Unjustly Çeviri Türkçe
163 parallel translation
I came to save a friend of the people, who was unjustly accused.
Haksız yere suçlanmış bir halk dostunu kurtarmaya geldim.
He would not unjustly demand the death of peace-loving men of good faith and an impetuous child.
İyi niyetli ve aceleci bir çocukla barışsever erkeklerin haksız yere ölmesini istemeyecektir.
You told me yesterday that once when you were a child... your father was angry at you, quite unjustly.
Dün bana siz daha çocukken babanızın size haksız yere kızdığını söylediniz.
Many convicted unjustly.
Mahkumlar, bir çoğu adaletsiz bir şekilde hüküm giymişti.
He was so taken with the dance on the air he begun hanging his people. And unjustly.
Havada bla bla
I was afraid madam would accuse me unjustly.
Korkarım hanımefendi beni haksız yere suçluyor.
I think Caligula treated you unjustly.
Kaligula sana haksızlık yaptı.
- Then he was relieved unjustly?
- Görevden alınması haksızlık mı?
If criticised, would he feel unjustly persecuted?
Eleştirildiği zaman kendisine haksızlık edildiğini düşünür mü?
That you accused him unjustly.
Onu haksız yere suçladığınız.
Of course I accused him unjustly.
Elbette haksız yere suçladım onu.
We have to rookie unjustly been cracks.
Bu adamın çaylak olduğunu düşünmekle hata etmişiz.
Now, 10 months after his escape, take Richard Kimble, unjustly convicted of murder. Put him down on the Missouri Hills, a handyman, driving a truck for a local fuel and feed company.
Kaçışından 10 ay sonra haksız yere cinayetten hüküm giyen Richard Kimble Missiouri Hills'de yerel bir benzin ve yemek şirketinin aracını sürüyor.
And if Peyrac accused unjustly, father Kirsher will save him.
- Tanrının ellerinde istirahattedir. - Tanrı, hakikatı bilir.
Because I accused you unjustly, you were determined to prove me wrong.
Seni haksızca suçladığım için, benim yanlış olduğumu kanıtlamakta kararlıydın.
In turn, he was accused unjustly by the Minister
Ama karşılığında, haksız yere suçlanıp, cezalandırıldı
I've treated you unjustly, Oh Gauls, I will set you all free, you may go!
Size adaletsiz davrandım, ey Galyalılar, Serbestsiniz, gidebilirsiniz!
- He will not let you condemn unjustly.
Size adaletsiz bir hüküm verdirmez.
If I am to rule, keep my sanity, and hold England off the rocks, and as you say, God would not allow me to condemn unjustly.
Bu ülkeyi ben yönetiyorsam, ben tehlikelerden uzak tutuyorsam dediğin gibi, Tanrı bana yanlış hüküm verdirmez.
Master, maybe you've blamed him unjustly
Efendim, belki bir yanlış anlaşılma vardır!
Don't accuse me unjustly
Lütfen beni haksız yere suçlama
Anarchy, the mother of order, will level up what has risen unjustly.
Kargaşa, anamızın emri, haksızlık yükseldiği düzeyde olacak.
Perhaps I unjustly compare you with the scheming, greedy people who only meddle in things that do not affect them.
Yalnızca kendilerini etkilemeyen işlere burunlarını sokan, dalavereci açgözlü insanlarla seni kıyaslamakla haksızlık yaptım belki.
Monsieur, you accuse me unjustly.
Haksız bir suçlama.
As what you said, won't that be dying unjustly?
Temin dediğine göre, Bana karşı hiç şansın yok ama?
- Well, uh, all together... including monies unjustly appropriated... interest, damages, incidentals... oh, and a minor fee for our collection service... $ 166, 200.
- Evet, şey zorla alınan paralar faizler, zararlar, yan giderler ve tahsilat hizmetimiz için ufak bir ücret dahil 166.200 $.
There are also students, maybe unjustly chased by the police
Ayrıca öğrenciler, Belki polisler tarafından kovalanmışlar.
He is an innocent man, unjustly accused.
O haksız yere suçlanan masum bir adam.
we accused him unjustly?
- Yani biz hatalı mıydık? Onu boş yere mi suçladık?
Unjustly accused of violating the neutrality of Mexico, Walker was put on trial.
