English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ U ] / Unhappiness

Unhappiness Çeviri Türkçe

321 parallel translation
Only if you're willing not if it's going to cause you the least bit of unhappiness.
Sadece sen de istersen seni mutsuz ederse asla.
As for ourselves I came into your house, my dear friend and in your unhappiness, you reached out your hand for help and in my loneliness, I took it.
Ve bize gelince aziz dostum evinize geldiğimde mutsuz olmanıza rağmen yalnızlığıma yardım eli uzattınız ve ben de bunu kabul ettim.
If later the duchess said I was the cause of her unhappiness it only goes to show the workings of a mind so tortured by the most horrible and unreasonable of jealousies.
Düşes mutsuzluğunun kaynağının ben olduğumu söylemişti çalışmam sırasında..... korkunç ve nedensiz kıskançIıklarla eziyet çektiriyordu.
That doesn't always cause unhappiness, does it?
Bu her zaman mutsuzluğa neden olmaz, öyle değil mi?
That I'm no good to her, I can only bring her unhappiness.
Onun için iyi olmadığımı, O'na sadece mutsuzluk getireceğimi.
All the unhappiness we've caused?
Sebep olduğumuz üzüntünün?
And you just can't sit and wait for unhappiness to come to an end.
Sadece oturup üzüntünün sona ermesini bekleyemezsin.
- I know I've brought you nothing but unhappiness.
- Sana mutsuzluktan başka bir şey getirmediğimi biliyorum.
You'll save yourself a great deal of trouble... and other people a great deal of unhappiness.
Kendinizi belalardan ve diğer insanların mutsuzluklarından uzak tutun.
After all these years, no word of greeting, no word of regret for all the unhappiness you've caused me. I have an appointment to keep.
Bu kadar sene sonra, ne bir selâm, ne de sebep olduğun kötülük için özür dileme.
It seems that causing unhappiness is the only thing that gives her happiness.
Onu mutlu eden tek şey etrafı mutsuz etmek sanki.
A child can forget all the unhappiness.
Bütün mutsuzluğu unutmak için çocuk olmak lazım.
He blamed me for her unhappiness.
Mutsuzluğundan beri sorumlu tuttu.
It would bring unhappiness to all of us.
Bu şekilde hepimiz mutsuz oluruz.
I don't think you meant to cause unhappiness.
Mutsuzluğa neden olmak istediğini düşünmüyorum.
Nothing counted but me, my disappointments, my unhappiness.
Benden başka hiçbir şeyin önemi yoktu. Benim hayal kırıklıklarım, benim mutsuzluklarım.
Unhappiness, I suppose.
Mutsuzluk, herhalde.
Zelda's had so much unhappiness, I hope this time it's really love.
Zelda pek çok mutsuzluklar yaşadı, umarım bu kez gerçek aşka sıra gelmiştir.
Unhappiness is our own invention.
Mutsuzluk bizim kendi uydurmamız.
Besides, my unhappiness came up very suddenly.
Üstelik benim mutsuzluğum aniden ortaya çıktı.
It makes me very proud of you to know that any unhappiness of your own could never blind you to the pain of others.
"Kendi mutsuzluğunun başkalarının acısına karşı seni asla duyarsız yapmadığını bilmek beni gururlandırıyor."
There's so much unhappiness around us.
Çevremizde çok mutsuzluk var.
And unhappiness and tragedy come to all of us some time.
Ve keder ve felaket herkesin başına değil.
Who'd want to stay in a house where there's so much unhappiness?
Bu kadar çok mutsuzluğun olduğu bir evde kim kalmak ister ki.
- You hate me for your unhappiness.
- Mutsuz olduğun için benden nefret ediyorsun.
A lot of unhappiness and very little character.
Çok mutsuz ve zayıf karakterli biri.
A curse upon the family... unhappiness and death to his descendants.
Ailenin üzerindeki lanet soyundan gelenlere mutsuzluk ve ölüm getirdi.
He need only find the cause of his unhappiness.
