Unfocused Çeviri Türkçe
107 parallel translation
Undirected, unfocused rage.
Yönlendirilmemiş, odaklanmamış öfke.
It's unfocused, not directed specifically at us.
Odaklanmamış, doğrudan bize yollanmıyor.
But It's Wild, Unfocused.
Ama vahşice, dikkatsizce.
Carmine says the third act's unfocused.
- Carmine diyor ki, üçüncü perde odak dışıymış.
You're acting kind of unfocused lately.
Son zamanlarda pek odaklanamıyorsun.
You blur your eyes like you're staring straight through the picture and you keep your eyes unfocused.
Resmi ortadan delecekmiş gibi gözlerini bulanık yaparak dikkatlice bakacaksın ve oraya tam odaklanma.
Just keep your eyes unfocused.
Sadece gözlerinle tam odaklanma.
- I am unfocused!
- Tam odaklanmıyorum!
I'm completely unfocused here.
Yani tamamen dağıldım.
And that is why this unfocused aggression worries me.
Dağınık saldırı düzenimiz bu yüzden beni endişelendiriyor.
Nog says Jake is a slovenly, undisciplined, unfocused... writer.
Nog diyor ki Jake yavaş, diziplinsiz ve dikkati dağınık bir yazar
- They're so scattered and unfocused.
- Çok dağınık ve ilgisiz oluyorlar.
Your energy's too unfocused.
Enerjin çok dağınık.
Seems a little unfocused, doesn't he?
Öyle mi? Bir şeye odaklanamıyor gibi.
The Times says many Americans feel the White House is unfocused.
The Times birçok Amerikalı'nın, Beyaz Saray'ın odağını kaybettiğini hissettiğini yazdı.
The unfocused ones and the blurry ones.
Bulanıkları ve titrek çıkanları yani.
Rather unfocused, actually.
Pek odaklanmadan, aslında.
The performances are all over the place, the camera work is unfocused.
Oyunculuk dağınık, kamera iyi odaklanmamış.
He's unfocused.
O odaklanmamış.
Yesterday was Sunday... but I've been a little unfocused and I thought it was Monday.
Dün, Pazardı ama biraz karıştırmışım, ben Pazartesi sanıyordum.
- He says I'm unfocused... and not capable ofthe psychological co ~ mmitment necessary for profiling work.
Bana odaklanma sorunum olduğunu yazmış. İz sürme işi için gereken psikolojik bağlılıktan yoksun olduğumu... Tabi ya, bağlılık!
- It makes me feel so unfocused.
Kendimi çok amaçsız hissediyorum.
This is exactly the unfocused, idealistic approach... By Mr. Markovski that's killing us dead.
Bu kesinlikle bizi öldüren, Albert Markovski'den yoğunlaşılmamış bir anlayış.
He was distracted and unfocused.
Aklı dağınık ve dikkati başka yerdeydi.
Well, listen, I was younger then, immature, little unfocused... it was six months ago, Tony.
- Evet, hatırlıyorum DiNozzo. - O zamanlar gençtim, çocuktum. Kafam karışıktı.
But it's unfocused.
Ama onun Odaklanmamış.
Tobias's actual never-nude affliction... but this perplexed the Scandalmakers audience... due to the unfocused nature of the narrator's explanation.
Ama bu Skandal Çıkaranlar seyircisini hem şaşırtmış hem de anlatıcının açıklamasının doğasına odaklanmalarını engellemişti.
" Being unfinished, they look like unfocused eyes.
" Henüz bitmediği için bir noktaya odaklanmamış gözler gibiler.
A generic, unfocused "and so's your mother" style comeback.
Çok genel, odaksız "Ben de senin annene" tarzı karşılık.
So many heedless, unfocused souls out there, so lost, so adrift.
Öyle çok aymaz, üzerinde düşünülmemiş kişiler vardı ki, öylesine kayıp, öylesine serseri kişiler.
Then all of a sudden, he got unfocused.
Sonra aniden, dikkati dağıldı.
A bit unfocused, but dedicated.
Biraz odaksızsın, ama kendini adamışsın.
It was a little unfocused, but ever since I started working with Dr. Hunter, I've gotten a lot better at it.
Biraz odaklanmam gerekiyordu ama Doktor Hunter ile çalışmaya başladığımda çok daha iyi hale geldi.
§ And here I am unfocused, females were my distraction §
§ Bense odağımı kaybetmiş durumdayım, kadınlarsa dikkatimi çalan şey §
He's really smart, but he's, uh, you know, a little unfocused.
Gerçekten akıllı ama biraz dikkati dağınık.
I'm really kind of unfocused in here, you know.
Burada kendimi tam veremiyorum, bu yüzden gidip biraz..
You're unfocused.
Dikkatin dağılmış.
What was I even doing there? how many times have I told you that a profiler Cannot do the job If the mind is unfocused?
Bir profilci odaklanamıyorsa, özel hayatında bir şeyler oluyorsa, bunun muhakeme yeteneğini karartacağını, işini yapamayacağını sana kaç kere söyledim?
No wonder she's unfocused.
Dikkatini toplayamamasına şaşmamalı.
You want to know why I'm so unfocused? So ordinary?
Neden dikkatsiz ve sıradan biri olduğumu mu, bilmek istiyorsun?
You are unfocused.
Hiç odaklanmıyorsun. Bir daha.
He's not going to end up like planless, unfocused Casey.
Plansız, odaklanmamış Casey gibi olmayacak.
- If a hit was ordered it'll go down before speeches when the crowd is still unfocused.
Suikast emri verildiyse konuşmalardan önce kalabalık henüz odaklanmamışken olacaktır.
We take this to mean the terrorists are unfocused. - No clear goals.
Teröristlerin buna yoğunlaşmadığını, belli bir amaçlarının olmadığını sanıyoruz.
She's unfocused, scribbling nonsense, living in the world of her own.
Dikkatini toplayamıyor, kendi kendine konuşuyor, sanki bir hayal dünyasında yaşıyor.
Your scarecrow is unfocused, John, because you're unfocused.
Korkuluğun odaklanabilmiş değil, John, çünkü sen de odaklanmış değilsin.
All that unfocused rage.
Bütün o odaksız öfke.
I'm feeling a bit unfocused.
Dikkatimi toplamakta zorlanıyorum.
Unfocused?
Odaklanamı... ben... ne?
I'm real unfocused.
Aklım karışık.
If anything is going on in your personal life that would cloud your judgment... My mind has never been More unfocused than it was on that campus.
Kafam, hiçbir zaman bu kampüste olduğu kadar dağınık değildi.