Untrustworthy Çeviri Türkçe
153 parallel translation
And if on account ofhis or her moral turpitude or other criminal acts... if any, thejury regard him or her as untrustworthy ofbelief.'... they are at liberty to disregard and reject the whole of such testimony... although a part ofhis other testimony... may be corroborated by other evidence in the case.
Eğer jüri, tanığın ahlâksızlık veya diğer cezai eylemleri nedeniyle... Şimdi jüri bölümünde oturma sırası bende. ... güvenilmez biri olduğuna kanaat getirirse kişinin ifadesinin tamamını veya bu davadaki diğer kanıtlarla desteklenmiş olması muhtemel bölümlerini dahi hiçe sayıp reddetmek özgürlüğüne sahiptir.
Untrustworthy. To be transferred to duty at Fort Hedley. "
Hedley Kalesindeki görevine geri dönmesi uygun değildir. "
Completely untrustworthy.
Kesinlikle güvenilmezsin! - Evet, efendim.
Yes, sir. A thief and a liar, yes. But not untrustworthy.
Bir hırsız ve yalancı ama güvenilmez değil.
I'm stupid and wicked and untrustworthy...
Çok aptal, kötü ve güvenilmezim.
This man is untrustworthy lfyou pardon him now, you'll regret later
bu adama güvenilmez merhamet edersen, gene arkandan saldırır!
That's why I said it in front of so many witnesses... untrustworthy though they may be.
O yüzden onca tanığın önünde söyledim her ne kadar güvenilmez olsalar da.
You are a very untrustworthy man, Mr. Travis.
Fazla dönek bir adamsınız, Bay Travis.
Vulcan mind techniques, they seem so untrustworthy - now that Spock's life is at stake.
Hayatı tehlikede olunca Vulcan zihin teknikleri ne kadar etkisiz kalıyor.
- An untrustworthy man?
- Güvenilmez adam?
Wrong number - dash - untrustworthy man.
Satıcı - çizgi - Güvenilmez adam.
This untrustworthy man will betray us if our work has become dangerous.
Bu güvenilmez adam iş riske girerse bizi ele verir.
That untrustworthy man... dropped his load on my toes, bastard!
Yani şu güvenilmez adam yükünü ayağıma düşürdü, eşşoğlu!
The untrustworthy fellow.
Dönek herif.
Just in case your friends prove to be untrustworthy.
Yani arkadaşlarınızın ihanet etmesi ihtimaline karşın.
They're dirty, smelly and untrustworthy
Pis, kokulu ve kaypaktırlar.
The one who deliberately looks solemn is untrustworthy
Açıkça dik başlı ve güvenilmez biri
If we violate our own Prime Directive, they might consider us to be deceitful and untrustworthy.
Eğer kendi "İlk Emri" mizi çiğnersek, bizi hilekar ve güvenilmez olarak değerlendirebilirler.
How untrustworthy those words are.
Ne güvenilmez sözler bunlar.
Stop backing up, you untrustworthy person.
Geri gitmeyi kes, seni güvenilmez adam.
In this world, not everybody is untrustworthy
Bu dünyada herkes güvenilmez değildir.
We have had prior dealings with Duras that show him to be untrustworthy.
Duras ile önceden yaşamış olduklarımızı göz önüne alırsak bu onun güvenilmez olduğunu gösterir.
I'm totally untrustworthy.
Çok güvenilmezimdir.
All my bosses have always said I've got an untrustworthy face.
Bütün patronlarım, güvenilmez bir yüzüm olduğunu söyler.
Listening to the wrong men making them deceitful, untrustworthy, fresh.
Yapmacıklar, güvenilmezler.
They're greedy, untrustworthy trolls.
Onlar açgözlü, kadın düşmanı, güvenilmez küçük troller.
They saw me as some sort of untrustworthy mediator.
Beni, güvenilmez bir aracı gibi olarak gördüler.
I knew his reputation, how he'd been in jail, how he was thoroughly untrustworthy but nonetheless he made you feel good.
