Unstable Çeviri Türkçe
2,117 parallel translation
See, Lucy was an incredibly unstable person.
Lucy çok dengesiz birisiydi.
I understand, but you have to realize that Simeon was unstable.
Anlıyorum ama Simeon'un dengesiz olduğunu anlamalısın.
Because it's become unstable, Convulsing violently as its death throes begin.
Kararsız olduğu için ölüm sancıları başladığında şiddetle sarsılıyor.
If it was unstable, maybe it's possible.
Eğer kararsız haldeymişse belki mümkün olabilir.
Okay, but it is supposed to neutralize unstable objects.
Pekala, ama o kararsız maddeleri nötralize etmek için yapıldı.
That could have been an unstable ex-boyfriend.
Belki FBI, belki dengesiz eski bir sevgili...
Okay, so Sheldon is unstable and dangerous, plus he already considers us a threat.
Tamam, o zaman Sheldon dengesiz ve tehlikeli ayrıca bizi şimdiden bir tehdit olarak görüyor.
This imposing-looking building was originally used to store gunpowder, but then they decided they could put it to better use, to lock away thousands of people who were regarded as just as unstable and dangerous - the destitute and the insane.
Bu heybetli görünüşlü bina ilk olarak barut depolamakta kullanılıyordu. Ama daha sonra dengesiz ve tehlikeli olarak görülen sefil ve delilerden oluşan binlerce insanı burada kilit altında tutarak binanın daha iyi bir şekilde kullanılabilineceğine karar verildi.
Can't leave it here unattended during the holidays... too unstable.
Tatil boyunca onu burada yalnız bırakam...
Dr. Drummer said that it was unstable.
Dr. Drummer, istikrarsız olduğunu söylemişti.
It could be supporting an unstable temporal wormhole.
Kararsız geçici bir solucan deliğini açık tutuyor olabilir.
It means she is therefore emotionally unstable?
Bundan dolayı duygusal olarak dengesiz anlamına mı geliyor?
- Extremely. It's highly unstable.
- Son derecede ve oldukça kararsız.
Although we had no idea how unstable he actually was.
Ama bu kadar dengesiz olduğundan haberimiz yoktu.
The polite term is "mentally unstable."
Kibarca karşılığı "zihinsel olarak dengesiz."
This structure's unstable, so keep your hats on.
Tamam, bakın beyler bu yapı sağlam değil. İçeride miğfersiz dolaşmayın.
You're unstable, kenneth.
Değişken birisin, Kenneth.
Finch said that the building was unstable.
Finch binanın dengesiz olduğunu söyledi.
Highly unstable ash.
Çok dağınık bir kül.
That section's been abandoned for years, and them old wooden mine supports is unstable.
O bölge yıllardır kullanılmıyor. Eski tahtadan maden desteklerine de pek güven olmaz.
That trajectory is unstable and the planet would quickly get ejected. ASK THE UNIVERSE
Böyle bir yörünge dengesizdir ve gezegen her an dışarı fırlatılabilir.
On Earth, the unstable methane molecule disintegrates after about 300 years.
Yeryüzünde, dengesiz metan molekülü, yaklaşık 300 yılda parçalanır.
Troy Hagen's refusing treatment. But he has unstable angina.
Troy Hagen tedaviyi reddediyor.
I'm a representative of the United States in an unstable region of the world.
Dünyanın dengesiz bir bölgesinde Birleşik Devletler'in delegeliğini yapıyorum.
" I knew a failed writer who was mentally and emotionally unstable.
"Zihinsel ve fiziksel açıdan dengesiz olan başarısız bir yazar tanırdım."
- This is what I'm talking about. He's unstable.
- Bundan bahsediyorum işte, dengesiz.
- I'm not unstable.
- Dengesiz değilim ben.
You have unstable personnel here, Pearce.
Burada dengesiz elemanların var, Pearce.
He was already unstable.
- Zaten dengesiz biriydi.
Unstable.
Dengesiz.
Our suspect... Caucasian male, medium height, unstable, bad taste in clothing, stupid mustache, also says hurtful things.
Şüphelimiz beyaz erkek, orta boylu, dengesiz, zevksiz giyinen, aptal bıyıklı daha ağır şeyler de söylenebilir.
Which evaporated when he became unstable.
Onlar da istikrarsız göstermeye başladığı an uçup gitti.
He says our missing girl is an unstable nymphomaniacal stoner.
Dediğine göre kayıp kızımız dengesiz, seks düşkünü müptelanın tekiymiş.
Often, people get involved with someone who is toxic to them, unstable and dangerous.
İnsanlar çoğu kez onlar için zehirli, güvenilmez ve tehlikeli birisine bulaşır.
But he's paranoid, he's unstable.
Ama şu an paranoyak ve kararsız.
The antimatter is becoming unstable!
Anti-Madde dengesiz hale geliyor!
Because any misstep in the construction of a homemade weapon will render it unstable.
Çünkü, ev yapımı bir silahta küçük bir yanlışlık onu dengesizleştirir.
Patches of your skin are still unstable.
Derin henüz yer yer tam kıvamına oturmadı.
Mackey is in a very unstable state.
Mackey çok dengesiz bir durumda.
Simon's ionic field is unstable.
Simon'ın iyonik alanı düzensizleşti.
Fetal heart rate unstable.
Bebeğin kalp ritmi düzensiz.
'Why add a dangerous unstable chemical into the mix?
Bu karışıma neden dengesiz ve tehlikeli bir kimyasal ekleyeyim? Mutfak maşası mı?
That earliest matter was too unstable to start forming the universe as we know it.
.. oluşturabilmek için çok dengesizdi. Şöyle düşünün ; New York'ta en kalabalık zamanında..
As the star becomes unstable, the massive power of gravity causes the core to collapse.
Yıldız dengesiz duruma geldiğinde yerçekiminin muazzam gücüyle devasa kütle çekirdeğinin içine çöker.
It's very unstable. It may already have exploded in a gamma-ray burst.
Yıldızdan her türlü malzeme dışarıya uçuyor.
It's now a frighteningly unstable machine.
Simdi, bisikletimiz korkunç dengesiz bir makineye dönüştü.
Now the bike is unstable and running wide, so he tightens his grip on the bars.
Su anda motor dengesiz ve dönüş açısı genişliyor, sürücü elcikleri daha sıkı tutuyor.
- We have minds holding our line, it's just unstable at the beginning.
- Zihnimizi çizgide tutuyoruz, sadece başlangıçta dengesiziz.
This all makes the bike more unstable and it runs wide in the corner.
Bütün bunlar motoru dengesiz kılar ve dışa doğru sürükler
The human machine works this way : when the lower body is unstable, we must rely on our arms and torso for support.
İnsan denen makine böyle çalışır : vücudun alt kısmı dengesiz iken kollarımıza ve gövdemize güvenmemiz gerekir.
- He reached for his weapon because you we unstable. - That's not what happened.
- Öyle olmadı.