Unnerved Çeviri Türkçe
67 parallel translation
- Isn't it true that Mrs. Carlsen was so unnerved that she fainted?
Carlsen'ın sinirden bayıldığı doğru değil mi?
Well, it's unnerved me dreadfully.
Sinirlerim çok bozuldu.
He unnerved me.
Cesaretimi kırdı.
Nevertheless, Chandler unnerved, quickly takes drink. "
Yine de, Chandler'ın cesareti kırılmış, hemen içkiye sarılıyor! "
Nevertheless, Chandler unnerved, quickly takes drink. "
Ancak, Chandler hemen içki alıyor, cesareti kırılmış! "
" Lt. Roscoe's actions so unnerved the enemy...
Teğmen Roscoe'nun hareketi düşmanın cesaretini kırdı ve geri çekildiler.
- It unnerved me.
- Güvenimi sarstı.
The kidnappers are so unnerved by my presence they've had to change their plans midstream.
Kızı kaçıranlar varlığımdan öyle rahatsız ki yolun yarısında plan değiştirmek zorunda kaldılar.
but with the whiff and wind of his fell sword, the unnerved father falls.
Ama kılıcın acımasız hızı ve rüzgarı devirdi bitkin babayı.
I'd be a little unnerved myself.
Benim de biraz cesaretim kırılırdı.
It completely unnerved me as I had never thought of my father as a man with normal sexual urges.
Yani tüm bu hikaye beni oldukça gerdi. Neden mi? Çünkü babamı asla cinsel içgüdüleri olan biri olarak düşünmedim.
But with the whiff and wind of his fell sword th'unnerved father falls.
Gözü dönmüş, boşa gidiyor salladığı kılıç.
I was too unnerved to enter the plant for fear of leers.
Fabrikaya gittiğim her zaman. Özellikle depoya gitmek benim için çok sıkıntılı olmaya başladı.
You seem somewhat unnerved by this Chef.
Oldukça sakin görünüyorsun Şef.
Robert... you're excited, unnerved.
- Robert gerginsin, sinirlisin.
Jake, the episode unnerved me.
Jake, bu olay cesaretimi kırmıştı.
Unemployment, bad future prospects... and the increasing election victories of the neo-Nazi Republicans... made the unnerved FRG citizens turn their backs on the capitalism to try and start... a new life in the country of workers and farmers.
İşsizlik... ve Neo-Nazi'nin oylarındaki artış yurttaşlarımızın sinirlerini bozmakta ve kapitalizmi bize bir çıkış yolu... işçilerimiz ve çiftçilerimiz için yeni bir hayat olduğunu göstermektedir
I felt very unnerved, very very vulnerable.
Cesaretim kırılmıştı, saldırganlaşıyordum.
I am pretty happy with the bottom end of the infinite, but as you build it up more and more, I must say I start to feel a bit unnerved about what's going on here and where is it going.
Sonsuzluğun alt ucu ile hiç bir sorunum yok, ama üzerine giderek daha çok inşa ettikçe, söylemeliyim ki burada neler olduğu ve bunların nereye gittiği hakkında cesareti kırılmış hissediyorum.
Now it's four days and everybody here is really unnerved.
Dört gün oldu ve buradaki herkes tedirgin durumda.
Paxton's unnerved them... and there's not a lot I've been able to say to change their minds.
Paxton, güvenlerini sarstı... ve fikirlerini değiştirmek için söyleyecek fazla bir şeyim yok.
Thinking back, I think I was slightly unnerved by Hanlan during the trial.
Düşünüyorum da, duruşmalar sırasında Hanlan beni huzursuz etmişti.
It was not that the other children hated him, they felt unnerved by him.
Çocuklar ondan nefret etmiyorlardı ondan huylanıyorlardı.
I mean, folks would be wildly unnerved.
Yani, milletin asabı bozulurdu.
Sorry if we seem a little unnerved, but we just buried you this morning.
Biraz ürkmüş görünüyorsak özür dileriz ama biz sizi daha bu sabah toprağa verdik.
You're unnerved?
Ürktünüz mü?
It was the, the beat that unnerved people.
insanın, biraz sinirini bozuyordu o kadar.
Still unnerved from the trauma Over there
Halen yaşadığı travmanın etkisinde.
The thought of staying at a hotel near the runway unnerved me.
Uçak pistinin yakınlarında bir otelde kalacak olma düşüncesi sinirlerimi bozdu.
it's all right... he's just as unnerved by you.
Bir şey yok. Bir şey yok. Sadece siz biraz sinirlerini bozdunuz.
He's just as unnerved by you.
Sadece siz biraz sinirlerini bozdunuz.
If you're unnerved just move the television futhher away from this window
Eğer korkuyorsan televizyonu pencerenin önünden uzaklaştır.
And, you know, you see it as routine, but for me the consistency helps keep me from becoming unnerved.
Bunu bir düzen olarak gördüğünü biliyorum ama beni sakin tutan şey bu tutarlılık.
Unnerved by tales of man-eating crocs,
İnsan yiyen timsah hikayeleri ile siniri bozulmuştu,
Sorry it unnerved you.
Seni kızdırdığım için özür dilerim.
I'm telling you, the question unnerved her.
Sana söylüyorum, soru onu şaşırtmadı bile.
If you're not unnerved by 100 crunchy people chanting in Sanskrit.
Tabii Sanskritçe ilahi söyleyen yüz kişi sinirlerini bozmazsa.
I need to be unnerved.
Sinirlerimin bozulması gerek.
Gadgets McGee was unnerved to see Nina with my dad.
Cihaz delisinin ise Nina'yı babamla görmekten sinirleri bozulmuştu.
The politics of our Italy have unnerved her.
Bizim italya politikamız onun sinirlerini bozdu.
They have unnerved us all.
Hepimizinkini bozdu.
You just reduced my life's work as an English teacher, so I'm feeling a-a little unnerved.
Benim ingilizce öğretmenliğimi biraz küçümsedin ve bu da beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.
Doesn't feel good! Why are you so unnerved about this?
Bu konu için sinirlerinizi niye bu kadar bozuyorsunuz?
You seem a little unnerved.
Sinirlerin bozuk gibi görünüyorsun.
It's said to have unnerved the audience. They thought the train was coming at them.
Seyircilerin sinirleri bozulmuş, trenin üstlerine geldiğini sanmışlar.
You need to just calm down and tell us what has you so unnerved.
Sakin olup, bize niye bu kadar sinirli olduğunu anlatman gerek.
They couldn't accuse Muratova of being anti-Soviet but the archives say that the authorities were "terribly unnerved by the form" of this film.
Muratova'nın Sovyetler karşıtı olduğunu iddia edemezler ama arşivlere göre "yetkililerin siniri bozulmuştur."
The radish incident has rattled and unnerved Chi Soo.
Turp olayı Chi Soo'nun güvenilirliğini sarstı.
And, honestly, it was fun to see father unnerved.
Ve, dürüst olmak gerekirse, bu eğlenceliydi babamı böylesine ürkmüş görmek.
You have unnerved the Espheni, sir - - a worthy and unique accomplishment, I assure you.
Espheni'nin sinirini bozdunuz efendim. Sizi temin ederim çok önemli ve nadir görülen bir başarıdır.
Unnerved the hell out of me.
Acayip sinirlerimi bozmuştu.