Uncoordinated Çeviri Türkçe
48 parallel translation
There are so many overlapping and uncoordinated research organizations... it was felt that science should speak with one authoritative voice.
Birbiriyle örtüşen ve organize olmaktan uzak bir çok araştırma örgütü bulunmakta ve düşüncemiz odur ki bilim güvenilir bir ağız vasıtasıyla ifade edilmelidir.
Uncoordinated activity.
Koordinasyonsuz bir çalışma.
We'd prevail, suffering only modest losses from their remaining force, which would be badly damaged and uncoordinated.
Onları yenebiliriz, geriye kalan kuvvetleri kötü darbe yiyeceğinden, ve koordinasyonları olmayacağından biz minumum şekilde zarar görürüz.
Your facts are uncoordinated.
Olgularınız koordineli değil.
Non sequitur. - Your facts are uncoordinated.
Olgularınız koordineli değil.
The bodies are weak and uncoordinated but are capable of inflicting damage on people and property.
Vücutları kuvvetsiz ve hareket kabiliyetleri sınırlı. Ama insanlara ve eşyalara zarar verebiliyorlar.
Sometimes you feel uncoordinated and you don't feel as wonderful as everybody else.
Bazen kendini uyumlu ve herkes kadar harika hissetmezsin.
Do you ever feel like you're so uncoordinated?
Hiç kendini inanılmaz biçimde uyumsuz hissettin mi?
Some puny, little uncoordinated... Can't-make-the-football-team-so-I'll-pick-on - third-graders-and-steal-their-lunch-money... punk, jerk-off bully... that one day wakes up and realizes hes nothing.
Çelimsiz, beceriksiz futbolcu olamadığından üçüncü sınıfları soyan ve yemek paralarını çalan otuzbirci gangastercik... bir gün uyanıyor ve hiçbir şey olmadığını farkediyor.
He gets uncoordinated when he drinks, you know.
- İçtiği zaman koordinasyonunu kaybediyor.
big, uncoordinated motherfucker.
Adam iri, hantal ve çok zayıf!
Saved by the uncoordinated little brat.
Beklenmedik küçük piç kurusundan kurtulduk.
Today you're a little uncoordinated.
Bugün biraz dengesizsin.
I mean, you're not fast, you're uncoordinated, and you're easily tripped.
Demek istediğim, hızlı değilsin, kordine değilsin ve kolayca tuzağa düşüyorsun.
I'm like those parents who force their uncoordinated children to play sports.
Formsuz çocuklarını spor yapmaya zorlayan aileler gibiyim.
Makes people seem uncoordinated, accident-prone, careless.
İnsanları düzensiz, sürekli kaza yapan dikkatsiz biri gibi gösterir.
I always wanted to take dance, but I was... so gawky and uncoordinated.
Bize bilgi verir herhalde. Hep dans etmek istemişimdir ama çok sakar ve dengesizim.
I was just a bit uncoordinated, but you'd hardly notice.
Sadece biraz koordinasyon bozukluğum vardı ama çok zor fark ediliyordu.
Ice doesn't really help the uncoordinated.
Buz iyice dengemi bozuyor.
Randy was an uncoordinated bleacher leecher.
Randy uyumsuz bir "açık tribün sömürücüsü" idi.
All right, that was pretty good for uncoordinated hippopotamuses.
Pekala, düzensiz hipopotamlara göre gayet iyiydiniz.
And his stupid, uncoordinated size 10 feet.
'Oh, ve onun aptal ve kaymış 44,5 ayaklarında.'
- I'm uncoordinated, Ray.
Antrenmansızım Ray.
I'm very uncoordinated.
Çok hazırlıksızım.
"Sure. Uncoordinated kid, lethal weapon. How can this go wrong?"
Manny'nin eskrim yapmak istediğini duyunca elbette dedim dengesiz bir çocuk, ölümcül bir silahla nasıl bir sorun çıkarabilir?
Besides, you're too little and uncoordinated.
Ayrıca, çok küçüksün ve koordinasyonun yok.
- Well, Rachel, it's come to my attention... you've been given the old heave-ho by that terribly uncoordinated Finn Hudson.
Rachel, duyduğuma göre koordinasyon fukarası olan Finn Hudson tarafından şutlanmışsın.
I have no muscle, terrible allergies and am completely uncoordinated.
Kaslı değilim, birçok şeye alerjim var ve sağlıklı biri değilim.
I'm completely uncoordinated.
Hiç koordinasyonum yoktur.
I'm unattractive, I'm out of shape, I'm uncoordinated, I've never been to Europe, I'm not a college graduate, I drive a Neon...
Çekici değilim, kaslı değilim, koordinasyonum yok, hiç Avrupa'ya gitmedim, üniversite mezunu değilim, Neon arabam var...
You're uncoordinated.
Koordinasyonun yok.
You're humble, modest, comically uncoordinated.
Basit ve mütevazisin. Gülünç şekilde sakarsın.
Dee, you gangly, uncoordinated bitch, I am not getting hogtied over your lack of grace.
Dee, seni sıska, dengesiz kaltak. Senin beceriksizliğin yüzünden domuz bağı yapılmayacağım.
What my spineless friend lacks the courage to say is you're a terrible person who took advantage of his tiny size, his uncoordinated nature and his congenital lack of masculinity.
Bu omurgasız arkadaşım cesaret edemiyor ama sen insanların küçük boyutlarından, yapısız doğasından ve doğuştan gelen erkeklik eksikliğinden faydalanan korkunç bir insansın.
I guess I'll be dizzy and uncoordinated for the rest of my...
Sanırım ömrümün sonuna dek koordinatsız ve baş dönmesi- -
So uncoordinated.
Çok düzensiz.
It was more of a stiff, uncoordinated lumbering.
Daha çok sert, uyumsuz keresteler gibiydik.
Mm, the uncoordinated limbs sprawled.
Kontrol edilemeyen bacaklar böyle açılır.
Well... my daddy was just about the most uncoordinated man in the world.
Babam dünyada koordinasyonu en kötü olan insandı.
Oh, am I gonna die on a playground, like some uncoordinated child?
Koordinasyonsuz bir çocuk gibi oyun yerinde mi öleceğim ben?
Too uncoordinated for track.
Çok da plansızlar.
You're, like, all gangly and uncoordinated.
Her zaman kaba sabasın. Plansızsın.
She's surprisingly graceful for being so uncoordinated.
Bu kadar formsuz birine göre şaşırtıcı derecede zarif görünüyor.
You're all just dancing, like some uncoordinated doomsday cult, while vermin run around unchecked.
Haşerat kontrolsüzce ortalıkta cirit adarken beceriksiz kıyamet tarikatları misali dans edip duruyorsunuz hepiniz.
I was uncoordinated.
Koordinasyon eksikliği çekerdim.
Well, ever since I was little, I was always the fat, uncoordinated kid that nobody wanted on their team.
Şey, küçüklüğümden beridir, kimsenin beni takımında istemediği şişko uyumsuz biri oldum.
I've already been practicing giving students awkward and uncoordinated high fives.
Öğrencilere tuhaf ve alakasız bir şekilde "çak bi beşlik" diyerek başladım bile.
I bought Tim a skateboard and he was very uncoordinated as a young boy. There's other boys your age much better than you.
Tim küçük bir çocukken kaykaydan pek hoşlanmazdı.