitmeli ve kendimizi bundan bin kat daha küçültmeliyiz. En iyi şeylerini sakladıkları hazine odalarına girebilmek için.
Doesn't look like there's much treasure left in O'Malley's Cove.
O'Malley'nin Koyu'nda pek hazine kalmamış anlaşılan.
Legend says that after Captain O'Malley buried his treasure, he didn't want to share it with his fellow pirates, so he made up one true map and 11 fake ones with the wrong directions.
O'MALLEY'NİN KOYU DENİZ MÜZESİ Efsaneye göre, Kaptan O'Malley hazinesini gömdükten sonra onu korsan arkadaşlarıyla paylaşmak istemediği için bir tane gerçek harita, 11 tane de yanlış yolu tarif eden sahte harita yapmış.
The location of Captain O'Malley's treasure has remained a secret for over 200 years.
Kaptan O'Malley'nin hazinesinin yeri 200 küsur yıldır gizliliğini koruyor.
Find the treasure.
Hazineyi bul.
Looking for buried treasure.
- Gömülü hazine arıyordum.
For buried treasure, really?
- Gömülü hazine, öyle mi?
This time I measured the exact distance from the shoreline to where the treasure is.
Bu kez sahil ile hazine arasındaki tam mesafeyi ölçtüm.
If I can't have the treasure, then nobody can!
Hazine benim olmazsa, kimsenin olamaz!
You wanna see my treasure map?
Sana hazine haritamı göstereyim mi?
He said it was all I needed to hunt for treasure.
Hazine aramak için tek gereken bu dedi.
But, Mom, listen, Beethoven's gonna help me find the treasure.
Ama anne, dinle, Beethoven hazineyi bulmama yardım edecek.
You said if I really wanted to find the treasure, I should get a dog,'cause that's what dogs do.
Hazineyi gerçekten bulmak istiyorsam bir köpek almamı, köpeklerin bu işi yaptığını söylediniz.
So he wants to hunt for pirate treasure, what's the harm in that?
Korsan hazinesini aramak istiyor, bunun ne zararı var?
He has filled Sam's head with all these crazy ideas about buried treasure and pirates, and of course none of it is real.
Sam'in kafasını gömülü hazine ve korsanlarla ilgili çılgınca fikirlerle doldurdu ve tabii hiçbiri gerçek değil.
Shouldn't you be off looking for pirate's treasure?
Korsan hazinesini araman gerekmiyor muydu?
When I find Captain O'Malley's treasure...
Kaptan O'Malley'nin hazinesini bulduğumda...
Well, that kinda depends on what your idea of treasure is.
Bu, senin hazine anlayışına bağlı.
I don't know if your dad's treasure story is true or not, but I do know something that is true.
Babanın hazine hikayesi doğru mu bilmem ama, tek bir şeyin doğruluğundan eminim.
A treasure map.
Hazine haritası.
Now, I thought I told you not to encourage him with all that treasure-hunting stuff.
Onu bu hazine avı işine teşvik etmemeni söylemiştim.
Are you on one of your treasure hunts?
Yine mi hazine avına çıktın?
That isn't a map to buried treasure, it's just a map to Patrick O'Malley's grave.
Bu gömülü hazine haritası değil, Patrick O'Malley'nin mezarının haritası.
There's no treasure.
Hazine falan yok.
Now he's out there searching for treasure again.
Şimdi yine bir yerlerde hazine arıyor.
We wouldn't be looking at all if it weren't for you bringing up all that buried treasure crap again.
Şu hazine saçmalığını yeniden alevlendirmeseydin onları aramamıza gerek kalmayacaktı.
So much for buried treasure.
Gömülü hazineymiş.
We found the treasure of Patrick O'Malley.
Patrick O'Malley'nin hazinesini bulduk.