Unkempt Çeviri Türkçe
52 parallel translation
Dirty and unkempt and in rags.
Paçavralar içinde, kirli ve saç baş dağınık.
That's why he leaves his wife and goes around unkempt, in dirty shirts.
Bu yüzden karısını bile terk etti. Üstü başı pis, dağınık bir halde geziyor.
If I may suggest, it ill befits the propriety of your high office to be seen with these unkempt wenches.
Eğer önerebilirsem, bu paçoz kızlara görünmek... yüksek memurunuza daha uygun düşer.
Past noon, you unkempt lout.
Öğlen oldu seni paçoz herif.
You're filthy and unkempt.
Pasaklı ve derbedersin.
At last we came to an area that seemed more wild and natural... where very large trees had blanketed the sparse unkempt grass with fallen leaves.
Sonunda dev ağaçların dökülmüş yapraklarıyla dolu daha doğal ve yabani bir yere vardık.
That's an unkempt and gloomy and dreary plant...
Evet ama, çok iç karartıcı, hırpani ve yavan bir bitki o...
Now please, please arrange your thoughts and let me know, in their due sequence, exactly what those events are, which have sent you out unbrushed and unkempt, with your dress boots and waistcoat buttoned awry, in search of advice and assistance.
Şimdi lütfen lütfen düşüncelerinizi toparlayın ve bana botlarınızı giyip taranmamış saçlarınızla ve yanlış iliklenmiş yeleğinizle sizi buraya getiren olayların münasip sırasıyla nasıl gerçekleştiğini anlatın.
I will not have an unkempt boy at my table.
Soframda paçoz bir çocuk istemiyorum.
This unkempt youngster just might be onto something.
Sanırım bundan birşey çıkabilir.
This elegance is found here in the basement of this... unknown, unkempt, unpublished, unfortunately brilliant ill-mannered brat!
Bu zerafet bu... malesef bu parlak, hasta beyinli bir yumurcak tarafından bilinmedik, dağınık, bir bodrumda bulundu ve yayınlanmadı!
Nervous... arrogant... vain... unkempt... unhealthy... self-satisfied... full of longing... spent... - strange.
Sinirli... kibirli... mağrur... bakımsız... sağlıksız... kendini beğenmiş... özlem duyan... yoldan çıkmış... yabancı.
Unkempt out-of-date White trash
Dağınık tarihi geçmiş beyaz çöplük
I only saw him for a couple of microts, but I recognised the unkempt uniform,
Onu sadece bir kaç saniye gördüm ama dağınık üniformasından tanıdım.
Irrational and emotionally fragile by nature, female co-workers are a peculiar animal. They are very insecure about their appearance. Be sure to tell them how good they look every day, even if they're homely and unkempt.
Mantık ve duygusal olarak kırılgan olan kadın meslektaşlarımız özel bir hayvan türüdür dış görünüşleri ile ilgili her zaman güvensizlerdir onlara her gün ne kadar güzel göründüklerini söylemeyi unutmayın ne kadar süssüz ve derbeder olsalar bile
Five-foot-five, no pants... unkempt, portly.
Burada bir koşucumuz var. Hemde pantalonsuz... Dağınık, parça pinçik halde.
Isn't this a bit unkempt?
Dağınık biraz.
Left with little time to attend to himself he gradually became unkempt and grimy.
Kendisine bakacak çok az zamanı kaldığı için... giderek bakımsız kalmış ve... kirli biri olmuştu.
Or is it too unkempt?
Yoksa çok mu kaba?
Food cartons, sleeping bags not rolled up, everyone's very scared and... unkempt.
Yemek artıkları, uyku tulumları toplanmamış, herkes çok korkuyordu ve kontrolsüzdü.
You seem very sweet and unkempt and troubled.
Çok tatlı ve sorunlu birine benziyorsun.
- Get lost you unkempt miscreant!
- Kaybolsana sen hayvan herif!
I thought you preferred the rumpled, unkempt look.