Tek ihtiyacı olan şey mutsuzluğunun kaynağını bulması.
Do you know what I do about unhappiness?
Mutsuzluğu ne yaptığımı biliyor musunuz?
Now that's not buying happiness. That's just buying off unhappiness.
Bu mutluluğu satın almak değil, sadece mutsuzluğu kapatmak.
They'll knock that headache out. Can't buy off unhappiness with pills.
Mutsuzluk haplarla unutulmaz.
Everywhere was unhappiness except in this little village below.
her yerde mutsuzluklar oluştu. buradaki küçük köy hariç.
It is infuriating that your unhappiness does not turn to fat.
Mutsuzluğunun fazla kilolara dönüşmemesi insanı çileden çıkarıyor.
Ιf you fear unhappiness, you're done for.
Mutsuzluktan korkuyorsan hapı yuttun demektir.
Love is unhappiness.
Aşk, mutsuzluktur.
Ladies and gentlemen, I've learned that men's unhappiness arises from the inability to stay quietly in their own room.
Bayanlar baylar, Biliyorum ki, insanın tüm mutsuzluğu tek bir şeyden kaynaklanır : Sessizce odasında kalmayı başaramamasından.
And you can't buy your own happiness at the expense of somebody else's unhappiness.
Başka birisinin mutsuzluğundan mutluluk çıkartamazsın.
Fully equipped to deal with the misery, unhappiness And stupidity on every hand.
Mutsuzluk ve aptallıkla her yerde başa çıkmaya hazırlıklısın.
He is the kind of man who breeds unhappiness, particularly in women.
Bu adamlar mutsuzluk yaratır, özellikle de kadınlarda.
Almighty God be blessed for bringing hope at the close of unhappiness.
Ulu Tanrım... en talihsiz zamanlarda umut aşılamak için, mübarek adın sonsuza dek kutsal kılınsın.
Unhappiness is the state which occurs in the human when wants and desires are not fulfilled.
Mutsuzluk, insanlarda görülen, arzuların karşılanmadığı zaman doğan durumdur.
"Unhappiness" does not relate. We must study this.
Mutsuzluk bağdaşmıyor.
Well, when I told Dr. Leibman that you didn't like the person you were he said that was the cause of most of the unhappiness in the world.
Doktor Leibman'a kendinden hoşlanmadığını söylediğim zaman... bunun dünyadaki tüm mutsuzlukların en büyük sebebi olduğunu söyledi.
So all of a sudden you're so interested in your son's unhappiness?
Ne yani, aniden oğlunuzun mutsuzluğu ilginizi mi çekmeye başladı?
More like a man who's learned to be indifferent to unhappiness.
Daha çok, mutsuzluğa kayıtsız kalmayı öğrenmiş gibi duruyorsunuz.
But you see, a man who is indifferent to his own unhappiness... is indifferent to everything.
Görüyorsunuz ki kendi mutsuzluğuna kayıtsız kimse, her şeye kayıtsızdır.
The Great Enchanter has brought unhappiness to us all.
Yüce Büyücü hepimize mutsuzluk getirdi.
A child cannot be made ugly by the unhappiness that begins it.
Bir çocuk kendisini yaratan şeyin mutsuzluğuyla çirkinleşmez.
Can you cure unhappiness, doctor?
Mutsuzluğu tedavi edebilir misiniz doktor?
This is the hour when, your eyes wide open in the darkness, you hand groping towards the foot of the narrow bed in search of an ashtray, matches, a last cigarette, you calmly measure the sticky extent of your unhappiness.
Gözlerini karanlıkta fal taşı gibi açıp, bir küllük bir kibrit kutusu, son bir sigara bulabilmek için döşeğinin bacağını elinle yoklayıp, üzerine yapışan mutsuzluğunu sakince ölçüp biçme vaktin geldi.
Unhappiness did not swoop down on you, it insinuated itself almost ingratiatingly.
Mutsuzluk, üzerine çökmedi neredeyse usulca sokuldu sana.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]