English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ U ] / Unrelenting

Unrelenting Çeviri Türkçe

116 parallel translation
Lovely and unrelenting.
Çok güzel ve acımasız, değil mi?
It took us years of unrelenting work to discover what we were seeking.
Aradığımız şeyi bulmak için yıllar boyu soluksuz çalışmak zorunda kaldık.
BUT WHO IS CONSPIRED AGAINST BY A BANK PRESIDENT AND A WIFE AND A WORLD FULL OF TONGUE-CLUCKERS AND THE UNRELENTING HANDS OF A CLOCK.
Ancak banka müdürü, eşi, gevezelerle dolu bir dünya ve akreple yelkovan ona karşı birlik olmuşlar.
British soldiers carried out the unrelenting policy of their government... with tact and compassion.
İngiliz askerleri devletlerinin acımasız kararını incelik ve nezaketle yürüttüler.
We are in this thousand year old process unrelenting, ... one by one,... the pieces of the game are picked up again, ... they will be re-diffused,... different ones and the same,... in the same way and differently.
Binlerce yıllık eski bir sürecin içinde yoğruluyoruz merhametsizce birer birer oyunun parçaları tekrar bir araya geliyor tekrar dağılacaklar farklı ve aynı parçalar aynı şekilde ve farklı olarak.
But in our tactile world of touch and feeling, we discovered unwritten, unrelenting, natural laws.
Ama dokunma ve hissetme üzerine kurulu dünyamızda yazılmamış, acımasız, doğal kanunları keşfettik.
Hank and Roy Spim are tough, fearless backwoodsmen who have chosen to live in a violent, unrelenting world of nature's creatures, where only the fittest survive.
Hank ve Roy Spim sert, korkusuz orman adamları. Doğa canlılarının vahşi dünyasında yaşamayı seçmişler. Burada yalnız en güçlüler hayatta kalır.
NARRATOR [with german accent] : In the hard and unrelenting world of nature, the ceaseless struggle for survival continues.
Doğanın sert ve acımasız dünyasına hayatta kalma mücadelesi durmaksızın devam ediyor.
Senseless violence, unrelenting, inexcusable hateful violence, is once more unleashed.
Vicdansız şiddet, merhametsiz, bağışlanamaz nefret kusan şiddet, yine can aldı.
Up until now, the pattern of her life has been one of unrelenting sameness, waiting for something different to happen.
Şu ana kadar, hayatının gelişimi acımasızca bir benzerlik içindeydi, farklı bir şeylerin olmasını bekliyordu.
Unrelenting, constant challenge to the senses.
Yavaşlamayan, zihni geliştiren bir oyun.
It's unrelenting.
Durmak bilmiyor.
Who is this unrelenting Arthur!
Arthur'la ne ilgisi var!
At this altitude, the air is so thin... newcomers struggle for breath... and the cold is unrelenting.
Bu yükseltide, hava o kadar azdır ki ; yeni gelenler nefes almakta güçlük çekerler. Ve soğuk amansızdır.
Holy unrelenting bastard.
Seni acımasız herif.
The pressure at home must be unrelenting.
Evdeki gerilim sürüyor olmalı.
Always in your face, unrelenting.
Hep yüzüne, acımasızca.
Maybe it's the unrelenting fear, but I'm seeing wisdom in this advice.
Belki bu gereksiz tehdittir, ama ben bunu mantıklı bir tavsiye olarak görüyorum.
" unrelenting, blood-drenched
" merhametsiz, kana bulanmış
I'm a sucker for unrelenting love.
Amansız aşklara dayanamıyorum, sanırım.
- I have unrelenting impulses.
Benim de amansız isteklerim var. Pardon?
I am power unlike any you have known absolute, infinite and unrelenting.
Sizin bilemeyeceğiniz kadar güçlüyüm ; mutlak, sonsuz ve acımasızım.
Let it beyour glory to see her tears, but be your heart to them as unrelenting flint to drops of rain.
Gözlerinden akan şu yaşları görmüyor musun? Tıpkı yağmur damlaları gibi. Acımasız olma.
The unrelenting lust for profit!
şehvete olan sonu gelmez arzuyu.
Her unrelenting oppressive reality began to bear down on me as well
Onun boyun eğmez baskıcı gerçekliği beni de ezmeye başlamıştı.
Patiently and unrelenting he trained it to be the most vicious animal.
Sabırla ve merhametsizce onu eğittin vahşi canavar olması için.
So, don't you go being all super sexy guy any more... because I am now impervious... to your unrelenting machismo and sexual ardour.
Seks ilahı olman da artık para etmez... çünkü amansız maçoluğun ve ve cinsel çekiciliğin... artık bana işlemiyor.
Melanie West has managed to hold on to her dignity in the face of unrelenting ridicule.