Buruşuk ve dağınık bir görüntü tercih ettiğinizi sanıyordum.
Unkempt hair.
Dağınık saçlar.
Mother's concerned because Peter is an unkempt layabout who constantly disappoints us, that's all.
Hanım endişeleniyor, çünkü Peter aylak aylak dolaşıp bizi devamlı hayal kırıklığına uğratıyor, hepsi bu.
"Is the yard unkempt?"
"Bahçe dağınık mı?"
Your yard is unkempt.
Bahçen çok düzensiz.
You were eating with a young, arrogant black punk with an unkempt'fro.
Siz genç, kibirli karışık peruklu siyah bir serseri ile yemek yiyordunuz.
She is unkempt and indelicate... and not at all couth!
O dağınık ve kaba... ve hiç de iyi huylu değil!
Look at yourself... unkempt hair, lousy clothes, ugly as hell.
Kendine bir bak... düzeltilemeyen saçlar, kötü kıyafetler, cehennem kadar çirkin.
Cyril is already freaked out enough about us sharing This shoebox without you air-drying your unkempt bush.
Cyril senin dağınık kasık kıllarını fönlediğini bilmeden de sırf bu ayakkabı kutusunu paylaştığımız için kafayı yeterince sıyırıyor.
Unkempt bush? !
Dağınık kasık kıllarım mı?
"Adrian Wang's unkempt appearance at school is unacceptable."
" Adrian Wang'un okuldaki bakımsız hâli kabul edilemez.
"Life" magazine says women like you unkempt.
"Life" dergisine göre, kadınlar senin dağınık saçlı halini beğeniyormuş.
Scruffy, unkempt, dark...
Dağınık, bakımsız, Koyu...
"and a monstrous bear with unkempt hair... " appeared.
"Ve hırpani kıllarıyla korkunç bir ayı ortaya çıktı."
Tessa, I know you pride yourself on being unkempt, but I think you would look hot with a Brazilian.
Tessa, dağınık saçlarınla gurur duyduğunu biliyorum ama bence Brezilya ile çok seksi görünürdün.
Wild gestures, mad eyes, unkempt hair.
Abartılı mimikler, deli gibi bakışlar, hırpani saçlar.
In a few weeks I realized that Pearl, an unkempt little thing, was on the point of becoming a beauty.
Birkaç hafta içinde fark ettim ki, Pearl, ufak, çirkin şey güzellik abidesine dönüşmek üzereydi.
He's... unkempt!
Adam paçoz be.
Other trailers are unkempt.
Diğer karavanlar iç içe.
Well, aside from a rather unkempt car, we are looking at a two-pronged curiosity involving
Parçalanmış aracı bir tarafa bırakırsak, Bayan Cutwright'da çok ilgi çeken iki durum var.
Another's would be ill-fitting, unkempt.
Başka birinin ki üzerine olmazdı.
The hair, it's messy, unpolished, unkempt.
Saç, dağınık, kaba, kontrolden çıkmış.
He looked unkempt, he refused to engage in questions about what he'd been doing for the past four years -
Dağılmış görünüyor ve son beş yılıyla ilgili sorulara cevap vermeyi reddediyor
Aren't you a little unkempt for a corporate setting?
Şirket düzenine göre biraz paçoz değil misin?
The dishes were in the sink and the house was unkempt.
Tabaklar lavabodaydı. Ev dağınıktı.
She said, flapping her wildly unkempt vagina
Sarkmış vajina dudaklarını mesai arkadaşlarına göstererek mi söyledi?
( JP ) You are too kind to greet me this way upon my arrival, ( JP ) when the journey has left me so unkempt.
Yolculuk sebebiyle bu kadar derbeder bir hâldeyken beni bu şekilde karşılamanız büyük bir nezaket.
Miss Lina Przybilla, unkempt, but delightful, greeted him, screeching, "I gave it to him, Franz!"
Tiz sesiyle : "Dergileri verdim Franz!" der.
Yes, because it seemed unkempt.
Daha önce hiç'peruk?