Untouchable Çeviri Türkçe
444 parallel translation
Our people in Paris don't see why Le Moko's so untouchable
Paris halkı Le Moko'nun neden yakalanamadığını anlamıyor.
This bundle of passion, this hot flame that burned from the screen was a real untouchable
Bu ihtiras yumağı, beyaz perdeyi tutuşturan bu yakıcı alev, dokunulmaz bir kişilikti.
Tall, proud, beautiful, cold and untouchable.
Uzun boylu, gururlu, güzel, soğuk ve dokunulmaz.
The life of the mysterious, unseen, untouchable Arthur Smith.
Gizemli, görünmeyen, dokunulamayan Arthur Smith'in hayatının.
Here, in untouchable isolation lives the Dowager Empress, last of the Manchus.
Son Mançu'lu dul imparatoriçe, ulaşılmaz bir izolasyon içinde burada yaşıyor.
Magobei will be untouchable.
Magobei'yi öldürme şansımız kalmayacak.
The nation is untouchable!
Ulus dokunulmazdır!
Once your wife became the King's property, she'd be sacred and untouchable.
karın Kralın malı olduğu andan itibaren, o dinsel ve dokunulmaz olacaktır.
You're untouchable.
Bana nasıl dokunabilirsin!
For one of such high blood as Uraz, you are truly untouchable.
Uraz gibi soylu birine her isteyen dokunamaz.
He was urged on by the untouchable woman.
Kadın kışkırttı onu.
I am what you've called me many times untouchable which means that you have not touched me and never can.
Sou o que você me chamou várias vezes intocável. Você nem me tocou e nem e tocará.
Unlike the untouchable caste, outcasts who made their living as street entertainers at this time were cahhed "Gomune's people"!
"Hinin" dokunulmazlarından farklı olarak hayatını sokaktaki insanları eğlendirerek kazanan kimsesiz tipler "Goumune insanları" olarak anılıyordu.
You slip through the streets, untouchable, protected by the judicious wear and tear of your clothing, by the neutrality of your gait.
Üzerindekilerin makul eskimişliği, yürüyüşünün tarafsızlığının sana verdiği güvenle dokunulmaz bir şekilde ilerliyorsun sokaklarda.
You're untouchable.
Sen dokunulmazsın.
- You know everything but Black is untouchable. - Me too.
- Her şeyi anlamışsın ama yine de Blake'e dokunamazsın.
You're untouchable.
Dokunulmazlığınız var.
You guys think I'm some untouchable peasant, serf, peon, you know?
Sadece dokunulmaz bir köylü, bir zavallı olduğumu düşünüyorsunuz.
If you don't wanna be touched, look downright untouchable.
Sana dokunulmasını istemiyorsan, dost doğru dokunulmazı ara.
The snow is untouchable.
- Kar dokunulmazdır.
Someone untouchable.
Yenilmez.
You fellows are'untouchable', is that it?
Sizler,'dokunulamaz'kişilersiniz, öyle mi?
You are untouchable
Artık seni suçlayamazlar.
Impervious, untouchable insulated by wealth and power.
Dayanıklı, dokunulmaz... refahın ve iktidarın kanatları altında.
Batts was part of the Gambino crew and was considered untouchable.
Batts, Gambino ekibinin bir parçasıydı ve dokunulmaz sayılırdı.
Six months after he's in Russia Francis Gary Powers'U-2 spy flight goes down in Russia. That plane was untouchable. Powers hinted that Oswald could've given the Russians enough data to hit it.
Pek çok sanık beraat etmek için... duruşmasını beklerken, kendisi hemen Yargıtay Başkanı gibi... yeminli olmayan... yani yalan yere yemin etmekle suçlanamayacak saygın bir tanık buldu.
He's Mr. Untouchable.
O, Bay Ulaşılmaz.
The boys bear my name and now my titles. This way they'll be untouchable.
Çocuklar adımı ve ünvanlarımı taşıyor böylece dokunulmaz olabilirler.
He's linked to bombings in London and Ireland but because of his ties to the Middle East, he's been untouchable.
Londra ve İrlanda'da bombalamalara karışmış. Ama Ortadoğu'daki bağlantıları sayesinde dokunulmaz biri.
There was this guy named Max, who, because he had been lucky so far in the smuggling racket, believed himself to be untouchable superior, godlike.
Max adında bir adam vardı, kaçakçılık işinde o kadar şanslıydı ki kendisinin dokunulmaz, üstün tanrı gibi olduğuna inanıyordu.
You're not untouchable.
Dokunulmaz değilsin.
Environmentalists have pretty much made sure that all the land you see here is untouchable.
Çevreciler buradaki doğal ortamın el değmemiş olduğundan eminler.
Untouchable, time is a concept.
Dokunulmaz, zaman bir kavramdır.
Untouchable.
Dokunulamaz.
I'll tell everybody you were untouchable.
Herkese dokunulmaz olduğunu söyleyeceğim.
He's untouchable.
O dokunulamaz.
I could screw everything else up for the rest of my life and I'd still be... untouchable.
Hayatımın geri kalanında, herşeyi artık boşverebilirim ve şu anda öyleyim... Dokunulmaz.
Someone who feels safe, secure, untouchable.
Kendini güvende, dokunulmaz hisseden biri.
Alas, Lorna is largely untouchable for someone of my social standing.
Yazık ki, Lorna genelde benim sosyal statümdeki biri için dokunulmazdır.
.It's true that, since the Revolution no one in France is untouchable
İhtilalden beri Fransa'da kimsenin dokunulmaz olmadığı doğru.
But mostly, I'm untouchable.
Onun dışında ulaşılmazım.
Does that make me an untouchable?
Bu beni dokunulmaz mı yapar?
I'm untouchable.
Ben dokunulmazım.
There is no way we can get all these fuckers, they're untouchable. "
Bu pislikleri yakalamamıza imkân yok. Bunlar dokunulmaz. "
For a while, we were untouchable in our happiness.
Bir süreliğine, mutluluğumuzla dokunulmazdık.
We were after a client, untouchable, see?
Bir müşterinin peşindeydik, dokunulmayanlardan anladın mı?
"UNTOUCHABLE TOURS" Chicago Original Gangster Tour
"Dokunulmaz Turlar" Chicago Orijinal Gangster Turu
I'm untouchable. Hey, Dad.
Hey baba, karne günü.
- And Shaw? Shaw's an untouchable. Highest clearance.
Çünkü bir hükümet darbesi olunca... sivil doktorların yaptığı otopsiyle talimat almış askeri doktorların... yaptığı otopsi arasında büyük fark vardır.
They're untouchable.
- Demek ki otopsiyi o yönlendiriyordu. - Hayır.
You're untouchable
Yaşayanlar sana zarar veremez.