Ve haksız yere Meksika'nın tarafsızlığına saldırıda bulunmakla suçlandı, mahkemeye çıkarıldı.
May I say how much I mourn for your lot, and bid you remember others before you who have died unjustly.
Kaderinize ne kadar üzüldüğümü ve sizden önce de haksız bir şekilde ölen diğerlerini size hatırlatmak istediğimi, ifade edebilir miyim?
A crew member was being held unjustly.
Mürettebatımızdan biri, haksız yere tutuluyordu.
We've been at cross purposes, suspecting each other unjustly.
Birbirimizi yanlış anlayıp, haksız yere birbirimizden şüpheleniyoruz.
My father is simply an innocent man who is unjustly accused.
Babam haksız yere suçlanan, masum bir adamdır.
I represent the Association of People Unjustly Evicted Exploited and Generally Fucked Over.
Haksız Yere Evinden Edilmiş, Sömürülmüş Ve Genel Olarak Sikilmiş,... -..
Because you were unjustly unhappy, and you can sacrifice your happiness, your life to a love that's out of reach.
Çünkü haksız şekilde mutsuzdun ve mutluluğunu, hayatını, ulaşamayacağın bir sevgi uğruna feda edebiliyorsun.
Do you feel you were unjustly tried as an accomplice?
Suç ortaklığından haksız yere yargılandığınızı düşündünüz mü?
It's my duty, after all, as a human being to enlighten the darkest depths of experience to expose certain secrets unjustly hoarded by others.
Buna rağmen insanların adeletsizce kendilerinden gizlenen karanlık varlıkların ve sırların var olduklarını bilmelerini sağlamak görevimdir.
Maybe he didn't see them solely as Jews... but fellow human beings and colleagues... who were being unjustly persecuted.
Belki onları sadece Yahudi olarak görmemiştir de haksız yere zulmedilen insanlar ve meslektaşları olarak görmüştür.
Instead, he has to fight for his life when he's unjustly accused of a murder... and suddenly ostracized by the community.
Bakın! İşte orada! Bunun yerine, haksız bir şekilde cinayetle suçlanıp halk tarafından dışlanmış ve hayatını kurtarmak için savaşmak zorunda kalmıştı.
Any of you officers or chiefs feel you've been unjustly caught up in this thing, you stand with me now.
Aranızdaki subay ve amirlerden, yanlışlıkla bu işe dahil olduğunu düşünen varsa,... yanıma geçebilir.
To stand, like I am, in front of a jury of 12 good people to plead the case of an innocent man who's been unjustly accused.
12 iyi insandan oluşan jürinin karşısında olmayı, şu anda olduğum gibi,... haksız bir şekilde suçlanan masum birini savunmayı.
- Thou deals unjustly with me.
- Bana dürüst davranmıyorsun.
- You charge me most unjustly.
- Bana haksızlık ediyorsun.
- Not unjustly, I hope.
- Haksız yere olmaz umarım.
"once he has gained the reputation that has been so unjustly given to me."
"insanın yapacağı bir şey kalmıyor."
You treated me unjustly over the- - About the woman.
O kadın konusunda bana haksızlık yaptınız, Sayın Belediye Başkanı.
I'm going to do yoy a favor, because you're an unjustly imprisoned man.
Ben de sana iyilik yapacağım çünkü hapse girmen pek adil değil.
"... finds himself in Padua... moves miraculously to Lisbon... where his father, Martin de Bullones... has just been unjustly condemned to death... for killing a man.
San Antonio kendini Padua'da bulur ve mucizevi bir şekilde Lizbon'a gider. Babası Martin de Bullones'in, haksız yere adam öldürmek suçundan yargılanıp, idama mahkum edildiği yere.
Well, uh... basically, we met her on a visit to another planet..... during which we were imprisoned, unjustly, and Linea helped us escape.
Aslında... temel olarak, biz onunla başka bir gezegeni ziyaretimiz esnasında tanıştık, hapse atılmıştık, haksız olarak, ve Linea kaçmamıza yardım etti.
Well, surely there was nothing wrong with that if you were imprisoned unjustly.
Aslında, bunda kesinlikle yanlış birşey yok, eğer haksız olarak hapse atılmışsanız.