Melanie West bitmez tükenmez bir aşağılanma karşısında onurunu korumayı başardı.
Now they're not there. They're unrelenting buildup in the South clearly indicates that they believe they can win.
BENCE VİETNAM, KAZANAMAYACAKLARI GÖRÜŞÜNDE OLMAYACAK
It's the same traitor, the same merciless unrelenting predator.
Aynı hain. Zamanla aynı merhametsiz, amansız yırtıcı hayvan.
He thinks he's this hardhearted criminal and he can be unrelenting but there's a side to him that's just so -
O katı kalpli bir suçlu olduğunu... merhametsiz olabileceğini... sanıyor ama içinde bir yerlerde- -
The forces against us are unrelenting... but so is my determination... to see you again, to regain the comfort and safety... we shared for so brief a time.
Bize karşı olan güçler acımasız ama benim seni tekrar görmeye ve kısa süre de olsa yaşadığımız huzuru ve güvenliği geri kazanmaya olan kararlılığım değişmeyecek.
But for the troops of both sides, life was not always unrelenting warfare.
Ama iki taraf içinde hayat sürekli bir savaş hali değildi.
But they fell one by one... as an unrelenting shadow sought to enforce endless sleep... so that he could create a time of dark order... then awaken the world as their conqueror.
Sonsuz uykuya zorlanan, zamana direnen gölgeler gibi. Böylece karanlık düzenini yaratabilecekti. Sonra dünyayı fethedici olarak uyandıracaktı.
Where night releases the day, where flowers produce unrelenting scents and the corollas are chalices for a revitalizing toast.
Gecenin güne bağlandığı yerde çiçeklerin sürekli koku saçtığı yerde ve kadehlerin tokuştuğu yerde.
The suffering for these animals is unrelenting.
Bu hayvanların çilesi azalmıyor.
Actually, chock-full of unrelenting, all-consuming rage and hostility, but it's still tasty.
Aslında içimi kemiren öfkemi ve saldırganlığımı kattım. Yine de lezzetli oldu.
That which the unrelenting lyrics of numerous punk-rock songs told him to do : Harold Crick lived his life.
Birçok punk-rock şarkısının sözlerinin kendisine durmaksızın öğütlediği gibi : Harold Crick hayatını yaşıyordu.
It will be here, our contact claims, where the next incarnation of unrelenting evil will emerge.
Bağlantımızın iddiasına göre, bir sonraki amansız caninin vücut bulması burada zuhur edecek.
Total unrelenting justice.
... eksiksiz ve amansız bir adalete.
Oh, incessant and unrelenting, exactly that type of banter.
Git. Tam da böyle şakalaşmalar acımasız olur ve asla bitmez.
Yeah, and one of your greatest powers is your unrelenting faith in people.
ve Clark, senin en muhteşem gücün insanlara olan sarsılmaz inancın.
It's unrelenting.
Deniyoruz, Ama asla eskisi gibi olamıyoruz.
You with the grandstanding and the media attacks and the unrelenting tsunami of arcane and irrelevant motions.
Siz ve tribünleriniz, medya saldırıları gizemin acımasız tsunamisi ve alakasız teklifler.
The pain was unrelenting, thank you for asking.
Hiç azalmayan bir acı gibiydi, Sorduğun için teşekkürler.
She's as warm as a june afternoon as inspiring as a mountain view and as anyone who is trying to say no to her in a contest she can be as fierce and unrelenting as a hurricane
Kendisi bir Haziran güneşi kadar sıcak... bir dağ manzarası kadar ilham vericidir. Ona bu mücadelesinde engel çıkaranlara... karşı ise bir fırtına kadar zalim ve acımasız olabilir.
After six hours unrelenting cold, Ben decided he had enough of the allure of the open road. and the lack of direction.
Altı saatlik acımasız soğukla geçen sürede Ben uçsuz bucaksız yolun albenisinin yeterli olduğuna ve güzergahın yetersiz olduğuna karar verdi.
As it continues its unrelenting rise, the company defends its vision of a transgenic world "that will resolve the problems of famine and the environment in perfect harmony."
Amansız büyümesini sürdürürken, açlık ve çevre sorunlarını mükemmel bir uyum içerisinde çözeceğine inandığı trans-genik bir dünya vizyonunu savunmaya devam ediyor.
All across Europe, an unrelenting heat wave developed into a natural disaster.
Amansız bir sıcak hava dalgası, bütün Avrupada doğal afetler yaşanmasına sebep oldu.
And yet, at times, it seems like we are unrelenting in our quest to drive our ecosystem into catastrophic failure.
Ama yine de, bazen, ekosistemimizi bir felakete sürükleyecek kadar acımasız oluyoruz.
A steady unrelenting unbearable stream of pity. Vodka cranberry.
İstikrarlı, düşme göstermeyen, dayanılmaz bir acıma dalgası.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]