Unforgiveable Çeviri Türkçe
38 parallel translation
It's unforgiveable, I know.
Bu affedilebilecek birşey değil!
what I did to you, katie, is unforgiveable.
Sana yaptığım şey Katie, bağışlanacak şey değil.
- That was unforgiveable.
- Affedilemez bir şeydi bu.
Unforgiveable, Mary?
Affedilemez ha Mary?
They even planned to commit an unforgiveable crime, that is, to shoot people with bows.
Hatta onlar insanları okla vurmak gibi affedilemez bir suçu planladırlar.
This is unforgiveable.
Bu affedilemez.
My deeds are unforgiveable.
Yaptiklarim affedilemez.
I know it was unforgiveable.
Affedilmez olduğunu biliyorum.
You've done some unforgiveable things like having sex with Nate or killing Pete Fairman.
Ben Nate'le seks için hazır olmayı beklerken onunla seks yapmak gibi veya Pete Fairman'ı öldürmek gibi affedilmez şeyler yaptın.
Because some lies... are unforgiveable.
Çünkü bazı yalanlar affedilemez.
But even though he found himself in such a difficult situation, and that it is undoubtedly reprehensible and unforgiveable to feign seppuku in order to take advantage from it,
Ama Chijiiwa Motome bile çaresiz bir durumdaydı. İntihar blöfüyle para bulmaya çalışıyordu. Arkasında bir utanç bıraktı.
Running away from a ghost is an unforgiveable lack of delicacy.
Bir hayaletten kaçmak affedilemez bir davranıştır.
What I've done to you is unforgiveable, I know that.
Sana yaptıklarım ise af edilemez. Biliyorum.
That's unforgiveable.
Bu affedilemez.
The mistakes and decisions I've made are... Unforgiveable.
Yaptığım hatalar ve aldığım kararlar affedilemez.
It would be unforgiveable.
Bu affedilmez olur.
What I did to you, was unforgiveable.
ne yaptım sana, affedilmeyecek kadar.
I know what I did to Mr. McTierney is unforgiveable.
Bay McTierney'e yaptığım şeyin affedilemez olduğunu biliyorum.
Can you give me a reality show where people do horrible, unforgiveable things to each other for embarrassingly small sums of money?
Şimdi bana insanların utandırıcı bir şekilde ufak bir meblağ karşılığı birbirine korkunç, affedilemeyecek şeyler yaptığı reality şovlarına benzer bir şey yapabilir misin?
This is unforgiveable!
Bunu kabul edemem!
What they did was unforgiveable.
Yaptıkları affedilir şey değil.
But you have to accept that I did terrible, unforgiveable things.
Ama korkunç ve affedilemez bir şey yaptığımı kabul etmen gerek.
Unforgiveable, surely.
Affedilemez de olsa, evet.
What he did to me was unforgiveable, but that's certainly not your problem.
Bana yaptıkları affedilemezdi ama bu tabiki senin sorunun değil.
Judge Wargrave, I feel I... owe you an apology for... exposing your illness in such an unforgiveable fashion.
Yargıç Wargrave hastalığınızı bağışlanamaz bir üslûpla ifşa ettiğim için kendimi size karşı özür borçlu hissediyorum.
Yes, unforgiveable, I should have told you.
Evet, bağışlanamaz bir şekilde daha önce size söylemeliydim.
Well, nothing's unforgiveable.
Hiçbir şey affedilmez değildir.
What I did was unforgiveable... but my love for you... my love will... always...
Affedilmez bir şey yaptım. Ama sana olan aşkım... Aşkım her zaman...
A long time ago, I did something cruel and unforgiveable to Porthos and his mother.
Uzun zaman evvel Porthos ve annesine korkunç ve affedilemez bir şey yaptım.
What he did to you was awful, it's unforgiveable, what Combo did to you, man.
Sana yaptıkları çok kötüydü,...
What she did is unforgiveable, bottom line.
Yaptığı şey yüzünden o çocuğun hayatının üç yılını kaçırdım ben.
Forgive me, Lord, for I have been unforgiveable.
Bağışla beni, Tanrım, bağışlanmaz şeyler yaptım.
I offer apologies to Syria for the unforgiveable accusations... Are you kidding me? -... and to the president...
Bu affedilemez hata sebebiyle Suriye'den,... Başkandan ve yanlış yönlendirilen Amerikalılardan özür dilemeyi teklif ediyorum.
Because of that, I put you all at risk, and that's unforgiveable.
Bu yüzden hepinizi tehlikeye attım ve bu affedilir değil.
Or perhaps my feelings for you, unforgiveable feelings for you, will mean the Thames will take me to a different place.
Ya da belki de senin için duygularım, senin için affedilemez hisler, Bu Thames'in beni farklı bir yere götüreceği anlamına gelecektir.
To use a man's son like this, unforgiveable.
Böyle bir adamın oğlunu bu şekilde kullanmak, affedilmez.
What I did... I know it's unforgiveable.
Yaptığım şeyin affedilemez olduğunu biliyorum.