Unusual Çeviri Türkçe
6,676 parallel translation
Quite an unusual fetish.
- Oldukça tuhaf bir fetiş!
That's unusual for someone engaged in this type of behavior.
Böyle bir davranış sergilemesi çok tuhaf.
Now, I'm in the unusual situation of being both celebrant and best man.
Şu anda çok tuhaf bir şekilde hem pederlik görevinde hem de sağdıçlık görevinde bulunuyorum.
Did the boys dine anywhere unusual lately?
- Oğlanlar son zamanlarda farklı bir yerde yemek yedi mi?
Her head's at an unusual angle and there's a slight swelling of the forehead.
Başı anormal bir açıda ve alnında bariz bir şişkinlik mevcut.
Did you notice anything unusual about your brother's behavior recently?
Kardeşinizin son zamanlardaki davranışlarında sıra dışı bir şey fark ettiniz mi?
I checked with the D.E.A., I.C.E., and border patrol - - no unusual sightings.
Acil durum, uyuşturucuyla mücadele ve sınır devriyelerini kontrol ettim olağanüstü bir durum yok.
It's been such an unusual couple days for us.
Bizim için alışılmışın dışında birkaç gün oluyor.
"The beast described had a most unusual body, " reflected by a physical duality.
Tarif edilen yaratığın, fiziksel bir dualiteye sahip olağan dışı bir bedeni vardı.
Maximilian was known for taking an interest in his subjects, which was highly unusual for its time.
Maximilian, vatandaşlarına o döneme göre epeyce alışılmadık bir ilgi gösterdiği biliniyordu.
It's unusual and possibly aquatic.
Bu alışılmadık ve muhtemelen suda yaşıyor.
Is it unusual for your roommate to disappear like that?
Oda arkadaşının kaybolması sıradışı değil mi
I'd say that it was unusual for anyone to disappear like that.
Bu şekilde kaybolmasına sıradışı demezdim
You know, it's not that unusual, Bec.
Bu o kadar da alışılmadık değil, Bec.
That's so unusual.
Bu hiç alışılmadık bir durum.
Such unusual nicknames.
Pek sık rastlanmayan lakaplar.
Remy is displaying an unusual combination of sleep symptoms, but I'm more concerned about what the stress is doing to her physically.
Remy sıra dışı uyku bozukluğu belirtileri gösteriyor ama beni asıl kaygılandıran şey yaşadığı stresin kızınız üzerindeki fiziksel etkileri.
Her vitals spiked and her EEG is displaying some unusual brain activity.
Remy'nin değerleri aşırı yükseldi. EEG ölçümleri beklenmedik beyin faaliyeti olduğunu gösteriyor.
A plethora of the strange, the weird, the bizarre, the unusual!
Her türden değişikliğin, garipliğin, tuhaflığın, sıradışılığın yeri!
Well, that is certainly unusual because that was your father.
Şey, bu kesinlikle alışılmadık bir şey çünkü kendisi babanız olur.
She is not crazy, just... unusual.
Aklını kaçırmadı sadece... biraz tuhaf.
Well, that's even more unusual than the bonding.
Bu birleştirmenin kendisinden bile daha az rastlanan bir şey işte.
In fact, it is not unusual.
İşin aslı, çokta alışılmadık değil.
It has an unusual taste, wine.
İlginç bir tadı var şarabın.
But then, you're an unusual woman, Siggy.
Öte yandan, sen de ilginç bir kadınsın Siggy.
Anything unusual going on or anything he was upset about? No.
Alışılmadık bir şey ya da hoşlanmadığı bir durum var mıydı?
Well, for such a tiny hamlet, there's an unusual amount of smuggling, arson, and murder.
Yani böyle küçük bir yer için sıra dışı miktarda kaçakçılık, kundakçılık ve cinayet var.
I mean, you had to make visual note of that before you saw anything unusual.
Yani, olağandışı bir şey gördüğünüzde görsel notunu çıkarmanız lazımdı.
You asked me to let you know if there was anything unusual about Duncan Carlisle's personal or professional life.
Duncan Carlisle'ın özel veya profesyonel hayatı hakkında,... herhangi bir şey olursa size haber vermemi istemiştiniz.
Nothing unusual.
Sıradışı bir şey yok.
My lawyer says you're offering a pretty unusual written immunity agreement.
Avukatım alışılmadık bir dokunulmazlık teklifi yaptığınızı söyledi.
Now, some of your hormone levels are... Well, they're unusual. They're too high and too low.
Bazı hormon seviyelerin düzensiz.
It is in my nature to comment on the bizarre and unusual things I see in the world... like that convulsion you call a golf swing.
Hayatta gördüğüm tuhaf ve sıradışı şeylere yorum yapmak mizacımda var. Senin golf vuruşu dediğin o çırpınmaya yorum yapmam gibi.
- About 15 minutes. And when they emerged from the bathroom, did you notice anything unusual about Ms. Riggs?
Tuvaletten çıktıkları zaman, Bayan Riggs'de olağan dışı bir şey farkettiniz mi?
- Is that unusual?
- Alışılmadık bir şey mi?
- Is that unusual?
- Bu olağandışı mı?
That's unusual.
- Bu görülmemiş bir isim. - Burgerin var mı?
It's not unusual in cocaine overdoses.
Asiri doz kokain aliminda yaygindir.
Ah, there was also an unusual amount of dust inside the trousers.
Pantolonun iç tarafında alışılmadık miktarda toz vardı.
But this contour is unusual, isn't it?
Ama bu hatlar pek olağan değil, değil mi?
Certainly explains that unusual contour we noticed earlier.
Bu, daha önce fark ettiğimiz olağandışı hatları da açıklıyor.
They called him Silverfinger because of an unusual prosthetic.
Ona, pek görülmemiş bir protezi olduğu için Gümüşparmak diyorlardı.
Has Yuki been around any unusual plants?
Yuki pek sık rastlanmayan bir bitkinin yakınlarında bulundu mu?
Eichen House has an unusual history.
Eichen Evi'nin sıra dışı bir tarihi var.
Have you seen anything unusual today?
Bugün hiç olağan olmayan bir şey gördünüz mü?
Okay, nothing unusual on Dragon island.
Tamam, Ejderha adasında sıra dışı bir şey yok.
Doctor, I have found something unusual in this scan.
Doktor, bu taramada anormal bir şey buldum.
Let's start looking for unusual activity within a few-hundred-mile radius... burglary, theft, assault.
Birkaç yüz kilometre çapında sıra dışı olaylara bakarak başlayalım ev soygunu, hırsızlık, saldırı falan gibi.
Anything unusual happen last night?
Dün gece olağan dışı bir şey oldu mu?
Something unusual?
Sıradışı bir şey mesela?
Well, that's unusual.
- Bu biraz olağandışıymış.