English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ U ] / Unbroken

Unbroken Çeviri Türkçe

193 parallel translation
The unbroken seals of the Pharaoh Amenophis.
Firavun Amenofis'in kırılmamış mühürleri.
And it's unbroken.
Üstelik kırılmamış.
Yes. The 14 steps down and the unbroken seals were thrilling.
14 basamak ve kırılmamış mühürler ürperticiydi.
Please verify that the seal is unbroken.
Mührün açılmadığını kontrol edin.
The bust is still unbroken and quite safe.
Büst hala sağlam ve oldukça güvende.
Unbroken in 600 years.
600 yıldır sözümüzden dönmedik.
Smooth, sleek, varnished, unbroken walls.
Pürüzsüz, kaygan, parlak, biteviye duvarlar.
You'll all turn to dust but one thing is sure, boys, Branson Bridge will stand unbroken.
Hepinizin ağzı yüzü parçalansa dahi, bir şey hiç değişmeyecek çocuklar. Branston Köprüsü daima el değmemiş olarak kalacak.
The treaty has been unbroken since that time.
Bu anlaşma o tarihten beri ihlal edilmedi.
Unbroken?
Kırılmamış halde mi?
And one fine night after a long calm voyage, unbroken by further incident... the ship approaches the end of its peaceful voyage.
Uzun ve sakin bir yolculuktan ve güzel bir geceden sonra, başka bir hadise yaşamadan... gemi huzurlu yolculuğunun sonuna yaklaşır.
The skin was unbroken, but discolored.
Derisi yırtılmamış, ama morarmış.
"The very fact that the commandment says" do not kill " makes us aware and convinced that we are descended from an unbroken chain of generations of assassins for whom the love of murder was in their blood, as it is perhaps in ours too"
"Emirde'öldürmeyeceksin'demesi gerçeği bize göstermiş ve bizi ikna etmiştir ki cinayet aşkı muhtemelen bizde de olduğu gibi kanlarında olan aralıksız bir katiller neslinin soyundan gelmekteyiz."
To have the unbroken wells an attack was necessary surprise, not only in the Antilhas Dutch, but also in Malaysia and Filipinas.
Petrol kuyularının elde tutulabilmesi için yalnız Hint Adaları'na değil, İngiliz Malayası ve Filipinlere de sürpriz bir saldırı planlanmıştı.
This old dam, ones 60 km to the north of Sedan, she is unbroken, therefore one feared that, if the water level lowered very, if it would obtain to cross the river the foot.
Sedan'ın altmış beş kilometre kuzeyindeki bu köprüye, nehrin çok sığ olmasından dolayı dokunulmadı.
A servant without respect, is like a unbroken horse, it must be disciplined.
Saygısız bir hizmetli vahşi bir at gibidir, terbiye edilmelidir.
This is the unbroken chain.
Bu, kırılmayan zincir.
Especially in the center of Berlin, almost no building was unbroken.
Şehir merkezinde hâlâ ayakta duran bir bina bulmak oldukça güçtü.
Although the army to remain virtually unbroken, the armament industries of Japan they had been destroyed.
Ordusu fiilen bozulmamış olsa da Japon savaş endüstrisi paramparçaydı.
If there's an unbroken cup somewhere I can find.
Buralarda kırılmamış bir fincan kaldıysa bulabilirim.
Therefore, I shall leave a son behind who will in turn beget other sons so the succession will be unbroken and kings will be guaranteed forever.
Bu yüzden, bir oğul bırakacağım, sonra onun da oğulları olacak. Böylece zincir bozulmayacak ve daima ülkenin başında bir kral bulunacak.
We've got an unbroken wire fence running across the north side of the island, with water on both sides.
Adanın kuzey tarafında sağlam telli çitimiz var... her iki yanı su ile de çevrili.
The chain's stronger if the links are unbroken.
Halkalar kopmazsa zincir daha güçlü olur.
It's been my experience one should not depend on an unbroken series of fortunate events.
Benim deneyimlerime göre, birisi ardarda olan iyi olaylara güvenmemeli.
There's an unbroken thread that stretches from those first cells to us.
İlk hücreden bize kadar kesintisiz bir bağdır bu.
Our emperor is the 107th of his unbroken line, right back to the celestial spirits.
İmparatorumuz, kesintisiz imparator soyunun 1 07. hükümdarıdır, kökleri gökteki ruhlara dek uzanır.
The only unbroken plate that arrived.
Kırılmamış tek tabak.
She wondered how anything could make such a long, unbroken track.
Bir şeyin nasıl böyle uzun ve aralıksız iz bırakacağını merak etti.
Leave my loneliness unbroken Quit the bust above my door
Yalnızlığımı bozma! Kapımın üstündeki büstü terk et!
Just so happens that I have three unbroken bones yet.
Daha kırılmamış 3 tane kemiğim var.
Have been an unbroken tradition here at Kent for over 50 years.
Kent okulunda 50 yıldır süregelen bir gelenektir.
Let the circle be unbroken until the day.
O gün gelene kadar, halkanın kırılmasına izin verme.
Let the circle be unbroken until the day.
Gün gelene kadar, halkanın kırılmasına izin verme.
- Huh. A night's unbroken rest might aid my welfare.
Kesintisiz olarak bir gece dinlenmek, sağlığıma yardım edebilir.
He just kept talking in one long, incredibly unbroken sentence, moving from topic to topic so that no one had a chance to interrupt.
Sonu inanılmaz bir şekilde hiç gelmeyen tek bir cümleyle konudan konuya atlayarak konuşup durduğu için hiç kimsenin bölmeye şansı olmadı.
A hush enfolds me, deep as I have known, unbroken, safe, by distant insects drone.
"Uzaklardaki arıların bal yapması gibi, " Ta derinlerden, " Aralıksız ve güvenilir bir sessizlik sarmalıyor beni.
I'm with Daniel we didn't find any unbroken crystals but we have this one and pieces of a few larger ones back in decon right now.
Daniel'a katılıyorum Kırılmamış kristal de bulamadık fakat bu ve büyük parçalı birkaçı daha araştırma için burada.
15 million years ago, seas stretched unbroken from Asia to Australia but deep below the waves huge pieces of the earth's crust were on the move
15 milyon yıl önce, denizler Asya'dan Avustralya'ya kesintisiz uzanıyordu ama dalgaların çok aşağısında çok büyük yeryüzü katman parçaları hareket halindeydi.
The power of three remains unbroken, innocents are saved.
Üçlünün gücü bozulmamış olacak ve masumların hayatı kurtulacak.
The Nullarbor plain on its southern coast has the world's longest unbroken coastal cliffs
Güney sahilindeki Nullarbor Ovası dünyanın aşınmamış en uzun falezlerine ev sahipliği yapar.
All the same, I preferred to keep my bones unbroken.
Yine de kemiklerimin sağlam kalmasını istiyordum.
- An unbroken line!
- Düz çizgi!
- Yes, unbroken.
- Evet, düz.
An unbroken line and...
Düz çizgi ve...
An unbroken line...
Düz çizgi ve...
- An unbroken one?
- Düz çizgi mi?
- Yes, unbroken.
- Evet, düz çizgi.
Unbroken yellow, straight on.
Düz sarı çizgide, dümdüz gidersin.
It's made of one unbroken piece of stainless steel.
- Evet. - Tek parça paslanmaz çelikten.
they cannot be in there This web is unbroken
- İçeride olamaz, örümcek ağı bozulmamış.
She's as lively as an unbroken coanut.
Onun için istediğin bedel ne?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]