Unopened Çeviri Türkçe
182 parallel translation
Don't you realize what it meant when Kay returned your letters unopened?
Kay mektuplarını açmadan geri yolladığında bunu anlamadın mı?
I have a pile of unopened manuscripts in my office this high.
Büroda yığınla okunmamış metin beni bekliyor.
In his pocket, unopened.
Açılmamış halde, cebinde.
An unopened tin.
Açılmamış bir teneke.
You sent back every letter, unopened.
Bütün mektuplar açılmadan geri geldi.
... napoleon, unopened.
Açılmamış.
This receipt and the unopened package are as good as a signed confession.
Bu makbuz ve açılmamış kargo, imzalanmış bir itiraf kadar iyi.
Finding an ancient ruin or unopened tomb is one thing, but a fully occupied city is quite another.
Eski bir harabe bulmak ya da açılmamış bir mezar bulmak, ama tamamen işgal edilmiş bir şehir başka bir şey!
They found it unopened.
Mektubunu açılmamış buldular.
And I'm about to put that box into the fire unopened
Şimdi o sandığı hiç açmadan o ocağa atıyorum.
But they were unopened. How could the Oms know what they contained?
Fakat henüz açılmamış olmalarına rağmen nasıl olur da Omlar kutuların içeriğini bilebilirler?
Except for a pack of unopened cigarettes and a book of matches.
Sadece bir paket açılmamış sigara ve bir kibrit paketi.
- I give it unopened... - to my public relations man.
- Açılmamış bir şekilde halkla ilişkiler müdürüne veririm.
Only letters marked "personal" shall remain unopened, unless the Ministerorders otherwise.
Sadece kişisel yazanlar hariç.. .. tabii bakan aksi emir vermedikçe.
She burned the letter, unopened?
- Mektupları hiç açmadan yaktı mı?
Yes, but it is not natural to throw it onto the fire unopened.
- Evet, ama mektupları hiç açmadan yakması tuhaf.
She sent back all his letters unopened, his poems unread.
Mektuplarını açmadan, şiirlerini okumadan geri gönderdi.
Unopened.
Açılmamış.
Bring his answer to me unopened.
Cevabını bana kapalı olarak getirin.
Surely, it would have been simpler to open Miss Durrant's suitcase, transfer the dispatch case unopened to his own suitcase, and get away rather than waste time forcing the lock.
Kilidi zorlayarak vakit kaybetmesindense, Bayan Durrant'ın valizini açıp evrak çantasını açmadan kendi valizine aktarması ve kaçması daha basit olurdu.
Unopened. Well obviously unopened!
Senden ne haber!
I was to leave them unopened and speak of them to no one.
Onları açmadan bırakıyordum ve kimseyede söylemiyordum.
And the key to his release had been returned the day before... by mail, unopened.
Kurtuluşunun anahtarı önceki gün postayla gelmişti... açılmamış olarak.
- Unopened, like a bud?
- Açılmamış, gonca gibi?
Oh, there's a couple of unopened ones.
Birkaç açıImamış var.
They'll find you years from now amongst unopened mail and unread newspapers.
Açılmamış mektuplar ve gazeteler arasında bulunursun.
The cruiser will blockade Babylon 5 until our ships are returned to Centauri custody, intact and unopened.
Kruvazör, gemilerimiz bize dokunulmamış bir şekilde teslim edilene kadar Babil 5'e ambargo uygulayacaktır.
such a tender flower, still unopened.
Taze bir çiçek gibi, henüz açmamış.
I want an unopened bottle.
Açılmamış bir şişe istiyorum.
The letter should be over here with the rest of Maris'unopened mail.
Mektup Maris'in diğer açılmamış zarflarıyla beraber burada olmalı.
That's why you'll never see an unopened pickle jar at a Mensa meeting.
Zaten bu yüzden Mensa toplantılarında açılmamış turşu kavanozu yoktur.
He doesn't know yet. I saw her letter unopened in the hall.
Henüz bilmiyor.Mektubunu holde açılmamış bir şekilde gördüm.
This unopened can of Angry Norwegian-brand anchovies, circa 1997.
Bu açılmamış Kızgın Norveç-marka ançuez, 1997 yılından.
It is unopened.
Hiç açılmamış.
If you find the files, I need them unopened.
Eğer dosyaları bulursan, Ancak onları sakın açma.
"A man lies dead" in the middle of the desert. All he has with him is an unopened package. The unopened package explains his death.
Bir adam çölün ortasında ölü yatıyor yanında açılmamış bir paket var o ölümünü açıklıyor.
Unopened package explains the man's death. Bing!
Açılmamış paket adamın ölümünü açıklıyor
When they were retrieving the unopened pod... a ham radio operator named Gordon Osier... stumbled on the frequency signal, the same as you did.
Açılmamış mekiği almaya geldiklerinde... Gordon Osler adında amatör bir telsizci... Sizin gibi aynı radyo frekansını yakaladı.
Three partially filled, three unopened.
Üçü kısmen dolu, üçü hiç açılmamış.
He gave them to me unopened.
O zarfları bana kapalı halde vermişti.
Every family has its secrets, doors left unopened.
Her ailenin sırları, açılmamış kapıları vardır.
She sends them back unopened!
Açtırmadan geri yolluyor!
People have the right to send me letters and I have the right to leave them unopened.
İnsanların mektup gönderme hakkı varsa, benimde hiç açmama hakkım var.
And then the letters started coming back unopened.
Ve sonra açılmamış mektuplarım geri gelmeye başladı.
You may take in one handkerchief, an unopened pack of tissue,
Yanınıza mendil veya açılmamış kâğıt mendil paketi alabilirsiniz.
Then I'd have to send it back to its rightful owner, unopened.
Listeyi elinde bulundurması gereken kişiye geri gönderirim, açılmamış şekilde.
You returned it unopened.
Açılmamış olarak iade etmiştiniz.
It's almost unopened.
Açılmamış bile.
I left the bottle on the floor, unopened.
Şişeyi açılmamış halde yere bıraktım.
All are unopened, and the one on the bottom appears to have been wet.
Hiçbiri açılmamış ve alttaki ıslak görünüyor.
Her speciality was Native American antiquities. Unopened mail, dry cleaning still in the bag.
Uzmanlık alanı Yerel Amerikan antikalarıydı açılmamış posta, kuru temizleme torbası verilmemiş