Namını duymuştum, hakkındaki her şeyi, hapse nasıl girdiğini her yönüyle güvenilmez olduğunu. Fakat her şeye rağmen gönlünüzü hoş tutardı.
Since the moment we met, you have shown yourself to be ruthless and untrustworthy.
Ne diyordun? Tanıştığımız günden bu yana acımasız ve güvenilmezsin.
As a matter of law, those identifications are deemed unreliable, untrustworthy, tainted.
Kanun önünde, o teşhisler sağlıksız, güvenilmez, kusurlu sayılır.
Because the ID he made the night before was unreliable, untrustworthy, tainted.
Çünkü önceki gece yaptığı teşhis sağlıksızdı, güvenilmezdi, kusurluydu.
In this world, not everybody is untrustworthy.
Bu dünyada herkes güvenilmez değildir.
They are as untrustworthy as rats, stealing and cheating, with no remorse.
Fareler kadar değersizler, hiç çekinmeden çalarlar, aldatırlar.
Stupid is trying to sell it to people who are, by their very nature, untrustworthy.
Aptallık doğası gereği güvenilir olmayanlara bunu satmaya çalışmaktır.
- She seems completely untrustworthy.
- Kesinlikle güvenilir birine benzemiyor.
- She thought I was untrustworthy and superficial.
- Çünkü benim güvenilmez biri olduğumu sanıyordu.
Untrustworthy, two-timing, sneaks-around - behind-your-back-and-reads-your-journal Kelso.
Güvenilmez, iki kızla çıkan, arkandan işler çevirip günlüğünü okuyan Kelso.
You're given people that are useless or untrustworthy.
Sana verilen adamlar, işe yaramaz, güvenilmez.
- self-centered, untrustworthy, ungrateful, impossible, insufferable...
- Kendini düşünen, güvenilmez, şükran etmeyen, imkansız, katlanılmaz...
This man, as we have witnessed, he is deceiving, he is conniving... and he is untrustworthy!
Bu adam, tanık olduğumuz gibi düzenbaz, hilekar ve güvenilmez biri.
Perhaps they've become as untrustworthy as the Reptilians.
Belki de sürüngenler kadar güvenilmez oldular.
I've fallen in with untrustworthy folk.
Güvenilmez insanların arasına düştüm.
I've fallen in with untrustworthy folk
Güvenilmez insanların arasına düştüm.
However, I've heard there are some untrustworthy folks in the Eastern Division.
Yanlıza duyduğuma göre orada bazı kötü insanlar var.
McCann was untrustworthy.
McCann güvenilir değildi.
I don't even know why I'm going on this rescue operation, that lying, untrustworthy ball of feathers.
Yalancı, güvenilmez tüy yumağının, bu kurtarma operasyonuna benim niye gittiğimi, gerçekte bilmiyorum,
Considering the importance of this mission... I feel compelled to point out that they've proven untrustworthy in the past.
Bu görevin önemini göz önüne alarak... geçmişte güvenilmez olduklarını vurgulamak zorunda hissettim.
So today I'm taking the role of the despicable untrustworthy friend, and as usual our hero is making the fatal flaw of jumping to conclusions.
Bugün namert, güvenilmez arkadaş rolündeyim ve kahramanımız yine aslını bilmeden sonuç çıkartma hatasına düşüyor.
When you make the deal, keep both eyes on that untrustworthy, greedy motherfucker.
Anlaşmayı yaptığında gözlerini o güvenilmez aç gözlü orospu çocuğunun üzerinden ayırma.
It won't be good for him to be in the hands of an untrustworthy estate hunter.
Miras avcısı bir sütü bozuğa düşerse çok kötü tabii.
You are so deceitful, and you're completely untrustworthy, and well, you're not seeing maia until you've proven otherwise,
O kadar hilekârsın ki, ve tamamen güvenilmezsin, ve aksini kanıtlayana dek, Maia'yı göremeyeceksin.