Trees Çeviri Türkçe
8,467 parallel translation
I... There are trees here. And a cliff.
Burada bir ağaç var bir de uçurum var.
So that in itself is unusual and to have this great empty space with what look like trees and the rest coming through is quite fascinating.
Buradaki büyük boşluk, ağaca benzeyen şeyler ve diğer şeyler hiç olağan değil ve gerçekten çok şaşırtıcı.
The trees are all overgrown.
Ağaçlar dallanıp budaklanmış.
They start climbing trees, and you just pray that they don't fall and crack their head open.
Ağaca tırmanmaya başladıklarında, düşüp kafalarını yarmasınlar diye dua ediyoruz.
They survived the flood by taking refuge in the trees.
Onlar, ağaçlara sığınarak seli atlattılar.
More and more moths emerge from the surrounding trees.
Etraftaki ağaçlardan giderek daha çok güve ortaya çıkıyor.
Hair extensions growing in the trees.
- Kaynaklar ağaçlarda uzatılıyor.
I was getting an amateur blowie out in the trees, totally bored, and I saw them lugging their crap up the road.
Ormanda sakso yaptırıyordum, çok sıkılmıştım ve onları yola çıkarken gördüm.
You will not touch the trees, Roman.
Ağaçlara dokunamazsın Romalı!
Wait... our function provides for the uprooting of trees, but transport...
Bir dakika lütfen. Bizim görevimiz ağaçları sökmek ama nakliyecilik...
So this little frog lays her eggs on the leaves of trees that overhang the pond.
Yani, bu küçük kurbağa, yumurtlarını ağaçların yaprakları üzerine bırakır. Göletin yakınında bir yere.
Yeah, they have palm trees and hammocks and cocktails and sunsets, pineapples...
Evet. Palmiye agaçlari, hamaklar ve kokteyller var. Bir de gün batimi, ananaslar...
The soles of Gloria's shoes were made of natural soft rubber harvested from the Amazonian sharinga trees.
Kauçuk izi. Gloria'nın ayakkabılarının topukları Amazon ormanındaki Sharinga ağacından elde edilen doğal, yumuşak kauçuktan yapılmış.
Scoutmaster Rut had led us yet into another terrain... one with snow on the ground and trees all around us.
İzcibaşı Rut bizi başka bir bölgeye getirmişti. Yerler karlı ve etrafımız ağaçlarla çevrili bir bölge.
Let's make hairpin turns through the trees.
Ağaçlar boyunca keskin virajlar alalım.
Chongo sleeping between trees and shrubs He disappeared.
Chongo sürekli ağaç ve çalıların arasına girip çıkıyor ve sonra ortadan kayboluyordu.
Even if you know that you can make the jump this in mind will happen if someone is waiting in the trees.
Lanet olsun. Atlamayı yapacağını bilsen de, midenin bir köşesinde o şeyi hissedersin.
Later, in chains, I look back, and they're burning the huts of my village, and I see two red eyes staring back at me, out of the trees.
Sonra, zincirler içinde dönüp bakınca köyümün kulübelerini yaktıklarını gördüm. Ağaçların arasından iki kızıl gözün bana baktığını fark ettim.
I will meet you here before the moon rises above those trees...
Ay şu ağaçlarının üzerine yükselmeden seninle burada buluşacağım.
Dogs barking in wrong trees spring to mind.
Yanlış ağaca havlayan köpekler geliyor akla.
You can't see the forest through the trees, man - - not when it comes to family.
Ağaçlardan dolayı ormanı göremiyorsun, dostum. Aile söz konusu olduğunda göremiyorsun.
Trees are safe, sassenach.
Ağaçlar güvenlidir İngiliz.
The objective is to save the great trees, not the brushwood.
Amaç büyük ağaçları kurtarmaktır, çalı çırpıyı değil.
It wasn't a fire, those weren't trees, those were people.
Yangın falan yoktu, ölenler de ağaç değildi, onlar insandı.
~ Are those trees?
- Ağaç mı onlar?
Well, Ruby, it seems there are a lot of trees in the way.
Ruby, görünüşe göre yolda çok fazla ağaç var.
Trees don't just disappear, Ruby.
- Ağaçlar öylece kaybolmaz Ruby.
We will create pathways through the trees, using carefully controlled fires.
Kontrollü alevler aracılığıyla ağaçlar arasında yollar açacağız.
Sadly, trees have no moving parts and don't communicate.
Maalesef, ağaçların hareketli kısımları yok ve iletişim kurmazlar.
And that said trees have blossom and then, that turns into fruit or seeds or nuts.
Orada ağaçların tomurcuklandığını, onların da meyve, tohum veya yemiş olduğu yazıyordu. - Pekala. Ruby.
~ Right, Ruby. ~ These trees have got blossom AND nuts.
- Bu ağaçlarda hem tomurcuk var hem de yemiş. Evet.
Trees usually have rings, to tell you how old they are.
Ağaçların genelde yaşını gösteren çizgileri olur.
But what use is clever against trees?
Ama ağaçlara karşı zekamı nasıl kullanayım?
And communicate... with trees.
Ve ağaçlarla iletişim kurman.
By trees?
Ağaçlar tarafından mı?
Er, trees clean the air.
Ağaçlar havayı temizler.
These trees all appeared at once.
Bu ağaçların hepsi birden bire ortaya çıktı.
What if the trees collapse on her and kill her?
Ya ağaçlar üzerine düşüp onu öldürdüyse?
Trees aren't responding to flame-thrower.
- Ağaçlar alev makinesine yanıt vermiyor.
Trees control the oxygen on this planet.
Bu gezegendeki oksijeni ağaçlar kontrol ediyor.
The zoo whose barriers and gates have probably been mangled by the trees?
Bariyerlerini muhtemelen ağaçların ezdiği hayvanat bahçesi mesela?
I did these trees.
Ağaçları ben yaptım.
Why would trees want to kill us?
Neden ağaçlar bizi öldürmek istesin ki?
We love trees.
Biz ağaçları çok seviyoruz.
Used to take all the leaves off the trees, so they're easier to burn.
Yanması kolay olsun diye ağaçların yapraklarını dökmeye yarıyor.
It knocked a few trees over.
Birkaç ağacı devirdi o kadar.
Well, a few tens of thousands of trees over.
Aslında onbinlerce ağacı devirdi.
Trees!
Ağaçlar!
Whenever there's a planet-threatening, extra-terrestrial impact - trees!
Ne zaman gezegeni tehdit eden, dünya dışı bir etki olsa, ağaçlar çıkıyor!
The trees are not your enemy.
Ağaçlar sizin düşmanınız değil.
Try not to hit any more trees.
- Başka ağaçlara çarpmamaya çalış.